Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında, aralarında Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 34 kişinin şehit edildiği 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin 143 sanığın yargılandığı davada, müştekilerin ifadeleri alınıyor.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılan duruşmada, sanıkların kimlik yoklamalarının ardından müştekilerin ifadelerinin alınmasına geçildi.
Müşteki Ahmet Çolak, haberleri izledikten sonra darbe girişimi olduğunu öğrendiğini ve evinden çıkarak, arkadaşlarıyla Beylerbeyi Sarayı'nın önüne gittiklerini söyledi.
Burada polislerin bulunduğu yere giderek, "Sizin yanınızdayız" dediğini belirten Çolak, şöyle devam etti:
"Bir süre orada durduktan sonra, polis memuru bize köprüde sıkıntı olduğunu, oraya gitmemizi söyledi. Biz de arkadaşlarla koşarak köprüye çıktık. Askerler işaret fişeği atıyorlar sandım ama her tarafı mermiyle taradıklarını gördüm. İnsanlar dalga oluşturup askerin karşısına çıkıyor, yaralanıp dönüyor, sonra yine geri gidiyorlardı.
İlerleyen saatlerde Avrupa yakasından Anadolu'ya gidiş istikametinde arabaların rahat geçmesi için dubalara tekme atıp yolu açmaya çalışıyordum. O ara beyaz renkli, askerlerin kullandığı bir araba, arkamdan hızlıca bana çarptı. Yere düştüm, araba üstümden geçti. Sağ ayağım ve parmaklarım kırıldı. Oradaki vatandaşlar beni tutup kenara çektiler, çimenlere götürdüler. 7 çocukluk arkadaşım gazi oldu, mahalleden 2 ağabeyim şehit düştü. Orada darbe olduğu açıkça belliydi. Emniyet müdürü gelip bir aracın üstüne çıkıp vazgeçirmek için konuşma bile yapmıştı."
"Ellerimi yukarı doğru kaldırıp dua ederken vuruldum"
Darbe girişimi gecesi, iş çıkışında eve gittiğini, televizyonda haberleri izledikten sonra sokağa çıktığını anlatan Sabahattin Ünal, özel aracıyla Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne gittiğini ancak yolun kapalı olması nedeniyle aracını otoban kenarına bırakıp 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne yürüdüğünü anlattı.
Köprünün girişinde bir asker topluluğu gördüğünü ve başlarında rütbeli bir asker olduğunu anımsadığını aktaran Ünal, "O komutan, 'Hiç kimseyi yaklaştırmayın, yaklaşan olursa ateş edin.' diyordu. Burada hatırlamadığını söyleyen askerlerin hepsi vatandaşların üzerine ateş açıyordu. Ben havaya ateş eden asker görmedim, hedef alıp ateş ediyorlardı. Dini inancım gereği ellerimi havaya doğru açtım, 'Yarabbim, bu ihanet çetesinden, FETÖ'nün aklına uyan acizlerden bu vatanı kurtar.' diye dua ettim. O anda vuruldum. Kurşun sol kalçamdan girmiş, ön taraftan çıkmış. Yaklaşık 2 ay hastanede yattım." diye konuştu.
Ünal'ın ifadesini tamamlamasının ardından soru sormak isteyen tutuklu bir sanığa söz verildi.
Sanık, Ünal'a "80 darbesini yaşamış biri olarak soruyorum, yaşı gereği kendisi de görmüştür. O zaman da birçok insan öldürüldü. Evlerin bahçesinden cesetler çıktı. Onları hatırlıyor mu?" diye sordu.
Mahkeme Başkanının sorunun konuyla alakası olmadığını söylemesi üzerine sanık bu kez "O zaman kimse dışarı çıkmamıştı, ondan soruyorum." dedi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, sorunun konuyla alakası olmadığı belirterek sanığa oturmasını söyledi.
"Türk Bayrağını da onu taşıyan gençleri de delik deşik ettiler"
Darbe girişimini televizyondan duyması üzerine bir arkadaşıyla önce Çekmeköy Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğini, gece saat 12.00 civarında evine döndüğünü dile getiren müşteki Abdullah Ergül, "Selalar okunuyordu, arkadaşımla duygulanmıştık. Onun ailesi ve benim ailem bahçede toplanmıştık. O sırada babam aradı, evde olduğumu duyunca hakkını helal etmeyeceğini söyledi. Zaten dışarıya çıkmaya hazırlanıyorduk. Bir motosiklete bindik, arkadaşımla beraber saat 01.30 civarında köprüye vardık. Köprü ana baba günü gibiydi. Anneler, babalar, gencecik fidanlar vuruluyordu. Şoktaydım, idrak edemiyordum. En son birkaç genç Türk bayrağını alıp askerlerin karşısına doğru gitti. 'Asker kışlaya dön.' diye sesleniyorladı. Dedim ki bunlar artık Türk bayrağına sıkamazlar. Bu çocuklar oraya doğru yürüdükten sonra bir sola taradılar, bir sağa taradılar. Çocuklar da bayrak da delik deşik oldu. Hem de ülkemin silahından çıkan kurşunlarla" diyerek yaşadıklarını anlattı.
İfade verirken gözyaşlarını tutamadı
Bu sırada gözyaşlarını tutamayan Ergül, ifadesinin devamında, "Sabaha kadar yaralı taşıdım. Kolu kopmuş insan taşıdım. Sabaha karşı, tam da teslim olacakları esnada bir daha silah sıktılar üzerimize. Beylerbeyi tarafına koşarak bariyerlerin arkasına atladım. Yere sürünerek bariyerin dibine geldim. 20-25 metre ötede yerde sağ koluyla bana doğru sürüklenip, gelmeye çalışan bir kadın gördüm. Bacaklarından vurulmuştu. Göz göze geldiğimizde, onu yanımıza almamızı istediğini anladım. ya Allah deyip sıçradım. Bu kadın kardeşimi aldım kucağıma, bu cehennemden kurtarmak için yolun dışına çıkarmak istedim. Kucağımdayken bir daha sıktılar, bu kardeşime 2-3 kurşun daha isabet etti. Ben de vurulmuşum, zannedersem ensemdeki kurşun yarası o esnada oldu. Kadın kardeşimi götüremedim. Olduğum yere çöktüm. Birkaç genç gelip onu kucağımdan aldılar." diye konuştu.
İfade verirken sık sık duygulanarak göz yaşlarını tutamayan ve sesi titreyen Ergül, şunları kaydetti:
"Ayağa kalkınca direkt kurşunların geldiği tanka koşarak gittim. O esnada zaten teslim oluyorlardı o vatan hainleri. Oraya ilk yetişen kişilerden biriyim. O insan kalabalığında tankın üstüne doğru çıkarken, hainlerden biri omzumun üstüne G3 piyade tüfeğinin dipçiğiyle vurdu.
Daha sonra vatan emniyetten beni teşhis için aradılar. Gittim, bilgisayarda bana fotoğraflar gösterdiler. O kadar insanın içinde tek hatırlayabildiğim bir insan çıktı. O da bana dipçikle vuran şahıstı. Onun göz bebeklerini asla unutamam. Bana tam dipçik vurduğunda göz göze geldik. Onun gözlerindeki hainliği gördüm. O hain gözleri unutamıyorum. Psikolojim hala bozuk."
Duruşma, diğer müştekilerin ifadelerinin alınmasıyla devam ediyor.
Son Dakika › Güncel › 15 Temmuz Şehitler Köprüsü Davası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.