Kadın-erkek Birbiriyle Çatışır Unsurlar Gibi Algılanıyor"

AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan, kadın-erkek eşitliği konusunda "eşitlik" demekle asıl istenilenin eksik kaldığını belirterek, "Bizim istediğimiz adalet, adil bir sistem. Çünkü son dönemde feminist hareketlerde, kadın-erkek birbiriyle çatışır unsurlar gibi algılanıyor. Onun da ötesinde kadının illa da dışarıda çalışan, annelik vasfından uzak bir varlık olarak ön plana çıkartılması da sanki teşvik ediliyor. Bir kadının anne olarak evde evlatlarıyla beraber olma hakkını da savunmamız lazım." dedi.

Kan, Uluslararası Bilim, Düşünce ve Sanat Vakfınca (İSTAF) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla düzenlenen Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Forumu'nda yaptığı konuşmada, kadına karşı ayrımcılık konusunda sistematik bir yöntem olarak kullanılan başörtüsü yasağına değindi.

Toplumda asla başı örtülü, başı örtüsüz diye bir ayrımın olmadığını ifade eden Kan, dönem dönem bu gerginlikler ve polemikler aracılığıyla toplumun bölünmesinin hedeflendiğini, Cumhuriyet tarihi boyunca, iktidar sahiplerinin iktidarlarını devam ettirebilmek amacıyla farklı yöntemlerle ayrıştırmaya çalıştığı günlerin unutulmadığını söyledi.

Ravza Kavakcı Kan, sistem tarafından ikinci sınıf vatandaş olarak görülmenin nasıl bir şey olduğunu en acı şekilde yaşamış insanlardan biri olduğunu dile getirerek, "O psikolojik şiddetin, insanı nerelere götürebileceğini de görebilen bir insanım. Allah'a şükür ailelerimiz sağduyulu ailelerdi. Onun için biz daha büyük bir şeye inandığımız için 'Sabırla mücadelemizi yapacağız.' dedik. Yaşanan acılar unutulmadı ama sabır günleri geride kaldı, şimdi şükür günlerindeyiz. Çünkü Türkiye'nin başında sadece kendi vatandaşlarının değil, dünya mazlumlarının derdiyle dertlenen, kadınların ve gençlerin önünü açmak için ciddi manada mücadele eden bir lider var." diye konuştu.

"Şiddeti bize ait bir ayıp gibi görüyoruz"

AK Parti İstanbul Milletvekili Kan, kadın ve erkeğin, birbiriyle çatışan unsurlar olmadığını belirterek, şunları söyledi:

"Bizler Rabb'imizin doğrudan Kur'an-ı Kerim'de muhataplarıyız, ikinci sınıf değil. Onun için kadın-erkek eşitliği üzerinden de bir söylem geliştirmek... Sadece eşitlik değil, bizim istediğimiz eksik kalıyor eşitlik demekle. Bizim istediğimiz adalet, adil bir sistem. Çünkü son dönemde feminist hareketlerde, kadın-erkek birbiriyle çatışır unsurlar gibi algılanıyor. Onun da ötesinde kadının illa da dışarıda çalışan, annelik vasfından uzak bir varlık olarak ön plana çıkartılması da sanki teşvik ediliyor. Bir kadının anne olarak evde evlatlarıyla beraber olma hakkını da savunmamız lazım. Kadınlar zaten evde emekçi olarak çalışıyorlar. Zaman zaman bazı toplantılarda anneliğe tepeden bakan bir görüş görüyorum. Kesinlikle biz, kadın haklarını savunuyorsak, onun evinde evladıyla birlikte olma hakkını da savunmamız lazım."

Şiddet ve taciz konusunda Avrupa Parlamentosu'ndaki kadınlara ve parlamenterlerle çalışan kadınlara yönelik yapılan yeni bir araştırmayı aktaran Kan, "Durum çok iyi değil. Biz sanki şiddeti bize ait bir ayıp gibi görüyoruz. Halbuki bu dünyanın meselesi, bu bir Türkiye meselesi değil, İslam coğrafyası meselesi asla değil. Bunun için biz kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç birey olduğunu görmek mecburiyetindeyiz ve o bireylere saygı göstermek zorundayız. Şiddetle bir yere varılmadığını zaten dünya tarihi bize acı bir şekilde gösterdi." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin, seçilmiş bir milletvekiline sadece başı örtülü olduğu için "Bu kadına haddini bildirin" denildiği günlerden bugünlere geldiğini ifade eden Kan, "Ayrımcılıkların birçoğu ortadan kalktı." dedi.

AK Parti Kadın Kolları'nın dünya çapında, tamamı gönüllülerden oluşan bir kadın hareketi olduğunu belirten Ravza Kavakcı Kan, "Kadınların çalışmasıyla bu dava bu noktaya gelmiştir. O kadınların gece, gündüz, kapı kapı dolaşmasıyla AK Parti'nin Türkiye ile örtüşmüş olan kaderi, ülkemizi bu noktaya getirmiştir." diye konuştu.

Kan, 6284 sayılı kanunla birlikte Şiddeti Önleme Merkezleri'nin kurulduğunu anlatan Kan, eskiden şiddet gören kişi aradığında anında önlem alınamadığını, ancak bu merkezlerle birlikte adımların anında atıldığını söyledi.

Çocukların okulda tek tek takibi konusunda da çalışmalar yürütüldüğünü belirten Kan, çocuklara artık bireysel mahremiyet eğitimleri verildiğini ifade etti.

" Osmanlı'da kadınlar, ayakta durmasını bilen kadınlardı"

Sultan Abdülhamit Han'ın 4. kuşak torunu Nurhan Sultan Osmanoğlu da Osmanlı döneminde kadının harem ve toplumdaki yerini anlattı.

Osmanlı saraylarındaki haremin çok merak edilen bir bölüm olduğunu belirten Osmanoğlu, haremin haram, kapalı ve yasaklı olan anlamına geldiğini ifade etti.

Haremin tarihçiler tarafından güzel bir şekilde anlatıldığını, Batı'nın ise değişik kurgu ve dizilerle haremi günümüze aktardığını dile getiren Osmanoğlu, "Oysaki haremin kapısında 'Ey iman edenler! Size ait olmayan evlere girmeyiniz.' diye yazar. O zihniyetle haremden içeri, erkek doktor bile alınmıyor. Sadece padişahın ailesi ve cariyeler haremde dolaşabiliyor. Padişah da istediği zaman hareme geçemezdi. Haremde dolaşmanın da bir düsturu vardı. Haremi genelde valide sultan yönetirdi." diye konuştu.

Osmanlı'da haremin tam anlamıyla eğitim mekanı olduğunu aktaran Osmanoğlu, Osmanlı'nın adetleri, yemekleri, dikiş, nakış ve İstanbul'un en ince ayrıntısına kadar haremde öğretildiğini söyledi.

Hanedan mensubu kadınların hayır işleri yaptığını, aynı zamanda birçok diplomasi sorununu çözmek için de aracı olduklarını ifade eden Osmanoğlu, Osmanlı döneminde kadınların, ayakta durmasını bilen, tüccarlık, doktorluk, ebelik, öğretmenlik yapan ve her işin üstesinden gelen kadınlar olduğunu sözlerine ekledi.

AK Parti İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy da konuşmasında, AK Parti hükümetleri döneminde, kadın hakları ve kadına yönelik şiddet konusunda hayata geçirilen çalışmaları anlattı.

Foruma, Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila Aydıner, İSTAF Genel Başkanı Yakup Yılmaz, İSTAF Kadın Kolları Başkanı Saliha Eken, psikolog Elif Zahide Gök de katıldı.