Dünyadaki ileri ekonomilere baktığımızda, iyi eğitilmiş insan gücünün bu ülkelerdeki kalkınma ve ekonomik büyüme süreçlerinde çok önemli pay sahibi olduğu görülüyor. İnsan kaynağına sürekli yatırım yapan ve bu kaynağı verimli kullanan ülkelerin daha hızlı kalkındıkları biliniyor. Eğitimli insan verimlilik ve üretkenlik açısından en önemli sermaye biçimi olarak kabul ediliyor. Özellikle 1970'li yıllardan itibaren küreselleşme ve teknolojik değişim sonucunda bilgiye dayalı ekonomiye doğru yapısal bir değişim oldu.
Bu yeni yapıda, ülkelerin rekabet gücü sahip oldukları fiziksel sermaye düzeyi ile değil beşeri sermayelerinin niteliğiyle ölçülmeye başladı. Nitelikli işgücünün çok değerli bir kaynak haline gelmesine bağlı olarak, beşeri sermayenin niteliğinde belirleyici olan eğitime verilen önem arttı. Çünkü beşeri sermayeyi oluşturan bireylerin bilgi birikimi doğuştan gelmeyip, alınan kaliteli eğitimle oluşuyor. Bu noktada bilgi temelli ekonomiye geçiş için bilgiyi akılcı, yaratıcı kullanacak; yenilikçi, muhakeme yeteneği kuvvetli ve kullandığı bilgiyi ekonomik-sosyal yarara dönüştürecek beşeri sermaye önem arz ediyor.
İnsana yapılan yatırım ekonomik çıktıların yanında önemli sosyal faydalar da sağlıyor. Bu faydaların başlıcaları demokratikleşme, toplumsal uyum ve barışın sağlanması, kültürel ve toplumsal değerlerin gelecek nesillere aktarılması, sorgulayan ve sivil toplum faaliyetlerine katılan bireyler yetiştirilmesi, suç oranlarının düşmesi, halk sağlığının iyileşmesi, yoksulluğun ve eşitsizliğin azalması ve çevre bilincinin artması olarak sıralanabilir.
'Nitelikli insan, güçlü toplum'
Ülkemiz yaşanan bu gelişmelerin farkında olarak son 13 yıllık dönem içerisinde insana yatırıma her yönüyle öncelik verdi. Verilen bu önem 2014 yılında yürürlüğü giren '10. Kalkınma Planında (2014-2018)' kendini gösterdi. Onuncu Kalkınma Planı yüksek, istikrarlı ve kapsayıcı ekonomik büyümenin yanı sıra hukukun üstünlüğü, bilgi toplumu, uluslararası rekabet gücü, insani gelişmişlik, çevrenin korunması ve kaynakların sürdürülebilir kullanımı gibi unsurları kapsayacak şekilde tasarlandı. Planda, insan odaklı kalkınma yaklaşımı benimsendi.
Bu kapsamda Kalkınma Planı dört temel ayak üzerine inşa edilmiş bulunuyor. Bunlardan ilki, insan odaklı politikalarımızın bir gereği olarak ortaya koyduğumuz 'Nitelikli insan, güçlü toplum' ekseni. Nitekim gerek gerçekleştirilme sürecinde gerekse sonuçları itibarıyla kapsayıcı bir kalkınma anlayışını esas almış bulunuyoruz. İnsanı odağına alan bu anlayışla, kalkınma sürecinde herkesin ve her yörenin katılımını azami düzeye çıkarmak ve kalkınmanın sonuçlarından herkesin daha adil bir şekilde pay alması hedefleniyor.
Planın yürürlüğü girmesiyle birlikte nitelikli insan ve güçlü toplum yapısına erişmek için birçok alanda yapısal dönüşüm çalışmaları başlatılmış olup önümüzdeki dönemde de bu çalışmalara devam edilecek. Daha güçlü ve müreffeh bir toplum yapısına ulaşmak ve beşeri sermayeyi güçlendirmek üzere temel hak ve özgürlükler, demokratikleşme, adalet, eğitim, sağlık, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik gibi alanlarda uyumlu ve bütünleşik politikaların uygulanması sürdürülecek.
'Eğitim harcamalarında artış var'
Son 13 yıldır uygulanagelen politikalar neticesinde eğitim hizmetlerinin daha nitelikli, daha yaygın ve kolay ulaşılabilir sunulması konusunda önemli gelişmeler kaydedildi. Bu kapsamda ülkemizde, son yıllarda eğitim harcamalarında ciddi artışlar sağlandı. 2002 yılında GSMH'nin yüzde 2.84'ü ve konsolide bütçenin yüzde 10.15'i büyüklüğünde olan eğitim bütçesi, 2014 yılında GSMH'nin yüzde 4.4'üne ve merkezi yönetim bütçesinin yüzde 17.97'sine yükseldi. Bu harcamalar eğitim göstergelerine de yansıdı.
Eğitimde fırsat eşitliğini artıracak ve hizmet sunumunu iyileştirecek beşeri ve fiziki altyapı yatırımla yapıldı. 2003 yılından günümüze kadar 249 bin yeni derslik yapıldı, 2 milyar 206 milyon adet ücretsiz ders kitabı temini sağlandı; şartlı eğitim yardımları, taşımalı eğitim gibi uygulamalar gerçekleştirildi; öğretmenlerin istihdamında ve hizmet içi eğitimlerinde artış sağlandı. 2011 yılında 'Fırsat Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi' başlatıldı, 2012 yılında ise 12 yıllık kademeli zorunlu eğitim sistemi tesis edildi ve müfredat bu doğrultuda yenilendi.
Eğitimin diğer kademelerinde olduğu gibi yükseköğretimde de 2003 yılından bugüne önemli başarılar kaydetmiş durumdayız. Yükseköğretim seviyesinde 2000'de yüzde 29.5 olan brüt okullaşma oranı 2004 yılında yüzde 37'ye, 2014-2015 öğretim yılı itibarıyla yüzde 109.6 seviyesine ulaştı. 2003 yılından 2016 Mart ayına kadar yükseköğretimde 108 yeni üniversite kurularak toplam üniversite sayısı 185'e ulaştırıldı ve 264 bin öğrencilik ilave yurt kapasitesi oluşturuldu. Ülkemizde yükseköğretime olan yüksek talebin karşılanması amacıyla yeni açılan üniversitelerin yanında üniversite ve yükseköğretim kontenjanı sayısı hızla artırıldı. 2014-2015 öğretim yılı itibarıyla öğrenci sayısı 3.2 milyonu örgün olmak üzere 6 milyona ulaştı.
Eğitim politikasının en önemli gündemi 'Eğitimde Kalite' olacak
Önümüzdeki dönem eğitim politikasının en önemli gündemi 'Eğitimde Kalite' olacak. Eğitimin her kademesinde altyapı ve kalite iyileştirilerek fırsat eşitliğinde daha fazla ilerleme kaydedilecek. 'Eğitimde Kalite Seferberliği' başlatılacak ve sürdürülebilir kalkınmanın temel dinamiği olan beşeri sermaye daha nitelikli hale getirilecek. Bu kapsamda, okul öncesi eğitimde okullaşma oranını 2014-2015 öğretim yılındaki yüzde 47 seviyesinden yüzde 70'e çıkarmayı hedefliyoruz. İlk ve ortaöğretimde derslik ve öğretmen başına düşen öğrenci sayıları daha da azaltılacak. Devlet okullarının yükünü azaltmak ve özel sektörün dinamik yatırım ve işletme kabiliyetinin eğitim sistemi içerisindeki katkısını artırmak amacıyla özel okulların açılmasını teşvik edici tedbirler uygulamaya devam edilecek.
Yükseköğretim kalite odaklı, rekabetçi yapıya dönüşecek
Ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sistemi, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini dikkate alan etkin rehberlik ve yönlendirme hizmetleri desteğiyle, süreç odaklı bir değerlendirme yapısına kavuşturulacak. Yükseköğretimde nicel anlamda sağladığımızı başarıyı yükseköğretimin niteliği anlamında da sağlamamız gerektiğinin farkındayız. Bu bağlamda, yükseköğretim sistemimizi kalite odaklı rekabetçi bir yapıya dönüştürmek ve uluslararası öğrenciler ile öğretim üyeleri için çekim merkezi haline getirecek politikalar öngörüyoruz. 64. Hükümet Eylem Planı'mızda da belirttiğimiz üzere öğretmen yetiştirme ve geliştirme sistemi, yeterlilikleri esas alan bir şekilde yeniden yapılandırılacak; öğretmen yetiştiren fakülteler ile okullar arasındaki etkileşim güçlendirilecek.
Eğitimde performansın değerlendirilmesine imkan tanıyacak şekilde öğrenci kazanımlarının izlenebilmesini teminen, sınıf temelli başarı düzeyleri, yeterlilikleri ve standartları belirlenecek, ulusal düzeyde çoklu değerlendirme ve denetleme mekanizması geliştirilecek. Ülkemiz 2023 Vizyonu kapsamında benimsenen 'Dünyanın İlk 10 Ekonomisi Arasına Girme' hedefinin gerçekleştirilmesinde, en güçlü girdilerden ve araçlardan birini yine eğitim alanı oluşturacak. Bu doğrultuda, hükümet olarak önümüzdeki dönemde de eğitime ve dolayısıyla işgücünün niteliğinin yükseltilmesine verdiğimiz önem ve destek artarak devam edecek. Ülkemizin, medeniyet yarışında ve özellikle içinde bulunduğu AB sürecinde rekabet gücünü artırmaktan başka bir yol bulunmuyor. Rekabetin asli unsuru insan ve ileri teknolojidir. Hatta ileri teknolojinin de asli unsuru insandır. Ancak, rekabet gücümüzde başrolü oynayacak işgücümüzün kalitesini artırmak toplumun tüm kesimlerinin ortak akıl ve çabasıyla mümkün olabilecek. Bu alanda diğer ülkeler yürüyor ise bizim koşmamız gerekiyor.
Son Dakika › Güncel › En Önemli Sermaye Eğitilmiş İnsandır - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?