2015 Yılı Bütçesi TBMM Genel Kurulu'nda

HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, "Toplum onurlu bir barışa insanca bir yaşam vaadine her zaman hazırdır. Önemli olan hükümetin de bu gücü göstermesi barış arzusunu icraatları ile ortaya koymasıdır" dedi.

Buldan, 2015 yılı bütçesi üzerinde partisi adına yaptığı konuşmada,  35 yıldır Türkiye'nin, demokratikleşme, sivilleşme ve de şeffaflaşma yolunda bir arpa boyu mesafe kat edemediğini savundu.

Bütçenin, sosyal bütçe anlayışından tamamen yoksun olduğunu öne süren Buldan, "Türkiye'nin gerçek sorunlarına ve ihtiyaçlarına bu bütçede kaynak ayrılmamıştır. Bu bütçede barışın adı yoktur. Çözümü hedefleyen mali bir planlamaya bu bütçede yer verilmemiştir" dedi.

Gazetecilere, yayıncılara ve yazarlara yönelik baskıların artarak devam ettiğini dile getiren Buldan, "Hükümeti eleştiren bütün kesimler yargı pençesine alınmıştır. Olur olmadık herkes darbeci ilan edilmiştir" diye konuştu.

Yüzde 10 barajının yürürlükte olduğu bir siyasal sistemde kimsenin milli iradeden söz edemeyeceğini dile getiren Buldan, böyle biz sistemde ancak "milli iradenin gaspından söz edilebileceğin" savundu.

"Hükümetin dış politikasının Suriye krizinde battığını" söyleyen Buldan, " Kobani'de olanları, bütün dünyanın gördüğünü, hükümetin de ivedilikle görmesi gerekmektedir. Çünkü Kobani'de iyilik kötülüğe karşı savaşıyor. İnsanlık onuru köleliğe, barbarlığa karşı savaşıyor. Kobani düşerse yalnız Kobani değil dünya kötülere yenilmiş olacak" dedi.

-"Amaç uzlaşma olmalıdır"

2008 yılında düzenlenen "güneş operasyonu"nun "askerin PKK'nın kökünü kazımak üzere düzenlemiş olduğu son operasyon" olduğunu belirten Buldan, "O tarihten bu yana AKP hem hükümettir hem devlettir. Bu nedenle hükümet tarihsel görevlerini yerine getirmekten ne askeri vesayet ne paralel güçler ve ne de darbe tehditlerini gerekçe göstererek imtina edemez" dedi.

20 yılı aşkın süredir silahın çözüm olmadığının tüm kesimler tarafından kabul gördüğünü ve uzun bir süredir çözüm odaklı görüşmelerin yapıldığını belirten Buldan, şunları kaydetti:

"Fakat süreç uzadıkça uzuyor somut anlamda ilerleme sağlanamıyor. Aksine tutuklamalar, militarist yasal düzenlemeler ve ölümler meydana gelmektedir. Bütün bu olanlar aslında süreci ciddi anlamda tehlikeye sokmaktadır. Bir müzakere söz konusu olacaksa amaç uzlaşma olmalıdır. Amaç taraflardan birini alt etmeye çalışmak, oyalamak ya da aldatmak değildir olamaz da. Aksi durumda bir çözüm sürecinden bir müzakereden değil başka bir savaş yönteminin devreye sokulmuş olduğundan söz edilebilir. Sürecin başlatılması kadar korunması ve ilerletilmesi de her iki tarafın sorumluluğundadır.

İşte bu nedenlerle hükümete çağrıda bulunuyoruz:  Faşizmin sermayesi nefrettir. Nefretle barış olmaz. Nefretin yeşertildiği bir ülkede aydınlık bir gelecek mümkün olmaz. Bu bağlamda öncelikle bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır. Türk ve Sünni olmayan kimliklere karşın sahip olunan kötümser tutum ve bu karşıtlık üzerinden takip edilen strateji terk edilmelidir. İvedilikle müzakere sürecine geçilmelidir.

Hükümet üyelerinin zaman zaman başvurduğu buyurgan, üstenci ve suçlayan üslup terk edilmelidir, HDP kanadından birini hedef alarak yıpratma çabasından vazgeçilmelidir. Genel başkanımız partimizin kırılacak halkası olarak değil sadece ve sadece genel başkanımız olarak görülmelidir. Toplum onurlu bir barışa insanca bir yaşam vaadine her zaman hazırdır. Önemli olan hükümetin de bu gücü göstermesi barış arzusunu icraatları ile ortaya koymasıdır.

Bizim bir başka vatanımız bir başka toprağımız ve başka başka diyarlarımız yok. Biz de yeryüzündeki bütün halklar gibi içine doğduğumuz din, dil ve kültürle çocuklarımızı büyütmek ve yaşatmak istiyoruz. Bu nedenle kendi aidiyetlerimizle demokrasi ve hukukun üstün güç olduğu bir toplumsal düzende yaşam mücadelesini ne pahasına olursa olsun elden bırakmayacağız." - TBMM