Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, dinen meşru olmadıkça çocuk düşürmenin ve aldırmanın "haram ve cinayet" hükmünde olduğunu belirterek, "Çocuk düşürmek ve aldırmak gebeliği önleyici tedbirlerden değildir" dedi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, dinen meşru olmadıkça çocuk düşürmenin ve aldırmanın "haram ve cinayet" hükmünde olduğunu belirterek, "Çocuk düşürmek ve aldırmak gebeliği önleyici tedbirlerden değildir" dedi.
Görmez, Sapanca'da düzenlenen İl Müftüleri Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 2007-2012 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Soruları Cevaplandırma Komisyonu'na kürtajla ilgili 2 bin 100'ü aşkın soru sorulduğunu bildirdi. Din İşleri Yüksek Kurulu'nun bu konuda ilk kararı 1956 yılında aldığını söyleyen Görmez, karar metninde, "doktorun gerekli gördüğü mazeretler dışında herhangi bir ilaç kullanmanın veya başka bir muameleyle gebe kadınların rahimlerindeki çocuğu kasten düşürmelerinin, Kur'an-ı Kerim'e göre, bir insanı öldürmek gibi cinayet olduğunu" kaydetti.
-"ÇOCUK ALDIRMAK GEBELİĞİ ÖNLEYİCİ TEDBİRLERDEN DEĞİLDİR"
Görmez, 1983 yılında da Sağlık Bakanlığı'nın, aile planlaması ve kürtajla ilgili İslam dininin bakış açısını Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorduğunu dile getirerek, raporda şu ifadelerin yer aldığını belirtti:
"Söz konusu raporun sonuç kısmında şöyle denmiştir:
-Toplumun temeli ailedir. Ailenin devamlılığını çocuk sağlar. Dinimiz prensip olarak evlenip yuva kurmayı ve çoğalmayı teşvik etmiştir. Meşru mazeret olmadan gebeliğin ve doğumun önlenmesi uygun değildir.
-Çocuk, aileye ve topluma Allah'ın emanetidir. Her aile ancak bakıp yetiştirebileceği sayıda çocuk edinmelidir.
-Çeşitli nedenlerle çocuk istenmediği durumlarda, karı-kocanın ortak istekleriyle gebeliği önleyici tedbirlerin alınması caizdir. Doğum yapma, çocuk sayısının sınırlandırılması, iki doğum arasındaki sürenin ayarlanması, kısırlığın tedavi edilmesi gibi konularda da karı-kocanın ortak isteğine göre, meşru ve emin çarelere başvurulması caizdir. Ancak sağlığa zararlı veya devamlı kısırlığa yol açan ilaç ve aletlerin kullanılması caiz görülmemiştir.
-Dinen meşru olmadıkça çocuk düşürmek ve aldırmak haram ve cinayet hükmündedir. Çocuk düşürmek ve aldırmak gebeliği önleyici tedbirlerden değildir."
Görmez, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 1993 yılında Bosna Savaşı'nda Sırp askerleri tarafından tecavüz edilerek hamile bırakılan kadınların kürtaj yaptırıp yaptıramayacağı sorularına verdiği cevabı şöyle açıkladı:
"Kurul, bir üyenin muhalefet içeriğiyle birlikte şu kararı vermiştir; "Söz konusu olaya İslam'ın izzeti ve İslam toplumunun bu bölgede varlığını devam ettirmesi veya yok olması açısından da bakılması gerekmektedir.' Olayı bu yönüyle değerlendiren Kurulumuz, annenin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokmamak şartıyla tecavüz sonucu gebe bırakılan Müslüman Bosnalı kadınların kendi iradelerine bağlı olarak ilaç veya tıbbi müdahale yoluyla rahimlerinin tahliyesine cevaz verebileceği kanaatine varmıştır."
-"İNSANIN HAYAT HAKKI, BİR MÜLKİYET HAKKI DEĞİLDİR"-
Döllenmiş yumurtanın tüm insani özelliklere sahip olup olmadığı gibi teorik problemlerin çözümünün bilim insanlarının görevi olduğunu vurgulayan Görmez, şöyle konuştu:
"Bilim adamları, bize kesin bilimsel verilere dayanarak, döllenmiş yumurta hücresinin, anneden bağımsız bir insan olduğunu, her ikisinin de iki ayrı genetik sisteme sahip olduğunu, her ikisinin ayrı birer kalbi olduğunu, anneye bağlılığın sadece beslenme, oksijen ve vücut gücüyle olduğunu söylediği müddetçe sadece Diyanet, Müslüman din bilginleri değil, bütün ilahi dinler ahlaki sistemler, bütün tabii hukuk sistemleri kürtajın bir insan yaşamına son vermek olduğunu, anne rahminde varlığını tamamlamış insanoğlunun yaşam hakkının da dokunulmaz olduğunu haykırmaya devam edeceklerdir. Sorun aynı zamanda bilimin ortaya koyduğu gerçekliği kabul edip etmeme meselesidir. Sorun, bilimsel gerçeklerle yüzleşip yüzleşmeme meselesidir. Bilimsel gerçeklerle yüzleşmek istemediği içindir ki, AİHM hala yaşamın ne zaman başladığının belirsiz olduğunun arkasına sığınarak, bu konudaki davaları bekletmeye devam etmektedir."
İnsanın hayat hakkının, bedeni üzerindeki hakkının bir mülkiyet hakkı olmadığını savunan Görmez, şunları ekledi:
"Bedenimiz ve hayatımız bize mülkiyet olarak değil, emanet olarak verilmiştir. Onu yaşamak ve yaşatmak en iyi şekilde muhafaza etmek görevimizdir. Hukuk diliyle, hayat hakkı devredilebilen, vazgeçilebilen bir hak değildir. Anne karnındaki ceninin, bebeğin de kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin ne babasının onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur. Bu yüzden gebe olan anne, "Beden benim değil mi? Ben onu istediğim gibi kullanırım' deme hak ve yetkisine hiçbir ilahi dine, hiçbir ahlaki sisteme göre sahip değildir. Çünkü karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi, maliki değildir. Keyfi olarak terk edemez, öldüremez, ona bakmak, onu korumak, onu yaşatmakla görevli bir emanetçidir. İslam dini, Katolik öğretilerinin aksine, anne-cenin arasında kaldığında annenin yanında yer almıştır ve daima annenin hayatını, sağlığını hiçbir tereddüte yer bırakmadan öne almıştır. Bu tartışmalarda herkesin içine düştüğü bir hatayı da işaret etmek istiyorum; kürtaj meselesinin sadece bir kadın meselesi olarak ele alınması, büyük bir haksızlık olur. Zira tarih boyunca bu meselenin en büyük sorumlusu hep erkekler olmuştur. Bunun en büyük ızdırabını çekenler, mazlum olanlar hep kadınlar olmuştur. Tarihi tecrübe göstermiştir ki, bu konu sadece yasalarla ve yasaklarla çözülmemiştir ve çözülememiştir. Bu hususta insan sevgisi, Allah korkusu, ahiret bilinci ve yaşam hakkına saygıyı da içine alan yüksek bir merhamet eğitimi seferberliğine ihtiyaç vardır." - Sakarya
Son Dakika › Güncel › Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez: 'Kürtaj Haram ve Cinayettir' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?