Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Anamuhalefet partisinin genel başkanının Türkiye'deki anayasa değişiklikleriyle ilgili, 'Sakın ha bunları tartışmayın, yoksa bu tartışmalar, kanlı bir noktaya gider' manasında sözlerini asla tasvip etmediğimizi ifade ediyorum. Milletten özür dilemelidir. Bu fevkalade yanlış, fevkalade tehlikeli bir yoldur." dedi.
Kurtulmuş, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen Düzce Günleri'nin açılışında yaptığı konuşmada, tanıtım günlerine önem verdiğini, bu etkinliklerin, ülkedeki farklı kültürel yapıların ortaya konulması, Anadolu'nun zenginliğinin ortaya konulması bakımından fevkalade önemli olduğunu belirtti.
Bu tür tanıtım günlerinin sadece bir şehrin, kültürün, çevrenin tanıtılması olmadığını ifade eden Kurtulmuş, "Esas itibarıyla kendi kültürümüzün, özellikle küresel kültürün, bütün kültürleri baskı altına aldığı bugünlerde ülkemizin zenginliklerinin tanıtılmasıdır. Bu tür tanıtım günlerinin de bu üç önemli zenginliğimizi bir kere daha hatırlamamıza vesile olduğunu düşünüyorum. Ülkemizdeki milli kültürümüzün zenginliğidir. Bu bizim en büyük zenginliklerimizden, en büyük güçlerimizden birisidir." diye konuştu.
"Çok kültürlü, çok dinli, çok farklı etnik yapıya sahip olan ve asırlarca bu coğrafyada bütün bu etnik ve kültürel varlıkları bir dostluk ve kardeşlik potasında eritmesini bilmiş olan bir milletin çocuklarıyız" diyen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:
"Hele hele günümüz dünyasında insanların etnik mezhebi, meşrebi ve dini farklılıklar üzerinden birbirlerini düşman haline getirdiği dünyada, bu kültürel çoğulculuğumuzu, bu etnik çoğunluğumuzu ve bu anlamdaki zenginliğimizi, en önemli değerimizi bilmek mecburiyetindeyiz. Bu zenginliğimizi yaşatacağız."
- "Uyanık olacağız"
Konuşmasında, "Milli birlik ve beraberlik" vurgusu yapan Kurtulmuş, bu coğrafyanın Kafkaslardan Balkanlara, Orta Asya'dan Orta Doğu'ya, Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyanın hülasası olduğunu belirtti.
Bu milli birlik ve dirliğin kıymetini bilmek gerektiğini anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bu kültürel etnik farklılıklarımızı, nasıl zenginliklerimiz olarak ortaya koymaya çabalıyorsak, maalesef birleri de bu farklılıklar üzerinden milli birliğimizi, beraberliğimizi bozmaya çalışıyor. Buna karşı da uyanık olacağız. Bu memlekette yaşayan hiçbir vatandaşın etnik kimliği üzerinden bir diğerinden üstün ya da aşağıda olması düşünülemez. Bu coğrafyada yaşayan, bu ülkede yaşayan bütün yurttaşlarımızın her birisi, eşit ve özgür yurttaşlardır. Ancak birleri bu etnik farklılıklar üzerinden, bu ülkenin milli birliğini ve dirliğini bozmaya çalışırsa, buna karşı da topyekun bir araya geleceğiz ve asla müsaade etmeyeceğiz. Biz biliyoruz, bu etnik zenginliğimiz, kültürel zenginliğimiz en büyük gücümüzdür. Türkiye düşmanları bilmiyor mu? Onlar da biliyorlar. Onun için bu ülkenin düşmanları, bu etnik, kültürel farklılıklarımızı, milli birliğimizi bozacak bir unsur haline getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Terör dediğimiz şey, Türkiye'nin bu zenginliğinin elinden alınması için 72 milletin arkasında durduğu maalesef bir canavar haline dönüştürülüyor. Bu çerçevede terör ve terörle mücadele sadece karşımızda birkaç bin kişiden ibaret terör örgütüyle mücadele değildir. Bu örgütlerin arkasında onlara silah veren, lojistik, siyasi, ekonomik destek veren bütün unsurların ana çabası da sadece o örgütü güçlendirmek de değildir. Onları maşa olarak kullanarak, onları taşeron olarak kullanarak, bu ülkedeki milli birlik ve beraberliği bozmaktır. Bu oyuna asla müsaade etmeyeceğiz."
- "Türkiye, oynanan oyunun farkındadır"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bir asır evvel bu ülkenin istiklaline ve istikbaline karşı bu coğrafyayı işgal etmeye kalkan zihniyetin, bugün terör örgütlerinin hepsini kullanıma sokarak, Türkiye'nin yeniden istiklal ve istikbaline karşı bir tehdit oluşturduğuna dikkati çekti.
Kurtulmuş, "Terör örgütlerinin ve arkasındaki şer odaklarının oynadıkları her türlü oyunu bilerek ve bu oyunlara karşı dik durarak yolumuza devam edeceğiz. Bu ülkede milli birlik ve beraberliğin bozulmasına müsaade etmeyeceğiz. Terör örgütü sadece bir örgütten ibaret değildir. Arkasında destekler de vardır" denildiğinde birilerinin bozulduğunu kaydetti.
Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu görmüyor muyuz? Sayın Başbakan, Brüksel'deki toplantıya gittiğinde Brüksel'deki toplantının 50 metre ötesinde, acaba terör örgütünün o çadırlarının, terör örgütünün liderlerinin de resimleri oraya asılarak, orada Türkiye karşıtı bir çadırın açılması, bu örgüte destek vermekten başka acaba hangi anlama geliyor? Ayrıca, Türkiye'nin vize serbestisi sağlamak için neredeyse bütün yükümlülüklerini yerine getirdiği, 72 maddelik eylem planının tam da son noktaya geldiği bir anda, birden makas değiştirerek, söylem değiştirerek, hiç gündemde olmayan bir konuyu gündeme getirerek, Türkiye'nin terörle mücadelesini zayıflatmasını ya da terörle mücadelesinde bu kadar çok karşı durmamasını istemek acaba terör örgütlerine destek anlamına gelmiyor mu? Dolayısıyla Türkiye, oynanan oyunun farkındadır. Milli birliğini ve dirliğini koruyacak ferasete sahip bir millettir. Hep beraber ikinci olarak bunun kıymetini bileceğiz. Milli birliğimizi ve beraberliğimizi koruyacağız. Dostluk içerisinde, kardeşlik içerisinde bileceğiz ki bu memlekette Çerkez kardeşimle, Arap kardeşimle, Kürt kardeşimle, Türk kardeşimin ve diğer bütün etnik unsurlardan kardeşlerimin hepsinin kaderi birdir ve birinin diğerinden farklı bir kaderi yoktur."
Demokrasinin kıymetini bilmek gerektiğini aktaran Kurtulmuş, "Demokrasi, millet iradesinin egemen olmasıdır. Allah'a çok şükür bugün bu memlekette huzur içerisinde dolaşabiliyorsak, bunun en önemli kazanımlarından birisi Türkiye'de işleyen bir demokrasinin olmasıdır. Egemenliğin kayıtsız şartsız siz de millette olmasıdır. Bunun kıymetini bileceğiz." dedi.
Demokrasinin kıymetinin, kaybedildiği zamanlarda çok arandığını anımsatan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Biz yaş olarak 60 darbesini görmedik ama aranızda 60 darbesini, daha önceki dönemlerde antidemokratik uygulamaları görenler var. Ben şahsen 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı, 27 Nisan muhtırasını hatırlıyorum. 17-25 Aralık operasyonuyla Türkiye'nin nasıl antidemokratik bir sürece sokulmak istendiğini hatırlıyorum. Bu antidemokratik dönemleri hatırlayanlar, millet egemenliğinin nasıl kayıt altına alındığını, nasıl partilerin yasaklı hale getirildiğini, nasıl siyasetçilerin dar ağaçlarına gönderildiğini, siyasetçilerin nasıl hapishanelere gönderildiğini hatırlıyor. Dolayısıyla eğer huzur içerisinde birliğimizi, dirliğimizi, kültürümüzü, zenginliğimizi geliştireceksek; bunun olmazsa olmaz koşullardan birisi, demokrasiye sahip çıkmak ve demokrasiyi daha ileriye götürmektir. Burada herkes, ister iktidarda olsun ister muhalefette, sandığa herkesin ihtiyacı vardır. Milletin reyine, milletin iradesine herkesin ihtiyacı vardır. Bugün yüzde 50'nin oyunu almış bir partinin mensubu olarak söylüyorum, eğer bu millet sandıktan kimi çıkarıyorsa, bugün bize en aykırı gördüğümüz fikirleri, insanları, partileri getirip iktidara taşıyorsa başımızın üstünde yeri vardır, bir cümle söylersek namertiz, bir tek söz söylersek namertiz. Millet egemenliğinden başka hiçbir gücü bu ülkede yönetici, belirleyici bir unsur olarak kabul etmeyiz."
"Milletten özür dilemelidir"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlık sistemine ilişkin sözlerini değerlendiren Kurtulmuş, şu görüşlerini paylaştı:
"Anamuhalefet partisinin liderinin, dün ifade etmiş olduğu sözler, fevkalade yaralayıcı, fevkalade mahsurlu, fevkalade sakıncalı, fevkalade tehlikeli sözlerdir. Türkiye'deki ister iktidar partileri ister muhalefet partileri olsun herkes sözünü demokrasi içerisinde söyler. Türkiye'de çok farklı görüşler, parlamentoda da başka siyaset zeminlerinde de dile getirilir, sivil toplumda da dile getirilir. Ama dile getirilmeyecek olan şey, demokrasi içerisinde kandan bahsetmektir, kanlı cümleler kurmaktır. Anamuhalefet partisinin genel başkanının Türkiye'deki anayasa değişiklikleriyle ilgili, 'Sakın ha bunları tartışmayın, yoksa bu tartışmalar, kanlı bir noktaya gider' manasında sözlerini asla tasvip etmediğimizi ifade ediyorum. Milletten özür dilemelidir. Bu fevkalade yanlış, fevkalade tehlikeli bir yoldur. Türkiye'de eğer birçok değişim, usuletle ve suhuletle olduysa, bunun yolu kan değil, bunun yolu sandıktır, bunun yolu demokrasidir. Türkiye nice iktidarları sandıklarda millet iradesiyle değiştirmiştir. Türkiye, tek parti rejimini sandıklarda millet iradesiyle değiştirmiştir. Yine bu millet ne isterse onu yapar, ne isterse onu ortaya koyar. 'Buunu ancak kanla değiştirirsiniz' demek demokrasiyle de Türkiye'nin geçmişiyle de bu milletin birikimiyle de izanıyla da insafıyla da bağdaşmayacak kadar hazin ve haddini aşan bir sözdür. Bu sözün düzeltileceğini ümit ediyoruz. Bu sözün düzeltilmesi, milletin beklentisidir."
"Bu memlekette artık hiçbir şey kanla olmayacak"
Sandığın, milletin reyinin siyasete yansıdığı alan olduğunu belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu anlamda millet anayasayı da değiştirir anayasa maddelerini de değiştirir, parlamento buna yetkilidir. Parlamentoda yeterli sayı bulunamazsa millete gidilir, millet referandumda bu yetkisini kullanır. Demokrasi standartları bakımından bundan kimsenin endişesi olmasın. Ancak böyle bir ortamda böyle bir sözün söylenmiş olması gerçekten yaralayıcı, hazin, sakıncalıdır. Bundan dolayı bir vatandaş, bir yurtsever olarak, bir demokrat olarak demokrasiye sahip çıkmak için, demokrasinin kıymetini bilmek için bu açıklamayı yapmayı zaruri görüyorum. Aynı milli birliğimiz, kültürel zenginliğimiz gibi demokrasiye sahip çıkmak da vazifemizdir. Şunu da anamuhalefet partisinin Sayın Genel Başkanı'na ifade etmeyi bir borç bilirim. O günler geride kaldı. Köprünün altından çok sular geçti. Bu memlekette artık hiçbir şey kanla olmayacak. Bu memlekette birilerinin kılıçlarının iki tarafının da kestiği dönemler geride kalmıştır. Eğer bir daha birtakım antidemokratik darbe özlemleri dile getirilmek isteniyorsa, eğer bir daha bu memlekette maalesef birtakım usulsüz müdahaleler düşünülüyorsa hiç heveslenmeyin. Köprünün altından çok sular geçti. Bu millet, milli egemenliğine sahip çıktı."
Türk milletinin iradesine hep sahip çıktığını anımsatan, Kurtulmuş sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer öyle olmasaydı, 1960'tan sonraki darbeciler hiç iktidardan inmezlerdi. 1960'tan sonra merhum Menderes'i idam eden o darbecileri bugün kim hatırlıyor. Yerlerinde yeller esiyor. Millet, 1960 darbesinden sonra milli iradesine sahip çıktı. 12 Eylül darbesinden sonra bütün partilerin liderlerini hapishaneye gönderen 12 Eylül'ün muktedir generalleri, o muktedir yönetimin adamları hayatlarını nasıl tamamladı. Kim onların isimlerini hatırlıyor. Kim onların isimleri önünde hürmetle eğiliyor. Aynı şekilde 12 Mart'ın, 28 Şubat'ın muktedir, siyasetin önünü kesmiş ve maalesef bir şekilde kanla kesmiş olan adamlarını kim hatırlıyor, değer veriyor. Dolayısıyla bu millet, iradesine her zaman sahip çıkmıştır, sahip çıkmaya da devam edecektir. Bu tür sözler Türkiye'nin demokratik yolda ilerlemesinin de önünü kesmeye yetmez. Sadece söyleyenleri bir müddet sonra mahcup kılar, söyleyenleri bir müddet sonra ümit ederim ki pişman eder."
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, konuşmasının ardından, beraberindeki Düzce Valisi Ali Fidan, Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş, milletvekilleri ve davetliler ile Düzce Günleri'nin açılışını gerçekleştirdi.
Kurtulmuş, kurulan stantları da gezerek bilgi aldı.
Atatürk Kültür Merkezi'ndeki etkinliğin dört gün boyunca devam edeceği belirtildi.
Son Dakika › Politika › Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?