Dünya Bankası Başekonomisti Marina Wes, "Bizim tahminimiz Türkiye için bu yıl yüzde 3 büyümeye ulaşılması. Biz orta vadede yüzde 4-5'lik bir büyüme oranının Türkiye için gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de cari açık kilit zaaf olmaya devam edecek. Önümüzdeki birkaç yılda cari açığın yüzde 7 civarında stabile olacağının düşünüyoruz" dedi.
Aktive Academy 10. Uluslararası Finans Zirvesi'nde konuşan Wes, "Bizim tahminimiz Türkiye için bu yıl yüzde 3 büyümeye ulaşılması. Biz orta vadede yüzde 4-5'lik bir büyüme oranının Türkiye için gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Eğer hükümet iyi bir iklim oluşturmaya devam ederse, yapısal reformlar gündeminde ilerleme kaydedilirse ve dış ortamda da çok ciddi bir kötüleşme olmazsa, değerlendirmemiz Orta Vadeli Program'ın değerlendirmesi ile çok benzeşecek. Türkiye'de cari açık kilit zaaf olmaya devam edecek. Önümüzdeki birkaç yılda cari açığın yüzde 7 civarında stabile olacağının düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
Wes, Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ekonomiler ile bazı temel benzer özelliklere sahip olduğunu belirterek, "Türkiye'nin, demografik potansiyeli, sağlam mali, makroekonomik yönetimi var ve yapısal reformları konusunda ilerleme kaydetti. Çok ciddi altyapı yatırımları yaptı. Sanıyorum Türkiye bunun getirisini gördü. Bazı açılardan Türkiye kendine özgü. Türkiye'nin eşsiz özelliklerinden birisi, Avrupa ve Asya arasındaki stratejik lokasyonu. Bu gerçekten, Türkiye'nin doğu ile batı arasında bir köprü olmasını sağlıyor" dedi.
Türkiye'nin enerji ithalatına olan bağımlılığına dikkati çeken Wes,
"Türkiye'nin ikinci bir önemli özelliği de enerji ithalatına olan bağımlılığı. Gelişmekte olan pazarların hepsi petrol ithal etmiyor. Türkiye pek doğal kaynaklardan nasiplenmiş değil. Türkiye gibi ithalatçı olmanın tabii ki kendine özgü bazı zorlukları var. Petrol ithal eden İsviçre bunu aşabildi ama bunları aşmak biraz özel çaba gerektiriyor. Türkiye'nin çok düşük bir tasarruf oranı var. Biliyorum bu yetkililerin ilerleme kaydettiği bir alan. Bir açıdan gelişme sürecinin de bir parçası bu. Fakat Türkiye'nin bundan sonra biraz iç tasarruf oranlarını artırması lazım ki, yatırım daha çok iç kaynaklardan fonlanabilsin. İhracattaki son dönem yaşanan artışa rağmen, ihracatın GSYH'ya oranı diğer gelişmekte olan ekonomilere kıyasla düşük kalıyor" diye konuştu.
Wes, sözlerine söyle devam etti:
"Türkiye son on yılda çok hızlı büyüme kaydetti ve 2009 yılında krizden çabuk dönüş yaşadı. Dünya Bankası olarak biz bunun çok sağlam bir makroekonomik politika, yapısal politika uygulandığı için gerçekleşebildiğini düşünüyoruz. Büyüme iyi, fakat Türk ekonomisinde zayıf nokta, bunun çoğunlukla kısa vadeli sermaye akışı ile fonlama ve iç talep ile ilişkilendirilmiş olması. Bu sermaye akışı tersine dönerse Türkiye'yi kırılgan kılıyor. Bunlar doğrudan Türkiye'deki gelişmelerle de alakalı olmayabilir aslında. Şu anki cari açık, ki hala yüksek seviyede, Türkiye'nin kilit zaafı. Cari açıkta çok iyi bir iyileşme gördük bu yıl. Bugüne kadar otoritelerin uygulamaya aldığı politikalar son birkaç yılda gerçekten yardımcı olduysa da bu döngüsel cari açığa, yine de yapısal unsurları hala yerinde duruyor. Hala Türkiye'nin cari açığının çok yükselmesi mümkün.
Türkiye'nin zorluklarından çoğu, yapısal cari açığı azaltmakla alakalı. Bu da iç tasarrufu artırarak, enerji ithalatına bağımlılığını azaltarak, yenilenebilir enerjiyi ilerleterek, ihracatın GSYH'ya oranını artırmak, pazar çeşitlendirmesi yaparak olur. Tüm tedbirler zaman içerisinde Türkiye'yi daha az kırılgan kılacaktır. Pazar çeşitlenmesi Türkiye'nin başarı hikayelerinden biri oldu. Türkiye ihracatını artırarak zaten stratejik olan konumunu korudu. Türkiye Doğu Asya'ya açılabilir. Bunu yaparak, Avrupa pazarlarına odaklanmayı devam ettirmeli. Çünkü Avrupa resesyondan ötürü zor bir ihracat bölgesi olabilir. Ama Türkiye'nin yakınında hala en sofistike pazar ve önemli bir partner. Türkiye kadın ve gençlerin işgücüne katılımını artırabilir. Kadınların işgücüne katılımı açısından da önemli ilerlemeler oldu. Bu da Türkiye'nin tam potansiyelini kullanmasına yardımcı olur."
-"Türkiye global bir büyüme kutbu"
Wes, gelişmekte olan ekonomilerin dünya ekonomisinde olan ağırlıklarının giderek arttığına işaret ederek, "2001 yılında gelişmekte olan pazarlar küresel çıktının sadece yüzde 20'si kadarına sahipken, on yıl içerisinde bu iki misline çıktı. Global çıktının yüzde 40'ı bu artık. Yüksek büyümesi olan baz ülkelerin diğer ülkeler için de bir güç oluşturma olasılığı var. Bunun için tüm dünyada görüyoruz, büyük dinamik bir ekonomi iyi büyüyorsa aynı anda etrafındaki ülkelere de fayda sağlıyor. Türkiye kesinlikle bu potansiyeli oynama rolüne sahip" dedi.
Dünyada 1994-1998 arasında dünyada ABD, AB, Çin, biraz da Avustralya olmak üzere 3-3,5 büyüme kutbu bulunduğunu dile getiren Wes, "2004-2008 dönemindeyse, global ekonomik ağırlık doğuya doğru kaymış durumda. Çin daha önemli bir büyüme kutbu haline dönüşmüş ve birtakım gelişmekte olan pazarlar da büyüme kutupları haline gelmiş. Bunlar Brezilya, Rusya ve aslında her ne kadar kolay görünmese de Türkiye. Türkiye'nin potansiyeli global bir büyüme kutbu olarak çoktan artmış durumda" ifadelerini kullandı.
Marina Wes, gelişmekte olan ekonomilerin elde ettiği ekonomik büyümenin sebeplerini sıralayarak, "Gelişmekte olan pazarlar artan bir şekilde doğrudan yabancı yatırım kaynağı olmaktalar. Ekonomik dönüşümde yeni bir aşamaya geliyoruz. Gelişmekte olan pazarlardan çıkan şirketler başka ülkelere yatırım yapıyor. Bunlar bazen gelişmekte olan ülkelerde bazen gelişmiş ülkelerde olan yatırımlar. Gelişmekte olan pazarlar dünya ticaretinde artan bir paya sahip. Gelişmekte olan pazarların ihracatında oldukça hızlı bir artış oldu. İleride biz bu artışın devam etmesini bekliyoruz. Ama bu biraz daha yavaş bir tempoda olacaktır" şeklinde konuştu.
Muhabir: Gökhan Kurtaran
Yayıncı: Affan Kulunyar - İSTANBUL
Son Dakika › Ekonomi › Active Academy 10. Uluslararası Finans Zirvesi- - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?