Çocukların 3T'ye mahkum edilmesinin haklarının kısıtlanması anlamına geldiğini belirten uzmanlara göre çocuğun sağlıklı gelişimi için oyun oynamasına, keşfetmesine, hayal kurmasına ve arkadaş edinmesine fırsat vermek gerekiyor.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak anılıyor. Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram.
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk - Ergen Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Algun Tüfekçi, çocukların bedensel ve ruhsal gelişimlerinin en sağlıklı şekilde sağlanmasının temel hakları arasında yer aldığını belirterek çağdaş yaşamın kimi zaman bu hakların ihlal edilmesine yol açtığını söyledi.
ÇOCUK HAYATI YAŞAYARAK ÖĞRENMELİ
Günümüz şehir hayatında hem anne hem de babanın çalışmak zorunda kalması, çocukların oynayabileceği alanların kısıtlı olması nedeniyle çocukların eskiye göre daha fazla ekran (TV, telefon, tablet) başında vakit geçirmeye başladıklarını kaydeden Tüfekçi, şunları söyledi:
"Oysa çocuğun normal gelişimi için hayatı yaşayarak öğrenmesi gerekir. Çocuklar bunu, yaratıcı güçlerini kullanarak yani oyun ve hayal gücü yoluyla yapar. Yaratıcı oyunlarda, çocuklar bir başkası olduklarını, bir nesnenin başka bir şeyi temsil ettiğini veya farklı bir yere ve zamana ait olduklarını varsayar. Yaratıcı oyun genellikle 12 ay, yaratıcılık ise 5-6 yaş civarında ortaya çıkar. Yaratıcılık, çocukların çizim ya da öykülerde olduğu gibi, birçok yeni veya olağandışı fikir üretme kapasitesidir. Günümüzdeki çocukların yaşayarak öğrenmeye fırsat sağlayan, önceden oluşturulup hazır sunulan değil de kendi kendilerine oluşturdukları faaliyetlere katılımları giderek azalmaktadır. Yapılan araştırmalara bakınca, annelerin dışarıda oynanan oyunların çocuklarını mutlu ettiğini gözlediklerini (Türkiye % 75, dünya ortalaması %55), çocuklarının evin dışında oynamayı tercih ettiklerini bildiklerini (Türkiye %85, dünya ortalaması %75) verilerden anlayabiliyoruz."
SOSYAL İLİŞKİLERİ ZAYIFLIYOR, HAREKETLİLİKLERİ KISITLANIYOR
Dışarda zaman geçirmeleri kısıtlanan çocukların evde hareket alanlarının daraldığına, ne yapacağını bilemeyen çocukların ancak televizyon, bilgisayar ve telefon oyunlarına yöneldiğini ifade eden Tüfekçi, "Bu durum, çocukların dış dünya ile kurmaları gereken sosyal ilişkilerileri zayıflatır ve onların ihtiyacı olan bedensel hareketliliği kısıtlar. Keşfetme ve merak gibi temel gereksinimleri için, evin dışında, parkta, bahçede, sokakta, başka çocuklarla birlikte olmaya ihtiyaçları vardır" uyarısında bulundu.
Başka ülke çocuklarının yarısı kadar hayal kuruyoruz
Her çocuğun hakkı olan hayal kurabilmenin yerini çizgi filmler ve video oyunlarının almaya başladığına da dikkat çeken Uzm.Dr. Algun Tüfekçi, "Çocuklar, bunları tasarlayanların hayal gücüyle yetinmek zorunda kalmaktadır. Araştırmalara göre ülkemizde her 10 çocuktan en fazla 3'ü, dünyada her 10 çocukta 6'sının dışarıda oynama fırsatına sahip olduğunu göstermektedir. Yani bizim çocuklarımızın hayal kurma, yaratıcı oyun oynama, dünyayı keşfetme imkanı başka ülkelerdeki çocukların yarısı kadar" dedi.
Çocuklarını kendi kaygıları sebebiyle sokağa, dışarı göndermediklerini söyleyen annelerin oranının dünyada %45, Türkiye'de ise %80 olduğunu belirten Tüfekçi, "Ülkemizdeki annelerin %60'ı çocuklarını dışarı yollamanın zor ve zahmetli olduğunu düşünmekteyken, dünyada bu oran sadece %20 anne için geçerli. Dışarısı güvenli değil (Türkiye % 80, dünya %65), yaralanırlar, bir yerlerine bir şey olur (Türkiye %75, dünya ortalaması %55), hasta olurlar (Türkiye %50, dünya ortalaması %30). Çocuklarına her an bir zarar gelme ihtimali için kaygılanma ülkemizdeki annelerde dünyadaki annelerin ortalamasının çok üstünde oranlarda. Çocuğu ev dışına bırakınca olabilecekler konusundaki kaygılarını yenemiyorlar. Başka durumlarda çocukları için hiç şikayet etmeden katlandıkları mesafe, ulaşım gibi güçlükler bu kaygılar nedeniyle gözlerinde büyüyor" diye konuştu.
Annelerin çeşitli sebeplerden çocukların bu temel hakkını ellerinden alabildiğini ifade eden Uzm. Dr. Algun Tüfekçi, bu sebepleri de şöyle sıraladı:
"Genç ve deneyimsiz ana-baba olma; İkiz veya üçüz çocuk sahibi olma; çok kısa zamanda üst üste çocuk sahibi olma; çok ve sık bakıcı değişikliği yapılması ve annenin doğum sonrası depresyon geçirmesi."
OTİZME YOL AÇABİLİR
Bu sebeplerin çocuğun 2-5 yaş arası dönemde TV, tablet ve telefon karşısında uzun saatler geçirmesine neden olabildiğini, bu sürenin bazen günde 6-7 hatta 10 saate kadar ulaşabildiğini ifade eden Uzm.Dr. Algun Tüfekçi, "Anneler bunu bir çare olarak görebilmektedir. Fakat bu kadar uzun saatler ekran karşısında kalmanın, dış dünya ile ilişkinin kesilmesinin sonuçları bazen ağır olabilmektedir. Ekran karşısında geçirilen saatler uzadıkça çocuğun hem sözlü hem de sözlü olmayan (bay bay, el sallama, işaret etme, göz teması kurma) iletişimi azalmakta çocuğun gelişimi sekteye uğramaktadır. Çok ağır vakalarda ise belirtiler otizm ile benzer hale gelebilmektedir. İstenmeden ya da zorunluluktan da olsa bu yapılan aslında çocuğun açık bir ihmalidir" uyarısında bulundu.
OYUN OYNAMAK VE KEŞFETMEK ÇOCUĞUN TEMEL HAKKIDIR
Uzm. Dr. Algun Tüfekçi, evin dışına çıkabilmenin, sokakta, bahçede, parkta oynanın, keşfetmenin, hayal kurmanın ve arkadaşlık etmenin çocukların temel ihtiyaçları olduğunu belirterek "Çocukların kendine güveninin gelişmesi, başkalarını sevmeyi ve saygı göstermeyi, yardımlaşmayı, bağımsız ve hareket edebilmeyi öğrenmesi için dışarıda hayal kurarak diğer çocuklarla oynaması gereklidir. Bu, onların temel hakkıdır. Eminim herkes yardımlaşmacı, bağımsız ruhlu, kendine güvenen, seven ve sayan insanlardan oluşan bir toplumda yaşamayı ister ve hak eder. Bunun tek yolu, çocukların yaşayarak, oynayarak öğrenme ve gelişme haklarını kullanmalarını sağlamaktan geçiyor" diye konuştu.
Son Dakika › Güncel › Çocuğun Hakkını İhlal Eden 3T! - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?