Sinan Polat - İran'da Hasan Ruhani'nin cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonrasında, ABD ile ilişkilerin normalleşmesinde dini lider Ayetullah Hamaney tarafından da desteklenen yumuşama süreci devam ediyor. Tarafların ılımlı mesajları ABD Başkanı Barack Obama'nın tarihi mesajlarıyla devam etti. İran'dan ılımlı söylemini eyleme geçirmesini bekleyen Batı ülkeleri, yarınki nükleer müzakerelerde bu konuda yeni ipuçları almayı ümit ediyor. Dikkatler, 34 yıl sonra, nükleer müzakereler vesilesiyle ABD ve İran arasında ilk kez dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleşecek temasa çevrildi.
Hasan Ruhani'nin 14 Haziran'da cumhurbaşkanlığına büyük bir halk desteği seçilmesi ve ardından Batı ülkeleri ile İran arasında sorun olan konular hakkında selefi Mahmud Ahmedinejad dönemine göre ılımlı sinyaller vermesi, ABD ve Avrupa başkentlerinde ilgiyle karşılanıyor. Bununla birlikte özellikle ABD ve İngiltere sürece temkinli yaklaşmayı ihmal etmeyerek, "sözlerin eylemlerle desteklenmesi" gerektiğine vurgu yapıyor.
İran'ın ekonomik bunalım yaşadığı ve halkın sıkıntılarının her geçen gün daha da arttığı bir dönemde Batı ile ilişkileri normalleştirme ve nükleer program konusuna çözüm getirme vaadiyle cumhurbaşkanlığına seçilen Ruhani, görevi devralması sonrasında ince bir siyaset izliyor.
Seçim kampanyaları sırasında radikallere olduğu kadar reformculara da mesafeli duran Ruhani, yeni görevindeki ilk açıklamasında, hem ABD hem de İran taraftaki radikallerin iki ülke arasındaki gerilim ve nefreti sürdürmeye kararlı olmalarına rağmen mantığın gereği olarak iki ülke ilişkilerinde düşmanlığın minimize edilerek yeni bir sayfa açılması gerektiğini söylemişti.
Nitekim Ruhani'nin ilk adımları da bu yönde oldu ve dini lider Hamaney de gerekli hareket alanını sağladı.
Yeni dönemdeki en önemli sinyallerden biri, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği'ne eski Savunma Bakanı ve İran Stratejik Dış İlişkiler Konseyi üyesi Ali Şamhani'nin getirilerek nükleer müzakerelerin Hamaney'e bağlı Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nden Dışişleri Bakanlığı'na devri oldu. Şimdi, İran'ın nükleer müzakerelerini, Batı'da ılımlı bir isim olarak nitelendirilen Dışişleri Bakanı Cevad Zarif yürütecek. Zarif, ABD'de yüksek lisans ve doktora yapmış, 2002-2007 arasında İran'ın BM'deki daimi temsilciği görevini yürütmüş ve Batılı diplomatlarla yakın ilişki içerisinde olmuştu.
Doğrudan ABD halkına mesaj veriyor
Dün BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasına günler kala ABD Başkanı Obama ile mektuplaştıklarını ve belli konularda görüş alış verişinde bulunduklarını açıklayan Ruhani, Amerikan basın yayın organları üzerinden sık sık ABD kamuoyuna doğrudan mesajlar gönderiyor.
En son CNN televizyonuna verdiği demeçte de İran'dan Amerikan halkına barış ve dostluk mesajı getirdiğini söyleyen Ruhani, dini lider Ayetullah Hamaney'in nükleer müzakerelerin İran'ın çıkarına da uygun olduğunu söylediğini ve hükümete bu konuda yetki verdiğini aktardı.
Ruhani geçen hafta da NBC televizyonunda, ABD halkıyla İran'ın nükleer silah peşinde olmadığını mesajını paylaşmıştı.
Perşembe günü Washington Post gazetesinde yayımlanan yazısında Soğuk Savaş zihniyetinin ürünü olarak nitelediği "sıfır sonuç" yaklaşımını eleştiren Cumhurbaşkanı Ruhani, "kazan-kazan" durumunun mümkün olduğunu dile getirdi. Tek taraflı tutumun yapıcı yaklaşımları gölgede bıraktığını ifade eden Ruhani, nükleer enerji programının İran'ın kimliğinin bir parçası olduğunu vurgulamayı da ihmal etmedi.
- İsrail konusunda da farklı tavır
ABD ile hızlı bir uzlaşma arayışına giren Ruhani, İsrail konusunda da selefi Mahmud Ahmedinejad'a göre farklı sinyaller verdi. Ruhani'nin, Ahmedinejad'ın aksine, dünkü BM Genel Kurulu konuşmasında "siyonist" ifadesini kullanmaması dikkat çekti. Yine farklı bir yaklaşım göstererek, Amerikan basını ve BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında Yahudi soykırımı konusundaki düşüncelerini açıklarken, bunun Yahudilere karşı girişilmiş büyük bir suç olduğunu ifade etti.
Buna karşın, İsrail heyeti Ruhan'nin konuşması sırasında salondan çıkarak kendisini protesto etti.
Obama'dan tarihi sözler
ABD ve İran arasındaki yakınlaşma süreci dün gerek Ruhani gerek Obama'nın BM Genel Kurulu'nda yaptıkları konuşmalara da yansıdı.
Obama, daha önce Amerikan yönetimilerinden pek duyulmamış biçimde, İran'da rejim değişikliği peşinde olmadıklarını dile getirdi. İkinci önemli ifadesi ise İran halkının barışçı nükleer enerji kullanma hakkına saygı duyduklarını ifade etmesi oldu. Obama, İran konusunda diplomatik çabaları sürdüreceklerini yineleyerek, sürecin başarıya ulaşabilmesi için İran'dan verdikleri sözleri şeffaf ve doğrulanabilir eylemler pekiştirmelerini istedi. ABD Başkanı'nın diğer sürprizi ise Dışişleri Bakanı John Kerry'i yarın yapılacak nükleer müzakerelerde görevlendirdiğini açıklaması oldu. Böylece, Obama-Ruhani arasında herkesin ilgiyle beklediği ama bir türlü gerçekleşmeyen tokalaşmanın Kerry-Zarif arasında yapılacağı duyuruldu.
Obama'dan birkaç saat sonra Genel Kurul'a hitap eden Ruhani ise iki ülkenin farlılıklarını yönetebileceği bir çerçeveye ulaşabileceklerinin altını çizdi.
Hamaney'den "kahramanca esnemeye" onay
Ruhani'nin BM Genel Kurulu'nda yapacağı konuşma öncesinde, 80 siyasi mahkumun serbest bırakılmasına onay veren Hamaney, 17 Eylül'de Devrim Muhafızları'na seslendiği konuşmada diplomasiye karşı olmadığını ve "kahramanca esnekliği" desteklediğini ifade etmişti. Ayetullah Hamaney, "Bazı durumlarda, temel prensiplerimize sadık kaldığımız müddetçe, bu tip yaklaşımlar çok iyi ve gereklidir" şeklinde konuşmuştu.
Hamaney'in Ruhani'yle ilişkisini değerlendiren Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İran uzmanı Yrd. Doç. Dr. Bayram Sinkaya, Hamaney'in Ruhani'ye açıktan destek verdiğini ve bütün kurumlardan da bu yönde hareket etmesini istediğini belirterek, "Samimi olduğu kanaatindeyim çünkü şartlar da Hamaney'i biraz buna zorluyor" yorumunu yaptı.
Hamaney, daha önce yine, Ruhani tarafından dile getirilen ve Devrim Muhafızları'nın aktif siyasete katılmalarına gerek olmadığı yönündeki görüşünü tekrarlayarak yeni Cumhurbaşkanı'na desteğini belli etmişti. Sinkaya, Devrim Muhafızlarının duruşu konusunda da, "En azından müzakereler devam ettiği sürece bir pürüz çıkaracaklarını zannetmiyorum. Ama müzakereler değişik sebeplerden kesintiye uğrarsa o zaman Ruhani'nin zaten İran'daki siyasi kariyeri de tehlikeye girecektir" değerlendirmesinde bulundu.
ABD ihtiyatlı
Batı ülkeleri Ruhani'yle İran'a değişim gelip gelmeyeceğini test ederken, yeni dönemde sözlerin değil icraatların belirleyici olacağı Obama'nın dünkü konuşmasında bir kere daha ortaya çıktı.
Başından beri İran konusunda dengeli bir tutum ortaya koymaya çalışan Obama yönetimi, bir taraftan "barışa fırsat vermeliyiz derken", diğer taraftan da İran'ı Suriye'nin kimyasal silahları konusunda takındığı tavrı yanlış anlamamaları noktasında uyarıyor ve İran'ın nükleer programının ABD için çok daha önemli bir konu olduğunu açıkça ifade ederek, Suriye'yi vurmadıklarının İran'ı vurmayacakları anlamına gelmeyeceği uyarısını yapıyor.
Nükleer müzakereler yarın başlıyor
Ruhani'nin iktidara gelmesi sonrasında ABD ve İran tarafı, İran İslam Devrimi'nden sonraki en üst düzey temasını yarın Viyana'da yapacak. Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın da katıldığı nükleer müzakerelerde, İran'dan gelecek sinyaller sürecin seyrini belirleyecek.
İran'ın nükleer silah yapma çabası içinde olduğunu iddia eden ABD, Tahran'dan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın (NPT) ani ve habersiz denetimlere izin veren ek protokollerine taraf olmasını, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını, nükleer programını tamamen şeffaf hale getirmesini, zenginleştirme işlemi yapılan tesislerini tam denetime açmasını talep ediyor.
Ambargolar İran'ı zorluyor
Nükleer çalışmalar, ekonomik yaptırımlar ve Suriye krizindeki rolü nedeniyle baskı altında olan İran, uzlaşma zemini için nabız yokluyor.
Daha önce de pek çok defa ABD ile nükleer müzakere masasına oturan İran, özellikle son iki yıl içerisinde uygulamaya konulan BM ve Batı ülkelerinin yaptırımları sonrasında adı konulmamış bir ekonomik bunalıma girdi ve Batı ile ilişkileri düzeltmek konusunda eskiye nazaran daha istekli davranmaya başladı.
BM yaptırımları sonrasında kara listeye girmekten endişe eden pek çok banka İran ile iş yapmayı durdururken, BM anlaşması gereği İran'ın bu bankalardaki paraları da dondurulmuştu. Yine yaptırımlar sebebiyle İran'ın petrol ihracatında belirgin bir azalma yaşanırken, İran riyali dolar karşısında değer kaybetmiş, 2013'ün ilk çeyreğinde enflasyon önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 40 oranında yükselmişti. - Ankara
Son Dakika › Güncel › ABD İran İlişkilerinde Yumuşama Dönemi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?