CHP Genel Başkan Yardımcısı M. Sezgin Tanrıkulu, "BM İşkence Görenlerle Dayanışma Günü vesilesiyle bir kez daha hükümeti işkence, kötü muamele ve insanlık onurunu zedeleyici uygulamalardan vazgeçmeye, Anayasa, Ceza Kanunu ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere riayet etmeye çağırıyoruz. Kendi halkına zulmeden iktidarların sonunu yakın tarihli örneklerden biliyoruz" dedi.
Tanrıkulu yaptığı açıklamada, bugünün Birleşmiş Milletler'in 1987 yılında yürürlüğe giren "İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme"sinin yıldönümü olduğunu anımsatarak, "Sözleşmenin yürürlüğe girdiği 26 Haziran, BM genel Kurulu tarafından İşkence Görenlerle Dayanışma Günü olarak ilan edildi. İşkenceye Karşı Sözleşme'yi 1988 yılında kabul etmiş, Anayasa ve Ceza Kanunu'da işkenceyi yasaklamış olmasına rağmen Türkiye'de ise sistematik işkence devam ediyor" dedi.
Gezi Parkı protestolarının devam ettiği şu günlerde, hükümetin emriyle kolluk güçlerinin her türlü temel insan hakkını ihlal eden, halkın demokrasi talebini işkenceyle bertaraf etmeye çalışan uygulamalarına tanıklık edildiğini anlatan Tanrıkulu, "Adeta demokratik gösteri haklarını kullanmak isteyen tüm toplumsal kesimlere gözdağı vermek için işkence ve kötü muameleyi özellikle görünür mekanlarda sürdürten AKP iktidarı, uluslararası sözleşmeleri, Anayasa ve Ceza Kanunu'ndaki hükümleri yok sayıyor. Bu konuda ne yazık ki geçmişe dönüp bakmaya dahi gerek bıraktırmayacak kadar vahim örnekleri kolluk güçleri, Gezi olayları sırasında ortaya koymuştur. Kolluk güçlerinin uygulamalarını "kahramanlık' olarak addeden Başbakan, bu uygulamaların bizzat yürütücüsü olduğunu da Samsun mitingi sırasında alenen itiraf etmiştir" ifadelerini kullandı.
-"BİBER GAZININ YASAKLANMASI İÇİN TBMM'DE YÜRÜTTÜĞÜMÜZ ÇALIŞMALAR REDDEDİLDİ"-
İnsan hakları örgütlerine göre 2 milyon 500 bin kişinin katıldığı "Gezi Parkı protestolarına" polisin aşırı/orantısız/ölçüsüz müdahalesi sonucu 4 gösterici yaşamını yitirdiği, bir polis memurunun da hayatını kaybettiğini kaydeden Tanrıkulu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
" Türk Tabipleri Birliği'nin 24 Haziran 2013 tarihli verilerine göre Gezi protestoları sırasında 8 bin 38 kişi yaralandı. Bunlardan 60 kişinin durumu ağır, beş yaralının ise hayati tehlikesi devam ediyor. 103 kişi kafa travmasına uğradı, 11 kişi gözünü kaybetti, bir kişinin de dalağı alındı.
130 bin civarında biber gazı fişeğinin kullanıldığı Gezi Parkı protestoları sırasında, gaza maruz kalan sayısız kişinin de kalıcı sağlık sorunları yaşayabileceği biliniyor.
Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili BM Sözleşmesi'nde göz yaşartıcı kimyasal maddelerin kontrolsüz ya da kötüye kullanılması halinde (yakın mesafeden, kapalı alanda kullanımı ya da miktarı açısından) kimyasal silah olarak kabul edileceği belirtiliyor.
Göz yaşartıcı kimyasalların kullanımına ilişkin herhangi bir yasal düzenlemenin olmadığı Türkiye'de, kolluk güçleri adeta keyfi bir biçimde bu silahı kullanırken, biber gazının yasaklanması için TBMM'de yürüttüğümüz çalışmalar da AKP'liler tarafından reddedildi.
Biber gazı fişeğinin hedef gözetilerek yurttaşlara sıkılması neticesinde çok sayıda kişi gözünü kaybediyor veya kafa travması geçiriyor.
Uygulama bununla da sınırlı kalmıyor. Hedef gözeterek Ethem Sarısülük'ü tabancayla öldüren polis memuru, hiçbir cezaya çarptırılmadan serbest bırakılıyor."
-"İŞKENCE CEZAEVLERİNDE DE SİSTEMATİK OLARAK DEVAM EDİYOR"-
Tanrıkulu, işkencenin sadece karakolda, sokakta, polis araçlarında değil, cezaevlerinde de sistematik olarak devam ettiğine işaret ederek, ölümcül hastalığı bulunan onlarca tutuklu veya hükümlünün tahliye edilmemesinin de başlı başına bir işkence olduğunu vurguladı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın verilerine göre sırf 2012 yılında 553, 2013 yılının ilk beş ayında ise 346 kişinin işkence gördüğü gerekçesiyle başvuru yaptığını, bunlardan 95'inin 2013 yılı içinde işkence gördüğünü belirten Tanrıkulu, şunları kaydetti:
"Haziran ayından itibaren sadece "Gezi Parkı protestoları' sırasında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı için 169 kişi TİHV tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine başvurdu.
İnsan hakları örgütlerinin verilerine göre 2012 yılında 9 kişi gözaltında yaşamını yitirdi. İnsan Hakları Derneği'nin verilerine göre ise 2012/13 yıllarında 2 bin 571 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Anayasal ve demokratik hakkını kullanmak isteyen halka düşman muamelesi yapmak acziyetin ve korkaklığın ifadesidir. Halka rağmen halk adına gündelik hayatı düzenlemek, buna direnenlere sistematik işkence uygulamak aynı zamanda hukuku, Anayasa'yı ve uluslararası sözleşmeleri tanımamaktır. BM İşkence Görenlerle Dayanışma Günü vesilesiyle bir kez daha hükümeti işkence, kötü muamele ve insanlık onurunu zedeleyici uygulamalardan vazgeçmeye, Anayasa, Ceza Kanunu ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere riayet etmeye çağırıyoruz. Kendi halkına zulmeden iktidarların sonunu yakın tarihli örneklerden biliyoruz. ve biliyoruz ki, hiçbir iktidar baskı, işkence ve zulümle halkı demokrasi ve özgürlük taleplerinden vazgeçirememiş, vazgeçiremeyecektir." - Ankara
Son Dakika › Güncel › CHP'li Tanrıkulu: Kendi Halkına Zulmeden İktidarların Sonunu Yakın Tarihli Örneklerden Biliyoruz - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?