Beyoğlu'nda 2010'da bir apartman boşluğunda cesedi bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu'nu öldürdükleri iddiasıyla sanıklardan Can Paksoy'un, "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılması, diğer sanık Emre Paksoy'un ise, delil yetersizliğinden beraatine karar verilmesi istenen davada, taraf avukatları karşılıklı suç duyurularında bulundu.
İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden ve 6 Ocak'taki duruşmada mütalaası açıklanan dava kapsamında, sanık kardeşlerin avukatları ile müdahil Erköseoğlu ailesinin avukatları arasında dilekçe mücadelesi yaşanıyor.
Sanık avukatı Köksal Bayraktar, mütalaasında sanıklardan müvekkili Can Paksoy'a "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezası, diğer sanık Emre Paksoy'a ise beraat talep edilen duruşma savcısı Barış Kurt'a yönelik suç duyurusunda bulundu.
Bunun üzerine Erköseoğlu'nun babası Ergun Erköseoğlu'nun avukatı Bahar Topsakal da Sanık Can Paksoy hakkında "iftira ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlarından hazırladığı suç duyurusu dilekçesini savcılığa sundu.
"Görülmemiş bir usul"
Ergun Köseoğlu'nun avukatı Bahar Topsakal tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verilen şikayet dilekçesinde, şüpheli Can Paksoy'un avukatı Köksal Bayraktar'ın duruşma savcısı Barış Kurt hakkında suç duyurusunda bulunduğu hatırlatılarak, dilekçede savcının görevini yerine getirmesinin suç unsuru gibi gösterildiği belirtildi.
Savcının daha önce Türk hukukunda görülmemiş bir usulle şikayet edildiğine vurgu yapılan dilekçede, sanık avukatının dilekçelerini Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne de sunduğuna işaret edildi.
Böyle bir girişimin altında yatan temel amacın mahkeme başkan ve üyelerini baskı altına alarak lehinde karar verilmesini sağlamak olduğu aktarılan dilekçede, "Amaç, mahkeme başkanı ve üyelerini korkutmak, mahkemeyi hukuki ve psikolojik bir baskı altına alarak adil yargılamanın yapılmasını engellemektir." denildi.
Dilekçede, mütalaada hakkında müebbet hapis cezası istenen Can Paksoy hakkında "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçundan da dava açılması istendi.
Sanık Can Paksoy'un avukatları, müvekkilleri hakkında "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezası isteyen Savcı Kurt hakkında hazırladıkları dilekçeyi, 31 Ocak'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, HSK, Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne sunmuştu.
Dilekçelerle duruşma savcısının, 4 adet Adli Tıp Kurumu Başkanlığı raporu ve dosya kapsamındaki tüm delillere karşın soyut iddialara dayanarak Can Paksoy hakkında müebbet hapis talep ettiği iddiası dile getirilmişti.
Süreç
Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun 26 Eylül 2010'da Beyoğlu Gümüşsuyu İnönü Caddesi'ndeki Mithatpaşa Apartmanı'nın havalandırma boşluğunda ölü bulunmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, Mahmut Emre ve Can Paksoy kardeşlerin, TCK'nın 81/1. maddesi gereğince "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmaları isteniyordu.
İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Aralık 2014'te, sanıklar Can ve Emre Paksoy hakkında, Erköseoğlu'nu "kasten öldürme" veya "tedbirsizlik, dikkatsizlik neticesinde ölümüne sebebiyet verme" suçlarından "şüpheden uzak yeterli delil elde edilemediğinden" beraat kararı vermişti.
Karar müdahil Ergun Erköseoğlu ve avukatlarınca, "usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle temyiz edilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da temyiz incelemesi yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi'ne 25 Ocak 2018'te yazdığı ek tebliğnamede, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının müdahillik haklarından yararlandırılmadan hüküm kurulduğu gerekçesiyle kararın usulen bozulması gerektiği görüşünü bildirmişti.
Yargıtay Başsavcılığı esastan bozma istemişti
Ek tebliğnamede ayrıca, "evdeki sabit telefonun, olay gecesine ilişkin kayıtlarının getirtilerek kimlerle konuşma yapıldığının mahkemece araştırılmadığı, kafa arkasındaki yaraların maktuldeki diğer yaralarla aynı zaman diliminde veya ne kadar önce oluştuğu hususunda Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınıp sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmediği, maktulün arka kısmı uzun fermuarlı olan elbisesinin fermuarını tek başına kapatıp kapatmayacağının araştırılması gerektiğinin düşünülmediği, yerel mahkemenin verdiği beraat hükmünün yasaya aykırı bulunduğu ve kararın bozulması gerektiği" ifadeleri de yer almıştı.
Temyiz talepleriyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesini değerlendiren Yargıtay 1. Ceza Dairesi de 23 Mayıs 2018'de yazdığı kararla, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu suçun "zarar göreni" olduğunu belirterek, müdahillik haklarından yararlandırılmadığını bildirmiş ve yerel mahkeme kararını usulden bozmuştu.
Yargıtay tarafından usulen bozmanın ardından dava dosyası, yeniden görülmek üzere İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.
Son Dakika › Güncel › Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun ölümüne ilişkin avukatlardan karşılıklı suç duyurusu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?