Hak-İş Konfederasyonu Başkanlar Kurulu, Genel Başkan Mahmut Arslan başkanlığında toplandı. Arslan, "Hak-İş olarak evlatları ellerinden alınan anaların acılarını paylaşıyoruz" dedi.
Hak-İş Konfederasyonu Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen toplantı öncesinde konuşan Arslan, 12 Eylül darbesinin yıl dönümünün yaklaştığını hatırlatarak, "12 Eylül 1980 darbesi ülkemizin bütünüyle bir şekilde etkilendiği ancak en çok işçi hareketinin etkilendiği bir askeri darbedir. Ne yazık ki amaçları ve elde edilen sonuçlar itibarıyla bugünden geriye doğru dönüp baktığımızda olumlu olarak elde ettiğimiz hiçbir sonuç ortaya çıkmamıştır. Bu darbeyi yapanlar ülkemizin insan kaynağını, ülkemizin içinde bulunduğu yeri analiz edememişler ve uluslararası bir kısım çevrelerin desteği ve yönlendirmesiyle ülkemizin hak etmediği bir darbeyi yaşamış olduk. İşçi hareketi, sendikalar ve başta Hak-İş ve bazı konfederasyonlar kapatılarak uzun süre sendikal faaliyet yapılamadı. Toplu sözleşmelerimiz tahkime gönderildi, Yüksek Hakem Kurulu tarafından yaklaşık 4 yıl sözleşme, toplu sözleşme ve sendikal faaliyet yapamadığımız yerlerde ne yazık ki büyük işçi kıyımları oldu. Büyük baskılar, tehditler ve işçi hareketi kazanmış olduğu 1960'lardaki pek çok şey başta kıdem tazminatı olmak üzere ne yazık ki kazandığımız ikramiyeler, kıdem tazminatları ve sendikal haklardaki ilerlemelerin hepsi, darbeciler ve onun iş birliği yaptığı sendikalar tarafından geri alınmıştır" ifadelerini kullandı.
12 Eylül darbesinin birkaç yönüyle farklı bir ufuk açtığını ifade eden Arslan, "İlk defa bir darbeci zihniyet yargılanmıştır. Hak- İş'in de destek verdiği 'darbelerin karanlığından demokrasinin aydınlığına evet' kampanyamız 12 Eylül 2010'daki referandumda değişiklik talep ettiğimiz maddelerden bir tanesi de Anayasa'nın 15. maddesi, bu madde darbecilerin yargılanmasının önünde kalem gibi duran bir maddeydi. 12 Eylül referandumu bu maddeyi kaldırdı ve aradan 2 yıl geçtikten sonra 12 Eylül darbecileri yargı önüne çıkarıldı. Bu çok tarihi bir karardır. Her ne kadar yargılananlar belirli yaş sınırını geçmiş, hayattan beklentileri azalmış kişiler olsa da, 12 Eylül'ün yargılanmış olması çok anlamlıydı. Biz o yargılanmalara müdahil olduk ve süreci Hak-İş olarak takip ettik. Yargılamalar, bütün engellemelere rağmen bazılarının müebbet hapsiyle cezalandırılmıştır. Bu bizim demokrasi tarihimizin en büyük başarılarından bir tanesidir. Artık askeri vesayeti kullanarak ülkede darbe yapma geleneği, alışkanlıkları sona erdirilmiş. Darbe yapmayı düşünenlerin yargılanabileceği onlar tarafından da bilinmiştir, bu son derece önemlidir" şeklinde konuştu.
Diyarbakır'da HDP İl Başkanlığı önünde çocukları için eylem yapan annelere dikkat çeken Arslan, "Hak-İş olarak evlatları ellerinden alınan, bazıları ikna edilerek, bazıları kandırılarak, bazılarıysa tehditle ellerinden alınan anaların acılarını paylaşıyoruz. Onların yüreğindeki yangını hissediyoruz. Onların evlatları için yaptığı bu soylu mücadeleyi destekliyoruz" diye konuştu.
Diyarbakır'daki bölge şartlarını yakinen bildiğini aktaran Arslan, "O anaların bu feryadının ve bu çıkışının ne kadar değerli ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Bölgedeki hakimiyetlerinin sarsıldığını hisseden terör örgütü ve onun yandaşları ciddi şekilde bölge insanına baskı ve tehdit uygulamakta ve sindirmektedir. Oraya katılan annelerin açıkladıklarına göre yıllardır bunları 'çocuklarınızı size vereceğiz' diyerek oyalamışlar ve beklemelerini söylemişler. Beklemeyenler tehdit edilmiş, korkutulmuş, silahlarla, çocuklarıyla, başka bir çocuğunuzu da dağa kaldırırız tehditleriyle bugüne kadar susturulmuş. Artık bıçağın kemiğe dayandığını ve daha fazla tahammül edemeyeceklerini söyleyen anneler, HDP örgütüne gelerek bu soylu itirazlarını ortaya koymuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sivil ve bölgede yaşayan uzun süredir bölgedeki siyasi oluşumlara destek veren insanların bile buradaki desteklerini çekmiş olmaları çok kötü, bence bunun desteklenmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Bazı sendikalara yönelik olarak CHP'li bir kısım belediyelerin operasyon düzenlediğinden bahseden Arslan, "Operasyonların birkaç ayağı var. Birinci ayağı, operasyonda sendikaların örgütlülüğü hedef alınmıştır. Henüz mazbatalarını almadan, makamlarına oturmadan, sendikayı ve sendikacıyı tanımadan, iş yerindeki toplu sözleşme ve süreçleri bilmeden bazı sendikalarımıza yönelik operasyon olmuştur. Bu operasyonda taşeron olarak da kendilerini sendikacı diye tanımlayan bir kısım taşeron örgütler yer almıştır. Bu konuda Hak-İş ciddi şekilde tehdit altında ve baskı altındaki üyelerine yönelik bir mücadele sürdürmektedir" dedi.
Hak-İş'e bağlı sendikalardan istifa ettirilen üye sayısının 23 bin 953 olduğunu aktaran Arslan, "Bu sayı Türkiye'de onlarca sendikanın toplam üye sayısının iki katıdır. Onlarca sendikanın üye sayısının çok daha üstünde bir rakamdır. Dolayısıyla bu küçümsenmemesi ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Bunu yapanlar seçim öncesinde çalışanlara güvence veren, 'söz namustur' diyen, 'asla işinizle, aşınızla endişeniz olmasın, hangi siyasal parti döneminde işe girerseniz girin, asla belediye başkanlarımız sizin işinizle uğraşmayacak, bu namus sözüdür. Eğer buna aykırı hareket eden olursa, gelin beni bulun, ben gerekeni yaparım' demişti Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, baskıları yapanların bazıları işçileri ikna etmek için noterden taahhütname yayınlamıştır" dedi.
Antalya Büyükşehir Belediyesinde çalışan bazı sendikalıların sürgüne uğradığını anlatan Arslan, arkadaşlarının 400 kilometrelik bir alanda çalışmaya mecbur bırakıldığını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 29 Ağustos günü ağırlıkta olmak üzere bin 300 kişinin iş akdinin sonlandırıldığını söyleyen Arslan, konfederasyona bağlı sendikalardan işten atılanların sayısının 29 iş yerinde 2 bin 347 olduğunu kaydederek, işten akdi sonlandırılan işçilerin herhangi bir soruşturmasının ve disiplin soruşturmasının olmadığını belirtti. İstanbul'daki eylemlerin sürdüğünden bahseden Arslan, yaptıkları eylemin kendilerine bazı durumları gösterdiğini aktararak, "Kıdem tazminatı konusundaki tartışmalarda bir kısım işçi örgütlerinin 'kıdem tazminatına dokundurtmayız. Bugünkü mevzuattan memnunuz' demelerinin ne kadar içi boş olduğunu gördük. Eğer, siz bir iş yerinde bir yılınızı doldurmadıysanız işten çıkarıldığınız zaman kıdem tazminatı hakkınız oluyor. İşte bu 2 bin 300 arkadaşımızdan bir yılını dolduramayanlar varsa, kıdem tazminatı haklarını kullanamadı" şeklinde konuştu.
Yaklaşık 70 bine yakın kişi için toplu sözleşme anlaşmalarını sürdürdüklerini, Türk-İş'e bağlı sendikaların ise yaklaşık 110 bin işçi adına anlaşmaları sürdürdüğünü vurgulayan Arslan, "Ne yazık ki hükümetlerin bugüne kadarki yanlış değerlendirmeleri nedeniyle, bu müzakereler sadece en fazla üyesi olan konfederasyonla yapılması gibi hukuki olmayan bir gerekçe ile devam ettirilmektedir. Hükümet, aynı anda hem bizimle hem de diğerleriyle müzakere yapmalı ve birlikte bu süreci devam ettirmelidir. Biz bu sene ilk defa bunun başlangıcını gerçekleştirdik. İlk defa hükümete tekliflerimizi heyet olarak ilettik. Toplu sözleşme taleplerimizi ifade ettik daha sonra da hükümet bize kendi tekliflerini sunarak aslında yeni bir başlangıç yaptı. Önümüzdeki toplu sözleşmelerde en fazla üyesi olanı beklemeden her iki tarafla da müzakereleri sürdürmelerini ve bu müzakerelerin nihai noktaya varmasında birlikte kararlarımızın olması gerekir" dedi. - ANKARA
Son Dakika › Güncel › Hak-İş Başkanlar Kurulu toplandı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?