Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki laiklik anlayışının İslam dünyasında uygulanabilirliğine ilişkin, "Bize de tabii geçmiş yıllarda laikliği, ladinilik diye, dinsizlik diye anlattılar. Ama biz şu anda partimizdeki tanımına bunu koyduk, dedik ki: Laiklik devletin bütün inanç gruplarına eşit mesafede olmasıdır ve bu inanç gruplarının inancını güvence altına almasıdır. Bu tanım bizim ülkemizde de çok kabul gördü." dedi.
Suudi Arabistan'ın El-Arabiya kanalına mülakat veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siz İslam ile laiklik kavramını güzel birleştirebiliyorsunuz. Bu konuda Arap dünyasına tavsiyeniz nedir? şeklindeki soruyu şu şekilde cevapladı:
"Yani ben bu bağ kurmayı niye bu kadar İslam dünyası geciktirdi onu anlamakta zorlanıyorum. Biz partimizi kurduğumuz zaman laikliğin tanımını getirdik. Sayın Mursi, Mısır'da iş başındayken Mısır'a yaptığım ziyarette Kahire'deki Opera Binasında bir konferans verdim. Bu konferansta o akşam laikliği anlattım ve İslam'la ilişkisini anlattım. Peki, neydi bizim kurduğumuz partimizdeki laiklik tanımı? Laiklik… Bir defa kişiler laik olmaz, devlet laik olur. Laiklikte devlet, her inanç grubuna eşit mesafededir, her inanç grubunun inancını yaşamasını teminat altına alır. Bunun İslam'a ters olan bir yanı var mı? Yok. Ama bunu hala farklı yerlere çekenler var. Bize de tabii geçmiş yıllarda laikliği, ladinilik diye, dinsizlik diye anlattılar. Ama biz şu anda partimizdeki tanımına bunu koyduk, dedik ki: Laiklik devletin bütün inanç gruplarına eşit mesafede olmasıdır ve bu inanç gruplarının inancını güvence altına almasıdır. Bu tanım bizim ülkemizde de çok kabul gördü. Mısır'daki o konferanstan sonra Müslüman Kardeşler'in lideriyle ertesi sabah kahvaltı yaptım, o da, 'Biz böyle bilmiyorduk, böyle olduktan sonra bizim de söyleyecek bir şeyimiz yok' dedi. Rahmetli Seyfülislam El Benna da 'Ben bunun altına imzayı atarım' dedi. Demek ki 'Onlarla istişare edin' hükmünü çok daha geniş ele almamız lazım, istişarelerimizi genişletmemiz lazım. Tabii ki düşüncelerimizi de güncellememiz gerekiyor."
Dünyada birçok alanda değişim, dönüşüm yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, "Bu değişim-dönüşümü yaşarken inanıyorum ki düşüncelerin, mefhumların, kavramların da bir gelişme kaydettiği ortadadır. Dolayısıyla laiklik tanımıyla dinimizin bu noktadaki yaklaşımını da biz bu şekilde tanımladık; ülkemizde anlattık ve kabul de gördü." diye konuştu.
"Kişi laik olamaz, devlet laik olur"
Araplar açısından laikliğin tanımına ilişkin değerlendirmede bulunması istenen Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu anda yaptığım tanım onlar için de geçerli. Ben diyorum ki: Biz laikliği, ladinilik olarak görmüyoruz, dinsizlik olarak görmüyoruz. Kişi laik olamaz, devlet laik olur. Laik devlet de, her inanç grubunu koruma altına alır, güvence altına alır, hepsine de eşit mesafededir. Yani laik devlette her inanç grubu inancını rahatlıkla yaşayabileceği gibi, hatta ateistler de ateistliğini yaşayabilir. Bunlara karşı kalkıp da ben laik bir devletim, dolayısıyla size gereğini yaparım, vururum, asarım, keserim, böyle bir şey olamaz. Nitekim biz bunu açıkladıktan sonra da zaten ülkemizde ciddi manada bizim hareketimiz ilgi-alaka görmüştür. Çünkü her inanç grubu özgürce inancını yaşadığı andan itibaren o topluma huzur geliyor. İnsanlar 'Ben bu ülkede inancımı rahatça yaşayabiliyorum, bize herhangi bir sıkıntı verilmiyor' diyor. Bu sağlandığı andan itibaren de zaten o toplumun içerisindeki halkın birbiriyle dayanışması çok daha farklı bir şekilde artıyor, gelişiyor. Tabii farklı anlayışlar da var: Bir Kara Avrupa'sındaki laiklik anlayışı var, Anglosakson ülkelerdeki laiklik anlayışı var, bunların hepsi birbirinden farklı. Ama bizim şu andaki getirdiğimiz, ülkemizdeki kurucusu olduğum partime ait laiklik anlayışı tüm bunlardan daha da farklı."
"Türkiye'nin öyle bir hilafet derdi, bir hilafet meselesi ya da benzeri bir şey söz konusu değil"
Programda yöneltilen "Hilafetin geri getirilmesi gibi bir hayaliniz ya da isteğiniz var mı?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şu açıklamalarda bulundu:
"Az önce bir şey söyledim, artık dünya bir değişim-dönüşümün içerisinde. Bu değişim-dönüşüm içerisinde bizler zaten hangi sistemi getirmek istediğimizi, hangi şu anda nasıl bir dönüşümün olması gerektiğini bugüne kadar anlattık. Şu anda mesela Türkiye bir referanduma gidiyor. Bu, cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu. Bu cumhurbaşkanlığı sistemi seçiminde, sorduğunuz sorudaki türden bir şey kesinlikle yer almıyor. Yani şu anda Türkiye'nin öyle bir hilafet derdi, bir hilafet meselesi ya da benzeri bir şey söz konusu değil."
"Batı'nın çok daha önünde olan bir ülke konumuna geldik"
"Mesele nedir? Mesele, insanların inandıklarını hür bir şekilde yaşamasıdır. Düşündüklerini hür bir şekilde ifade etmesidir. Ülkenin devletin bütün imkanlarından, gelirlerinden hakça paylaşımda bulunmasıdır. Sağlıkta, eğitimde, adalette, emniyette, ulaşımda, her şeyi rahatlıkla bulan bir insan niçin huzursuz olsun, niçin çok daha farklı şeyleri istesin, arzu etsin." diyen Erdoğan şunları da ekledi:
"Şu anda Türkiye bütün bu saydığım alanlarda artık diğer Batı ülkeleriyle yarışabilen, yarışan bir ülke konumuna gelmiştir. Gelirini bir defa bire 5 katlamıştır, böyle bir konuma gelmiş durumdayız. ve herkes sandığa gider, oyunu özgürce kullanır. Kimseye sen niçin böyle oy kullandın veya niçin şöyle yaptın diyemez. Genci-yaşlısı, bakın biz şimdi 18 yaşı seçme ve seçilme yaşı ilan ediyoruz, çok önemli bir adım. İki; Türkiye'de kadınlar siyasetin içerisinde, bütün sosyal faaliyetlerde çok aktiftir, bunlar biz gelmeden önce yoktu, ama şimdi var. Yani başı örtülü olarak üniversiteye gidemiyordu kızlarımız, ama şu anda başörtülü olarak üniversiteye gittiği gibi parlamentoda da yerini alıyor, devletin kurumlarında da yerini alıyor, üniversitelerde rahatlıkla gidip dersini veriyor, oralarda da yerini alıyor; laiklik bu. ve demokrasinin sağlamış olduğu imkanları, hakları en güzel şekliyle 7'den 70'e herkes kullanırken kadın-erkek herkes kullanabilir duruma geldi. Beklenti buydu. Şimdi bunların yerine geldiği bir ülke, herhalde Batı'nın ulaştığı seviyenin çok daha üstünde bir ülkedir. İddialıyız, biz şu anda Batı'nın çok daha önünde olan bir ülke konumuna geldik."
Osmanlı geleneği: Huzur dersleri
"Siyaset dışında kendinize vakit ayırabiliyor musunuz, kitap okuyabiliyor musunuz?" sorusuna Erdoğan, "Şimdi siyasette tabii ki okumamak diye bir şey olmaz. Ancak tabii bu konuda ekibim sağ olsun kitap özetleri yaparlar, bu özetleri bana sunarlar, ben bu özetlerden istifade etmek suretiyle okuma noktasındaki sıkıntımı gideririm. Bu tabii benim işimi doğrusu kolaylaştırıyor." diye cevap verdi.
Bütün bunların yanı sıra sürekli farklı etkinliklerin içinde yer aldığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizim hayatımız çok çok etkinliklerle dolu dolu geçiyor. Yani bir taraftan açılışlar yapıyorsunuz, bir taraftan birçok vakıfların, derneklerin, kuruluşların birçok törenlerine katılıyorsunuz, tabii bütün buralarda konuşmalarınız oluyor. Bütün bu konuşmaları yapmak, böyle hazırlıklı olmadığınız zaman yapacağınız iş değildir. Onun için bu ekibimiz sağ olsun bu konudaki açığımızı da gideriyor. ve bu açığı gidermek suretiyle bizler de toplumla hem yeni ufuklar açmak, yeni yeni mesajlar verme noktasında bunu gideriyoruz.
Ve bizim tabii bir şu anda başlattığımız adet de var, bu aslında geçmişte de vardı, Osmanlı'da vardı. Mesela huzur dersleri diye bizim bir çalışmamız vardır. Ayda bir biz herhangi bir konuda bir ilim adamına biz bir ders verdiririz, ondan sonra o dersi müzakere ederiz. ve buna benim yakın çevremdeki mesai arkadaşlarım katılır, hatta bazıları da aileleriyle katılır. Yani yaklaşık 30-40 kişinin katıldığı bir huzur dersidir. Bir diğeri; ilim adamlarımızdan yine buna benzer ayda bir belli konularda toplantı yaparız. Bu bir yemekli sohbettir ve bu yemekli sohbette de yine bu konuları müzakere ederiz, tartışırız."
Her hafta muhtarlarla yaptığı görüşmelere de değinen Erdoğan şunları kaydetti:
"Ve bütün bunlarla beraber tabii benim bir de çok farklı bir alışkanlığım var, o da şudur: Bizde biliyorsunuz muhtarlık müessesesi vardır ve muhtarlar seçimle gelir. ve her hafta 400-450 muhtarı davet ederim ki Türkiye'de 50 bini aşkın muhtar vardır. 400-450 muhtara hitap ederim, konuşurum, ondan sonra bu muhtarlarla yemeğimizi yeriz, yemeğimizi yedikten sonra da kendilerinin tek tek elini sıkmak suretiyle hediyemi de verir kendilerini uğurlarım."
"Tabii bizim şimdi bizim çok daha önemli bir adımımız daha var inşallah, şu anda çok amaçlı büyük bir sergi salonunun da içinde yer alacağı bina inşa ediyoruz. İnşallah şöyle 1-1,5 sene içinde bitecek" diyen Erdoğan konuşmasını şöyle tamamladı:
"Onun yanında da 5 milyon cilt kitap kapasitesi olan bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi inşa ediyoruz, o da devam ediyor. Bütün bunlar tabii bizim, yani özellikle Türkiye'ye sınıf atlatma noktasında ki kütüphanemiz 24 saat açık olacaktır, gençler, vatandaş 24 saat gelip orada çalışmasını yapabilecektir. Şu anda bu çalışmamız da hızla devam ediyor, bizim Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisinde bu dediğim inşaatlar da devam ediyor. İnşallah sonucu çok güzel olacak, buna inanıyorum."
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Erdoğan El-Arabiya'ya Konuştu (2) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?