Bozdağ: Yargılama Süreçleri Makul Sürede Sonlandırılmalı - Son Dakika
Politika

Bozdağ: Yargılama Süreçleri Makul Sürede Sonlandırılmalı

Bozdağ: Yargılama Süreçleri Makul Sürede Sonlandırılmalı

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yargılama süreçlerinin makul sürede sonlandırılması gerektiğini belirterek, "Hukuk karşısında mevki, makamı ne olursa olsun bütün insanlar eşit olmalıdır.

08.01.2012 20:24

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yargılama süreçlerinin makul sürede sonlandırılması gerektiğini belirterek, "Hukuk karşısında mevki, makamı ne olursa olsun bütün insanlar eşit olmalıdır. Yargılama da bu eşitlik çerçevesinde devam etmelidir" dedi.

CUMHURBAŞKANINI HALK SEÇECEK

Son günlerde Cumhurbaşkanının görev süresinin tartışıldığını belirten Bekir Bozdağ, daha önceleri cumhurbaşkanlığı seçimlerinin darbe sebebi olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin adımını attıklarını ifade eden Bekir Bozdağ konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bundan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hiçbir siyasi yapı veyahut başka yapılar millete dayatılmayacak. Ne yapılacak peki? Sağdan aday gösterilsin, soldan aday gösterilsin herkes şuna özen gösterecek. Gösterdiğim aday sağdaysam ben soldakilerin de oy verebileceği özellikte birisine olmasına özen gösterecek. Soldaki biri ise o da sağdakilerin oy vermesini gerektirecek niteliklere sahip birini aday gösterecek. Sonuçta kim kazanırsa kazansın milletiyle kavga etmeyecek, millete rağmen hareket etmeyecek, işbirliğini Çankaya'da başkalarıyla değil milletiyle yapacak ve demokrasi kazanacaktır. O yüzden bundan sonra millete rağmen cumhurbaşkanı seçimi yoktur. Cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili tartışmalar var. CHP, MHP ve BDP 5 yıl diyor, öte yandan biz de 7 yıl diyoruz. Bu konuda tartışmalar yaşanıyor. Ben merak ediyorum bu tartışmalar hukuki olmaktan ziyade siyasi bir tartışma. Acaba biz 5 yıl deseydik CHP kaç yıl derdi diye merak ediyorum. Biz 5 yılı savunsaydık acaba MHP kaç yılı savunurdu merak ediyorum. CHP'nin de MHP'nin de BDP'nin de itirazı halkın cumhurbaşkanını seçmesidir. Hem Anayasa değişikliği sırasında hem cumhurbaşkanı seçimi kanun tasarısının parlamentoda görüşülmesi sırasında hem de geçen perşembe anayasa komisyonunda yapılan görüşmelerde aynı şeyleri söylediler. 'Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yanlış olur.' Allah aşkına milletvekillerini, belediye başkanlarını başbakanı halk seçiyor. Cumhurbaşkanını niye halk seçmesin. Bu nedir biliyor musunuz. Bu halktan korkmak demektir. Halktan kopuk olmak demektir. Adını hiç duymadığımız bir Ahmet Necdet Sezer'i siyasi partiler ortak imzasıyla Meclis'te milletvekillerinin seçtiği buna karşı duranların töreye maruz kaldığı bir Türkiye mi daha iyi? Yoksa Cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğu zaman meclisin üzerinden askeri uçakların döndüğü, rütbelilerin genel kurulda, kuliste yahut genel kurulun ilgili lojalarına getirilip oturulduğu bir Türkiye mi daha iyi, yoksa cumhurbaşkanlarının milletin huzuruna gittiği, aylarca konuşulduğu, tartışıldığı, özgür ve hür bir seçimden sonra sandıktan milletin tayin ettiği bir cumhurbaşkanı mı daha iyi. Hangisi daha iyi. Elbette milletin seçtiği daha iyidir. O yüzden milletten korkanlar milletin cumhurbaşkanı seçilmesinden de korkuyorlar. Artık cumhurbaşkanını millet seçecek. Benim tavsiyem 2014'e hazırlansınlar. Önce milletin tanımadığı, millete tepeden bakan veya milleti okumuş, okumamış, işçi memur, profesör falan diye ayırmayan, milletin gönlüne girecek yolu bilen ve bu yolda yürümesini beceren adaylar bulsunlar. Yoksa tepeden bakanlar her seçimde kaybederler."

HUKUK ÖNÜNDE HERKES EŞİT

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklaması olayına da değinen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, hukukun önünde herkesin eşit olduğunu söyledi. Yargılama sürelerinin makul bir sürede sonlandırılması gerektiğini dile getiren Bozdağ şöyle konuştu:

"İlker Başbuğ devam eden bir soruşturma kapsamında geçenlerde tutuklandı. Tabi bu tutuklama üzerine değişik yorumlar yapıldı, yapılması da normal çünkü Türkiye demokratik bir ülkedir. Ama kimisi bunu 'demokrasinin bir göstergesi' olarak gördü, kimisi 'Türkiye'de hukuk devletinin gereği' dedi, kimisi 'demokrasinin ve hukuk devletinin ihlali' dedi. Herkes kendi açısından hadiseyi değerlendirdi. Değerlendirmeye de devam ediyor. Bunlar da konuşulacak, konuşulması da, değerlendirilmesi de lazımdır. Ama bana göre Türkiye'de bu olay başkaca hadiseler demokrasinin hala kökleşmediğini, kurumsallaşmadığının göstergesidir. Çünkü eğer demokrasi kökleşmiş, kurumsallaşmış olsaydı böyle bir dava demokrasinin kökleştiği, kurumsallaştığı ve hukukun üstünlüğünün olduğu bir ülkede ve herkesin buna itaat ettiği bir yerde böylesine soruşturmalar, kovuşturmalar olmazdı. Çünkü orada hukuk dışı yol ve yöntemlerle demokrasiyi ve milletin iradesini askıya alacak işe ve işlemleri sivil veya askeri hiçbir kişi aklından dahi geçirmez. Böyle bir teşebbüsün içerisinde bulunmaz. Türkiye'de böyle davaların olması, böyle hadiselerin, iddiaların olması, iddiaların yargıya taşınmış olması, Türkiye'nin demokratikleşme konusunda daha alacağı çok mesafenin olduğunu gösteriyor. Tabi burada iki şey yapılıyor. Bir kısım aklama bir kısım suçlama yoluna gidiyor. Fevkalede yanlış bir şey. Bir yargılama yapılırken, dosyayı görmeden, içindeki delilleri incelemeden, verilen kararın gerekçelerini bilmeden daha da önemlisi nihai karar ortaya çıkmadan kişilerin böyle yaklaşımlarda bulunmaları yanlıştır.Yargılama süreleri makul bir sürede sonlandırılması gerekir. Yargının adaletli ve hakkaniyetli olması esastır. Dileğimiz bu yargılama süreçlerinin belirli çerçevede makul sürede sonlandırılmasıdır. Türkiye hukuk devletidir. Olaya bu yönüyle de bakmak, hukukun karşısında herkesin eşit olduğunu görmek açısından da son derece önemli görüyorum. Çünkü hukuk karşısında mevki, makamı ne olursa olsun bütün insanlar eşit olmalıdır. Yargılama da bu eşitlik çerçevesinde devam etmelidir. Dilerim ki bu yargılama kısa sürede sonlandırılır ve bu noktadaki pek çok tereddüt de ortadan kalkar ve gerçek ortaya çıkar. Çünkü tutuklulukların uzun süre devam etmesi ve kişilerin hakkında yargı kararı ortaya çıkmadan yıllarca tutuklulukların sürmesi hukuk devleti açısından savunulacak ve izah edilecek bir durum değildir. Eskiden tutuklamalarda süre sınırlaması yoktu. İlk defa süre sınırlandırılması AK Parti iktidarları döneminde biz getirdik, koyduk. Geçmişte süre sınırlaması yoktu. 15 yıl, 20 yıl, 30 yıla kadar bile tutuklu insanlar olabiliyordu. Sürelerin uzaması yargı süreçlerinin hızlı işlememesinden kaynaklanan bir husus olarak görüyorum. Bu süreçlerin hızlı işlemesi adına herkesin üzerine düşenleri kanunların ve anayasanın verdiği yetkiler çerçevesinde yerine getirilmesinde büyük fayda olduğunu ifade etmek isterim."

KA-HT(EK/SSA) - Eskişehir

Kaynak: DHA

Son Dakika Politika Bozdağ: Yargılama Süreçleri Makul Sürede Sonlandırılmalı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement