Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, füze kalkanı ihalesiyle ilgili kriterler doğrultusunda sıralama yapıldığını ve hükümetin herhangi bir tercihinin söz konusu olmadığını belirterek, "Çinlilerle iş yapalım diye yola çıkılmış değil. veya 'şu ülkeyle iş yapalım bu ülkeyle yapmayalım' diye bir tercihte bulunarak yola çıkılmış değil. Böyle bir şey yok. Ama acilen bizim bu kapasitemizi geliştirmemiz lazım" dedi.
Davutoğlu, CNN Türk televizyonunda katıldığı bir programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Aslında son reform paketi Sayın Başbakanımız tek tek ele aldığı ve uygulama kararlığını sergilediği reform paketi, tek tek unsurlarına baktığında devletin vatandaşa olan güvenini yansıtan prensiplerdir" diyen Davutoğlu, paketin AK Parti tarafından daha ilk aylarda dile getirilen özgürlük-güvenlik dengesi ve buna bağlı psikolojik güven ilişkisinin tazelenmesi olduğunu söyledi.
Sürekli bir reform çalışması içinde olduklarını dile getiren Davutoğlu, "reform bilinci kapanmış da tekrar açılmış diye bir şey yok" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, demokratikleşme paketinin içeriği konusunda da şu değerlendirmelerde bulundu:
"Aslında her bir paket bir uzun sürecin, tabiri caizse bir maratonun köşe taşları. Yani ilk paketler 2003 yılında açılmaya başlandığında o paketlerin oluşturduğu devrim etkisi ve bugün, 2002 ile bugünü karşılaştırın, birikerek nereye geldi. Yani reform süreci evrimsel bir süreçtir. Bir anda olup bir anda bitmez. Birisi bir gün şunu derse; 'ben artık kemale erdim, kişi olarak bundan sonra yeni öğreneceğim bir şey yok, kendimi değiştirmeye de ihtiyaç hissetmiyorum' dediğinde aslında kemali içermemiş olduğunu göstermiş olur. Devletler de şunu dediklerinde; 'ben ulaşılabilecek her şey ulaştım, reform denilen şey yapısal bir değişim, sadece zihniyet değişimi' dediğinde aslında tarihin akışına aykırı bir şey yapmış olur. Kemale ulaştığını iddia eden bir siyasal sistem çökmeye başladığını da söylemiş olur."
Andın ilkokullarda okutulmasının kaldırılmasıyla ilgili tepkileri nasıl değerlendirdiği sorulan Davutoğlu, "Kimsenin andımızdan hareketle Türk milletine aidiyet üzerine spekülasyona gitmemesi gerekir" dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Andımızın çok konjonktürel sembolizmi vardı. Belli bir döneme 30'lu, 40'lı, 50'li yıllara ait bir sembolizm. Darbeler sonrasında dikkat ederseniz yeni şeyler eklenmiş bir sembolizm. Bunun kalkması bizim ne milli kimliğimize zarar verir, ne çocuklarımızın daha iyi eğitim almasına engel teşkil eder, daha özgür, inandığı şeyi... 'Rıza' dedim ben başında, ezberlediği için değil bu devlete rıza ile bağlı olduğu için vatandaş olmanın onurunu yaşayan bireyler yetiştireceğiz."
-Ruhban Okulu konusu-
Davutoğlu, Ruhban Okulu konusunda da Türkiye'nin Ruhban Okulu'nun açılmasında hiçbir mahsur telakki etmediği gibi dini azınlıkların kendi eğitimlerini almaları konusunda da herhangi bir ön yargıya sahip olmadığını kaydetti.
"Tabii bir mütekabiliyet hususu, Lozan'da oluşmuş dengeler var. Bu dengelere dayalı yaklaşımlar da var" diyen Davutoğlu, geçmişten beri süregelen Türk-Yunan ilişkilerinde ve özellikle Vakıflar Kanunu'nda yapılan değişikliklerle Türkiye'nin mütekabiliyetten hareket etmediğini ortaya koyduğunu dile getirdi.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Yani Batı Trakya'da vakıf mallarına yönelik hiçbir iyileştirme olmazken, evrensel değerler anlamında mütekabiliyete bakmaksızın da adım attığımızı ve vatandaşlarımız olan ve bizimle eşit haklara sahip Hristiyan Rum vatandaşlarımız için de diğer vatandaşlarımızın sahip olduğu haklar bağlamında, diğer azınlıklarla ilgili de olağanüstü devrimi, kimsenin tahayyül bile edemeyeceği şekilde vakıf mallarının iadesi konusunda kararlar alındı. Bunun için de bir mütekabiliyet beklenmedi, yani vatandaşlık hukuku bağlamında Türkiye her zaman buna özen gösterdi. Sayın Başbakanımız bu kararı alırken de tamamıyla vakıf malları konusunda iade kararında bu saikten hareket ettiğimizi her fırsatta, her vesile ile vurguladı. Vatandaşlarımızın hukukuna biz her zaman özen gösteririz."
-"Füze kalkanı konusunda Türkiye'de üretim en önemli kriter"-
Füze kalkanı ihalesiyle ilgili bir soru üzerine Davutoğlu, "Çinlilerle iş yapalım diye yola çıkılmış değil. veya 'şu ülkeyle iş yapalım bu ülkeyle yapmayalım' diye bir tercihte bulunarak yola çıkılmış değil. Böyle bir şey yok. Ama acilen bizim bu kapasitemizi geliştirmemiz lazım" diye konuştu.
Ülkenin ihtiyaç duyduğu kapasiteye kavuşulması için fiyat ve Türkiye'de üretimin önemli kriterler olduğunu dile getiren Davutoğlu, diğer önemli kriterin temin ve devreye giriş süresi olduğunu, bütün kriterler profesyonelce ortaya konduktan sonra uluslararası çağrıda bulunulduğunu kaydetti.
Davutoğlu, kriterler doğrultusunda sıralama yapıldığını ve hükümetin herhangi bir tercihinin söz konusu olmadığını dile getirerek, "
"Bu sıralamada Çinli firmanın verdiği şey ki bizim için en önemlisi; Türkiye'de üretilmesi ve teknoloji paylaşımı yapılmasıdır. Biz ilanihaye kendi güvenliğimiz için dışarıdan alım yapmak durumunda olan bir ülke olmak istemiyoruz. Bizim için iş yapacak olan teknolojiyi paylaşmaya hazır olması lazım. Üretimi paylaşmaya hazır olması lazım. Biz bunu kendi ülkemizde üretmek istiyoruz. Artık Türkiye savunma sanayini geçici alımlarla ya da hibelerle idame ettirmek gibi lüksü olan bir ülke değildir. Lüks bile değildir, bu bir zaaftır. Böyle bir zaafa biz göz yumamayız."
-İran-ABD arasındaki yumuşama-
İran ile ABD arasında son dönemlerde yaşanan yumuşamaya da değinen Davutoğlu, İran'ın Asya'nın en dinamik pazarlarından biri olduğunu ifade ederek, İran pazarının uluslararası topluma açılmasının komşu ülke olarak Türkiye'ye olağanüstü imkanlar tanıyacağını belirtti.
AK Parti'nin iktidara gelmesiyle, Türkiye ile İran arasında 2,5 milyar dolar olan dış ticaretin 10 yılda 10 kat artarak 25 milyar dolar seviyesine çıktığını hatırlatan Davutoğlu, "Emin olunuz bugün İran'a yönelik yaptırımlar hafiflesin, kaldırılsın bile demiyorum, hafiflesin bu, 50 milyar dolar. Kaldırılsın birkaç yıl içinde 100 milyar dolara kadar çıkar" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İran bu yaptırımlar kalktıktan sonra enerji fazlası dolayısıyla eğer elde ettiği kazanımları nihayet altyapıya aktardıkça, İran'da refah arttıkça, bu refaha hitap edebilecek sanayi altyapısına sahip bir Türkiye var. Türkiye ile İran'ın bu anlamda ekonomik bakımdan entegre olmaları bütün bu bölgeye de yeni bir canlılık katar. Bu sadece ikili ilişkilerdeki etkisi. Bir de bölgede yumuşama etkisine bakıldığında birçok sorunun Irak ve Suriye başta olmak üzere birçok komşu ülkenin istikrara kavuşması konusunda Türkiye ve İran'ın birlikte çalışması yeni alanlar açacaktır. ABD ve İran arasındaki yumuşama bu anlamda da bize alan açar.
Biz aslında eski yönetimle de daha önceki yönetimle de çok ciddi çalışmalar yapmaya gayret ettik. Suriye bağlamında söylüyorum ama maalesef istediğimiz neticeleri alamadık. Ama şimdi Ruhani yönetimi bu konuda yeni fikirlere daha açık, yeni düşünceleri dinlemeye hazır ve birlikte çalışma iradesi sergileyen bir tutum gösteriyor. Bunların hepsi bizim önümüzdeki istikrar alanını genişletecek şeyler. Biz hiçbir şekilde İran-Amerikan yakınlaşmasından rahatsız değiliz aksine teşvik ediyoruz."
Türkiye'nin her iki ülke ile de ilişkilerinin son derece açık ve samimi olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da başta nükleer müzakereler olmak üzere, Türkiye olarak bu gerilimlerin düşmesinde üzerimize bir görev düşerse elimizden geleni de yaparız" dedi. - Ankara
Son Dakika › Güncel › Dışişleri Bakanı Davutoğlu Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?