Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB üyeliğiyle
ilgili süreci devam ettirmek istediklerini belirterek, "Ne kadar büyük
güçlüklerle karşı karşıya kalırsak kalalım, inatçılığımızı devam ettireceğiz"
dedi.
Babacan, "Türkiye Zirvesi Avrupa'nın Yeni BRIC'ine Yatırım" seminerinin
açılışında, batıdan bakıldığında bir ekonomik başarı hikayesi olarak algılanan
Türkiye'nin güneyden veya doğudan bakıldığında demokratik bir başarı hikayesi
olarak algılandığını kaydetti.
Çalışmaların, demokratik sistem, temel haklar, özgürlükler ve hukukun
üstünlüğü sistemini iyileştirme amacına yönelik olduğunu, bu çabaların
Türkiye'nin genel başarısına katkı sağladığını belirten Babacan, şöyle devam
etti:
"Siyasi alandaki reformlarımız açısından burada da son derece kesin
standartlarımız ve güçlü dış çıpamız vardı ki bu da AB sürecidir. Bugün ekonomik
sürece baktığımızda Avro Bölgesi'nde ve Türkiye'nin performansına baktığımızda
herkes bize şunu soruyor; 'Acaba Türkiye açısından AB hala önemli bir hedef mi?'
Hükümetimizin bu soruya cevabı büyük bir 'Evet'tir. Çünkü bizim odağımız
demokrasi, temel haklar, özgürlükler, hukukun üstünlüğüdür. Buna inanan 27 ülke,
AB'de bu yüksek standartlar çerçevesinde bir araya gelmişlerdir. Biz buraya üye
olmak istiyoruz. İç reform sürecimizin de en önemli çıpası bu olmuştur. AB'de
durum ne olursa olsun biz bu sürece devam etmek istiyoruz. Ne kadar büyük
güçlüklerle karşı karşıya kalırsak kalalım, inatçılığımızı devam ettireceğiz.
Bizim bu süreç içinde olmamızın yasal hakkımız olduğunu düşünüyoruz. AB'nin
sadece içini görebilen, kısa vadeli düşünen birkaç politikacı veya liderin
engellemesini istiyoruz."
-"Kriz sırasında yaptığımız farklıydı"-
Küresel kriz ortaya çıkmadan önce iki önemli alanda ilerleme kaydedildiğini,
bankacılık sektöründe reform yapıldığını, mali ayarlama sürecinden geçildiğini ve
2008-2009 yıllarına gelindiğinde Türkiye'nin çok güçlü bir bankacılık ve kamu
finansman sistemi olduğunu anımsatan Ali Babacan, "Kriz öncesinde durumumuz
farklıydı ama kriz sırasında da yaptığımız farklıydı" dedi.
2009'da pekçok ülke mali ivme programı başlattığında Türkiye'nin 3 yıllık
bir mali konsolidasyon programı uyguladığını, şimdi ise dünyada krizin
başlangıcından bu yana 4 yıl geçmesine karşın istikrara halen ulaşılamadığını
belirterek, "ABD'de nispi bir iyileşme olsa bile muazzam bir soru işareti var.
Bundan sonra ne olacak? Ne tür bir mali politika uygulayacak ya da uygulamak
zorunda kalacak? Bunu bilmiyoruz. Bu da güveni zedeliyor. Avro Bölgesi'nde
insanlar güçlük içinde. Daha güçlü mali birlik kurulması için atılan adımlar
olumlu ama bugünkü ortam bu iyi adımları gölgeliyor. AB'nin temelinde bir dizi
ortak ekonomik çıkar var. AB başında da zeminini teşkil eden buydu. Bugün artık
ortak ekonomik çıkar zemini zayıflamaktadır. Dolayısıyla bir siyasi çözülmeye
gidilebilir" değerlendirmesini yaptı.
AB'nin son derece önemli değerler içerdiğini anlatarak, sözünü ettiği ideal
ve değerlerin "kötü politikaların veya sorumsuz bir siyasi söylemin" kurbanı
olmaması gerektiğine işaret eden Ali Babacan, 2010 ve 2011 yıllarında yüksek bir
büyüme hızı elde edildiğini, 2012'de bilerek iç talebi düşürmelerine, son 2 yıla
kıyasla daha düşük bir büyüme oranı yakalanmasına karşın yine de Türkiye'nin
büyüme oranının Avrupa genelinde en yüksek büyüme oranlarından biri olduğunu
söyledi.
"İstikrar ve güven unsurunu politikamızın odak noktasına koyduk" diyen
Babacan, işsizlik oranının son 11 yılın en düşük seviyesinde bulunduğunu,
enflasyon oranının giderek kontrol altına alındığını belirterek, bunun son derece
alışılmamış, beklenmeyen ama yine de çok başarılı olan Merkez Bankası
politikalarına borçlu olunduğunu kaydetti.
Merkez Bankası'nın hem güven istikrarına hem de finansal istikrara önem
verdiğini, hem politika araçları hem de makro ekonomik ve politik kararların
birbirine bağlı temkinli bir şekilde alındığına işaret eden Babacan, bütçe açığı
ve kamu borçlarının da tüm diğer ülkelere kıyasla çok daha düşük olduğunu
bildirdi.
Kriz boyunca orta vadeli programlar uygulanarak bunların her yıl
güncellendiğini kaydeden Babacan, şunları kaydetti:
"Ekim ayında 2015 yılına kadarlık dönemi kapsayacak programda, Türkiye'nin
potansiyel büyüme hızları, istihdamın arttırılması, fiyat istikrarı
hedeflerimizin gerçekleştirilmesi bizim kendi cari açığımızı, iç ve dış
talebimizi dengeleyici unsurlar alacağımızı söyleyebilirim. Yüzde 4'lük bir
büyüme hızını önümüzdeki yıl için öngörüyoruz. Sonraki büyüme hızımını yüzde 5
olarak düşünüyoruz. Cari açığımızın da önümüzdeki 3 yıl boyunca azalacağını
düşünüyoruz.
Bu azalma hızı geçtiğimiz yıla göre biraz yavaşlamış olacak. Borçların GSYH
oranı şu an yüzde 36, bu 2015 sonunda yüzde 31'e düşecek. Dünyaya baktığımızda
sorunun temeli, mali sektörde yer alıyor. Biz normale geri dönebilmek istiyoruz.
Mutlaka mali sürdürülebilirliği sağlamak istiyoruz. Mali konular hiçbir zaman
endişe kaynağı olmasın. En kırılgan olan alanda biz en güçlü olmak istiyoruz.
Bizim görevimiz, devlete olan güveni sağlamak. Piyasalar, tüketiciler,
üreticiler, finansal camia devlete güven duyarsa, o zaman özel sektör zaten
görevini yerine getirecektir. Biz kamu harcamaları yoluyla büyümeye inanmıyoruz.
Özel sektör faaliyetleriyle büyümeye inanıyoruz. Bu konuda fevkalade inatçı
olacağız."
Muhabir: Elif Ferhan Durmuş
Yayıncı: Ali Bayaslan - ISTANBUL
Son Dakika › Ekonomi › Babacan: İnatçılığımızı Devam Ettireceğiz - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?