6. Üsküdar Kitap Fuarı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, büyük cevaplara değil, büyük sorular sormaya ihtiyaç olduğunu belirterek, "Bugüne dair büyük sorular sormaya ihtiyacımız var. Kendi zamanımızın düşüncesini kavramaya ve transfer edilmiş bir düşünceyi değil, bugün, şimdi yaşanana bir cevap olabilecek düşünce üretmeye sanıyorum ihtiyacımız var." dedi.

Ünal, Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 6. Üsküdar Kitap Fuarı'nın açılış törenine katıldı.

Hayatının 25 yılını Üsküdar'da geçirdiğini belirten Ünal, bugün bir siyasetçi olarak değil, Üsküdarlı olarak burada bulunduğunu dile getirerek, kitabın düşünce ve dilin bir ürünü olduğunu söyledi.

Kitabı kıymetli yapanın, o üretim yeteneğinin ne kadar korunabildiği olduğuna işaret eden Ünal, bunun düşünce ve dilin ne kadar rafine olarak muhafaza edebildiğiyle de çok ilgili olduğunu aktardı.

Ünal, düşüncenin, zihnin temel yapı taşlarının kelime ve kavramlar olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

"Dönüp dile baktığımızda, bugün burada gördüğümüz kitapları kaleme aldığımız dilimizin durumunu herhalde konuşmaya fazla gerek yok diye düşünüyorum. Çünkü bugün teknolojiyi transfer ettiğimiz gibi maalesef çok uzunca bir zamandan beri düşünceyi de transfer ediyoruz. Düşünceyi transfer etmeye başladığınızda bu defa ortaya koyduğunuz ürünü de yeniden gözden geçirmeniz gerekiyor. Ben bu noktada insana dönük eleştirilere katılmıyorum. Hani bir de gençlere ulaşmak diye bir kavram var. Yani internet erişimi gibi bir şey. Aslında hepimiz aynı hayatın içerisindeysek gençlere ulaşmak, onlarla iletişim kurmak ve gençlerin bizimle bir kuşak farkından kaynaklanan, hele hele bugün dijital dönüşümün sonuçlarını en yakın yaşayan gençlerle, insanla ilgili söylenenlerin bunların çoğuna katılmıyorum açıkçası."

"Bugün, şimdi ne olduğuna dair düşüncelere ihtiyacımız var"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, İslam öncesi döneme bakıldığında cahili Arap toplumunun özellikle kız çocuklarını gömmekten, helvadan put yapıp yemeye kadar birçok özelliğinin anlatıldığını aktardı.

"Peki o cahili toplumdan asrı saadeti çıkaran neydi?" diye soran Ünal, cahili Arap toplumundan asrı saadeti ortaya çıkaranın bizzat mesajın kendisi olduğunu, o halde asıl meselenin insanla değil, mesajla ilgili olduğunu söyledi.

Mahir Ünal, Hegel'in felsefeyi "İnsanın kendi zamanının düşüncesini kavrama işi" olarak nitelendirdiğini aktararak, "Bizim büyük cevaplara ihtiyacımız yok, bizim büyük sorular sormaya ihtiyacımız var. Bugüne dair büyük sorular sormaya ihtiyacımız var. Kendi zamanımızın düşüncesini kavramaya ve transfer edilmiş bir düşünceyi değil, bugün, şimdi yaşanana bir cevap olabilecek düşünce üretmeye sanıyorum ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.

Düşünceyi kimliğin belirlediğini aktaran Ünal, "Çünkü ben bir Müslüman'ım ve ben bir Müslüman gibi düşünüyorum. Müslüman gibi düşünmem diğer düşüncelere kapalı olmam anlamına gelmiyor. Bugün, şimdi burada olan ve bunu bir kitaba dönüştürüp mukayyet hale getirdiğimizde, iki kapak arasında topladığımızda adına kitap dediğimiz o ürün ortaya çıkıyor. O ürün geçmişe, kim olduğumuza dair bize çok şey söyleyebilir ama bugün daha çok şimdi ne olduğuna dair düşüncelere ihtiyacımız var." şeklinde konuştu.

Ünal, dün akşam bir toplantıda gençlerin müzik tercihleri üzerine konuşulduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Özellikle gençlerin müzik tercihleri üzerine konuşulduğunda ve gençlerin dinlediği müzikle ilgili bir brief aldığımda açıkçası kanım dondu diyebilirim. Çünkü gençler artık bizim dinlediğimiz müzikleri dinlemiyorlar ve gençleri anlamak için onların dinlediği müziklerin içeriğini, özellikle hip pop ve rap bu müzik tarzlarını dışlamak adına söylemiyorum ama, değerlendirdiğimizde sahiden insanı ürkütüyor.

Öfkenin beslediği isyanları gördü dünya. Son 400 yıldır daha çok düşüncenin şekillendirdiği devrimleri konuştuk ama bugün geldiğimiz noktada zihni allak bullak, şimdiye ve geleceğe dair hiçbir fikri olmayan, arzularının, duygularının adeta insiyaki iç güdülerinin yönlendirmesiyle hareket etmeye başlayan, öfkeyi ve düşünceyi bırakın aslında her şeyi aynileştiren, benzeştiren, 'x=y' denklemine hapseden bir öfke biçimiyle karşı karşıyayız. Buradan bizi çıkaracak olan sanırım bu topraklarda var olan irfanın, aklıselimin, sağ duyunun, merhametin, iyiliğin yeniden dile, düşünceye ve yeni ifade biçimlerine dönüşmesi olacaktır diye düşünüyorum."