"Edebiyat ve Gençlik" temasıyla gerçekleştirilen "11. İstanbul Edebiyat Festivali"nde "İlk Kitaplar İlk Heyecanlar" başlıklı oturum gerçekleştirildi.
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesinin, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İstanbul Ticaret Odası, Fatih, Zeytinburnu, Pendik ve Sultanbeyli belediyelerinin desteğiyle hayata geçirdiği, Anadolu Ajansının global iletişim ortağı olduğu festival, düzenlenen çeşitli oturumlarla devam ediyor.
Kızlarağası Medresesi'nde Naime Erkovan'ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturuma katılan yazarlar ilk kitaplarını ve yazma ilgilerinin nasıl ortaya çıktığını anlattı.
Hande Aydın, 40'lı yaşlarında yazarlık serüvenine başladığını belirterek, "Şimdi gençlere bakınca onları çok takdir ediyorum. (Onlara) İmreniyorum ve kendi öğrencilerime de böyle bir hevesleri, niyetleri varsa adım atmalarını söylüyorum." dedi.
Aydın, yazarak daha iyi anlattığının ancak yazının daha fazla vakit aldığını söyledi.
İnsanın sevdiği şeylere mutlaka vakit ayırdığını aktaran Aydın, şu bilgileri verdi:
"Çok şey başaran yazarların da 24 saatleri vardı, bizim de 24 saatimiz var. 'Biz niye hiçbir şey yetiştiremiyoruz?' Kafamda hep bu var. Bu bir planlama programlama, istek meselesi. Gerçekten de yazı yazmak çok kıskanç bir şey. Başka bir şeyle ilgilenmeden, çalakalem 'Oturayım da şurada üç dakikada bir şeyler yazayım.' derseniz böyle bir şey yok. Zaman ayırmak, özel bir zaman vermek gerekiyor."
"Kitap okuma hevesiyle başladım"
Tuğba Ekiz de yazmanın birçok şeyden feragat beklediğine işaret ederek, "Benim hayatımda şöyle bir farklılık vardı çok öfkeliydim. Genelde 'naifsin' derler ama içimde bir öfke biriktirmiştim çok şeye karşı. Çünkü adaletsizlik, işlerde aksaklık gördüğüm zaman bunlara müdahale eden bir yapım var ama hiçbir zaman bunun karşılığını görmediğimi fark ettiğimde artık öfkemi içimde tutamadığım bir zamandı." diye konuştu.
Bir yakınının tavsiyesiyle yazı atölyelerine başladığını söyleyen Ekiz, "Kitap okuma hevesiyle başladım aslında. İş hayatına başlayınca kitap okumaya ara vermiştim. Ali Ural'ın atölyeleri büyülü bir yer. Başladıktan sonra bir şekilde yazmaya dahil oluyorsunuz. İçimde biriken öfke de denemeye dönüştü. Çünkü bir kavga vermek zorundasınız ve o kavgaları da en iyi yansıtacağınız alan deneme oluyor." ifadelerini kullandı.
Ekiz, bu öfkenin yansımasını özellikle istediğini aktararak, "Çoğu zaman hayatımızda yaptığımız çoğu şeyin, izlediklerimizin, okuduklarımızın bizi daha çok uyuşturduğunu düşünüyorum. Öfkenin de diri kaldığı zaman hayatta savaşacak bir şeyler olduğunu fark edip onların üzerine gitmek gerektiğini bize gösterdiğini düşünüyorum. O yüzden doğru şekilde diri tutmak gerektiğine inanıyorum öfkeyi." değerlendirmesinde bulundu.
"Sanat bireyin hayata nasıl baktığıyla alakalıdır"
İnsanların hayatlarında yaşadığı her şeyden her alanda etkilendiğini vurgulayan Ekiz, şöyle devam etti:
"Bütün sanatlar bireyin hayata nasıl baktığıyla alakalıdır. Neyle karşılaştığınız ne yaşadığınız ya da hayatta ne biriktirdiğinizle alakalı. Hepsinin bazı teknik kuralları var tabii ki. Her duygunun, yaşadığınız her şeyin etkisi olduğunu düşünüyorum ama bazen bunu bilinç düzeyinde hissedemiyoruz. Bilinçaltından çıkıyor bir anda. Bilinçaltında biriktirdiklerimiz, bilinçli gördüklerimizden çok daha fazla muhtemelen." dedi.
İrem Ertuğrul ise yazdıkları şeylerin çocukluğunda biriktirdiklerinden oluştuğunu aktararak, "İlham dediğim şeylerde geriye attığım bir sürü şey yazarken ortaya çıktı. Hep gördüğüm, tanık olduğum şeyler yazdıklarımda." diye konuştu.
Ertuğrul, yazmak için ilhamın gelmesini beklediğini, o duyguyu hissetmeden yazının başına oturmadığını söyleyerek öykü yazma serüvenini şu sözlerle anlattı:
"Bütün öykülerimi yazış şeklim farklı aslında. Bazen gece yazıyorum. İlk öykümü, bir öyküyü ortasında kapatıp yazmaya başlamıştım. Ama o kafada tamamlama ya da kafandaki süreç şöyle; beynin bir yeri bir şeye, bir mevzuya takıyor. Aylarca belki yılarca bir fikir kafada sürekli dönüp duruyor. Baktığınız her yerde onu, o fikri görüyorsunuz. Fikir derken mesela, yeni bir başlangıç, karamsar bir düşünce, baba imgesi... Bunlarla hemhal olduğunda bir süre boyunca bununla ilgili bir dürtü geliyor. O dürtüyü yakalayıp yazıyorsunuz. Ben bir öyküyü maksimum iki oturuşta bitiririm. Elimde dolaşmaz o öykü. O sürecin bir devamı bu. Yazı sürecim kısa sürüyor ama öncesinde uzun bir süreç oluyor beynimde dolanan."
Kendisi için yazdığını sözlerine ekleyen Ertuğrul, bunun kendisi için bir anı olduğunu ve çok büyük bir beklentisinin olmadığını fakat kitabı çıktığında çok heyecanlandığını aktardı.
Festival programı
Müzik ve şiir dinletilerinin de yer aldığı etkinlikte, tiyatro ve belgesel film gösterimleriyle kitapların hediye edildiği çeşitli yarışmalar gerçekleştirilecek.
Yusuf Kaplan, Ümit Meriç, Savaş Ş. Barkçin, Ahmet Murat, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Aykut Ertuğrul, Güray Süngü ve Turgay Anar'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda konuşmacı, etkinlik süresince Kızlarağası Medresesi, Akademi Beyoğlu, İstanbul İl Milli Eğitim Kütüphanesi, Pertevniyal Lisesi ve Üsküdar Ali Fuat Başgil Anadolu İmam Hatip Lisesinde gerçekleşecek oturumlarda, edebiyat ve gençlik ilişkisini irdeleyecek.
Etkinlik kapsamında yarın, "Gençlerin Dilinden: Mustafa Kutlu", "İstanbul'un Edebiyat Mahfilleri", "Vefatının 50. Yılında Orhan Kemal", "2019 Kültür ve Edebiyat Gündeminden Kalanlar", "Gençlerle Hasbihal", "Gidenlerin Ardından: Nuri Pakdil", "Gençlerle Başbaşa" ve "Gençliğe Hitabe" başlıklı oturumlar yapılacak.
"Roman", "deneme", "şiir" ve "hikaye" dalında özel ödüllerin takdim edileceği festival, yarın gerçekleşecek ödül töreninin ardından sona erecek.
Son Dakika › Güncel › '11. İstanbul Edebiyat Festivali' devam ediyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?