Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda, "Önümüzdeki dönemde küresel likiditenin azalmasının yanı sıra bankaları daha ihtiyatlı olmaya sevk eden yeni finansal düzenlemelerin de devreye girmesiyle, gelişmekte olan ülkeler açısından dış finansman imkanlarının dalgalı bir seyir izleyebileceği değerlendirilmektedir" denildi.
TCMB tarafından yılda iki kez hazırlanan "Finansal İstikrar Raporu'nun" ikincisi yayımlandı.
Raporun "Uluslararası Gelişmeler" başlıklı kısmında, ABD ekonomisinde toparlanma eğilimi ve Avro Bölgesi ekonomilerinde bazı olumlu sinyaller gözlenmekle birlikte, küresel kriz sonrasında büyümenin itici gücü olan gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarındaki yavaşlama nedeniyle, küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyrini sürdürdüğü vurgulandı.
Aynı zamanda, gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası uygulamalarının küresel finansal piyasalar üzerinde belirleyici olmaya devam ettiği belirtilen raporda, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) varlık alımlarını yakın dönemde azaltacağına dair beklentiler nedeniyle küresel risk iştahının son aylarda dalgalı bir seyir izlediğine işaret edildi.
Raporda, Fed'in kısa vadede izleyeceği çıkış stratejisi ile orta ve uzun vadede faiz artırım sürecinin uluslararası sermaye akımları üzerinde belirleyici olacağı kaydedilirken, "Önümüzdeki dönemde küresel likiditenin azalmasının yanı sıra bankaları daha ihtiyatlı olmaya sevk eden yeni finansal düzenlemelerin de devreye girmesiyle gelişmekte olan ülkeler açısından dış finansman imkanlarının dalgalı bir seyir izleyebileceği değerlendirilmektedir. Bu durumda dış finansman koşullarındaki bozulmadan kaynaklanan olumsuzlukların, gelişmiş ülkelerdeki toparlanmaya bağlı olarak dış ticaret kanalından gelen olumlu etkiler ile ne derece telafi edilebileceği hususu, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performansını belirleyecek ana etken olacaktır. Bu itibarla, Fed'in para politikasındaki normalleşmenin gerek ABD gerek Avro Bölgesi'nde iktisadi faaliyetteki toparlanma ile paralel gidip gitmeyeceği önem arz etmektedir" denildi.
Küresel iktisadi faaliyetin, ABD ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerde kaydedilen ılımlı iyileşmeye rağmen halen zayıf seyrettiğine değinilen raporda, 2013 yılı boyunca güçlü bir mali konsolidasyon uygulayan ABD'de gevşek para politikasının sürdürülmesi, finansal koşullardaki iyileşme, gayrimenkul piyasasındaki olumlu seyir ve tüketim talebindeki canlılığın büyümeyi desteklediği aktarıldı.
Raporda, son dönemde açıklanan verilerin ABD ekonomisindeki toparlanmanın henüz istikrar kazanamadığına işaret ettiği vurgulanarak, parasal aktarım mekanizması işleyişinin ve kamu maliyesindeki sorunların halen giderilemediği Avro Bölgesi'nde ise destekleyici para politikasının etkisiyle çevre ülkelerdeki daralmanın yavaşlaması ile merkez ülkelerdeki kısmi toparlanmanın resesyondan çıkılmasına zemin hazırladığı belirtildi.
Küresel kriz sonrasındaki dönemde dünya ekonomisinin itici gücü gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarında son dönemde yavaşlama kaydedildiği kaydedilen raporda, "Bu yavaşlamada hem yapısal hem de konjonktürel etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerden Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika'daki ivme kayıpları daha ziyade kriz sırasında uygulamaya konulan canlandırma paketlerinin etkisini kaybetmesi ve düzenleme altyapılarındaki aksaklıklar gibi geçici nedenlere bağlanırken, Çin ve Rusya'daki yavaşlamaların büyüme modellerindeki yapısal sorunlar sebebiyle kalıcı olduğu değerlendirilmektedir" ifadelerine yer verildi.
Raporda, gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyetin henüz yeterli ivmeyi kazanamadığından işsizliğin yüksek seyretmeye devam ettiği anımsatılarak, özellikle çevre ülkelerde işgücü piyasasındaki yapısal sorunlar ve zayıf büyüme performansı nedeniyle yüksek işsizliğin uzun süre devam etmesinin beklendiği bildirildi.
Gelişmiş ülkelerde uygulanan genişlemeci para politikalarına rağmen, küresel ölçekte ciddi bir enflasyonist baskı hissedilmediğinin altının çizildiği raporda, şunlar kaydedildi:
"Bu durumun temel nedenleri, gelişmiş ülke ekonomilerindeki toparlanmanın henüz çıktı açıkları üzerinde önemli bir etki yaratamamış olması ve gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama kaynaklı talep azalması nedeniyle istikrarlı seyreden emtia fiyatlarıdır. Gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyetteki toparlanmanın yavaş gerçekleşmesi ve ücretler üzerindeki aşağı yönlü baskının sürmesi nedeniyle enflasyonun uzun süre hedef değerlerin altında seyretmesi beklenmektedir. Son dönemde Avro Bölgesi'nde deflasyon riskinin ortaya çıkması Avrupa Merkez Bankası'nı (ECB) uzun bir aradan sonra faiz indirimine sevk etmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise kapasite kısıtları, kurlardaki geçişkenlik ve iç talebin canlılığı gibi etkenler fiyat istikrarının sağlanmasını görece güçleştirmektedir."
"Gelişmiş ülkelerden kaynaklanan makroekonomik riskler halen önemini korumaktadır"
Fed'in gelecek dönemde uygulayacağı para politikasına dair belirsizlikler nedeniyle, küresel risk iştahının son aylarda dalgalı bir seyir izlediği aktarılan raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Gelişmiş ülkelerden kaynaklanan makroekonomik riskler azalmış olmakla birlikte, halen önemini korumaktadır. Diğer taraftan, ABD'de ve Japonya'da önümüzdeki dönemde maliye politikasının izleyeceği seyre ilişkin önemli belirsizlikler mevcuttur. Küresel likiditenin bol ve ucuz olduğu bir dönemin ardından Fed'in para politikasında normalleşmeye gidecek olması ABD'de bazı riskleri gündeme getirmektedir. Uzun vadeli faiz oranlarında sert bir yükseliş olması durumunda gerçekleşebilecek bu risklerin başlıcaları; son yıllarda durasyonu artan yatırımcı portföylerinde ani ve büyük değer kayıpları oluşması, piyasa likiditesinin azalmasına bağlı olarak panik satışlarının yaşanması ve kısa vadeli repo fonlamasına dayalı gölge bankacılık faaliyetleri gibi finansal sistemin bazı segmentlerindeki zayıflıkların belirgin hale gelmesidir. Bu risklerin gerçekleşmesi küresel piyasaları oldukça olumsuz etkileyeceği gibi ABD'de canlanmakta olan iktisadi faaliyete de sekte vurabilecektir."
Raporda, Avrupa'da uzun zamandır gündemde olan bankacılık birliğinin hayata geçirilmesinin, kredi mekanizmasının tekrar çalışır hale getirilmesi açısından kritik öneme sahip olduğu kaydedilirken, ECB'nin 2014 yılında yapacağı varlık kalitesi değerlendirmesinin de Avrupa bankalarının mali yapıları hakkındaki endişelerin giderilmesi açısından kritik öneme sahip olduğu vurgulandı.
ECB'nin denetim sorumluluğunu devralmadan önce yapacağı bu değerlendirme ile büyük bankaların sermaye gereksinimlerinin net bir şekilde ortaya konulmasının beklendiği dile getirilen raporda, "Ancak bu çalışmayla belirlenecek sermaye açıklarının nasıl giderileceği önemli bir belirsizlik kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu belirsizlik ortadan kaldırılabilirse piyasalarda güvenin artması, fonlama maliyetlerinin düşmesi, karlılık performansının iyileşmesi ve yeni sermaye ihraçlarının mümkün hale gelmesi beklenmektedir. Bu beklentiler gerçekleşirse kredi mekanizması tekrar çalıştırılabilecek ve ekonomik büyüme desteklenebilecektir" ifadeleri kullanıldı.
Raporda, ABD Merkez Bankası para politikasındaki belirsizliklerin sermaye hareketleri üzerindeki olumsuz etkilerinin, özellikle dış finansman ihtiyacı yüksek olan gelişmekte olan ülkeler açısından önem taşıdığına işaret edilerek, "Önümüzdeki dönemde özellikle cari açık veren ve son yıllarda hızlı kredi büyümesi yaşayan ülkelerin makro ihtiyati politikalara ağırlık vererek ekonomilerini dış finansman koşullarındaki olası değişikliklere daha dayanıklı hale getirmeleri önem arz etmektedir" değerlendirmesi yapıldı. - İstanbul
Son Dakika › Ekonomi › Tcmb Finansal İstikrar Raporu Açıklandı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?