Türkiye İnsan Hakları Kurumu (THİK) Başkanı Hikmet Tülen, "Bütün çabalar, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi bağlamında üretilmiş olan uluslararası norm ve standartların ülkemizde etkin bir şekilde uygulanması için yürütülen çalışmalara katkı verebilmek amacıyla devam ettirilmektedir" dedi.
THİK tarafından bir otelde düzenlenen "Uluslararası Standartlar Bağlamında Türkiye'de Alıkonulma Merkezlerinin Durumu" adlı çalıştayda konuşan Tülen, bu çalıştayla, ilgili tüm kesimlerin temsilcilerinin, görüşlerini muhatabıyla eşit ve özgür bir ortamda paylaşabilmelerine ve sorunlara çözüm üretebilmelerine katkıda bulunmayı hedeflediklerini söyledi.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun Türkiye'de Birleşmiş Milletler ilkeleriyle uyumlu bir ulusal insan hakları kurumu inşa etme hedefiyle kurulduğunu anlatan Tülen, insan hakları kurumlarının anayasa ile kurulması, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması bağlamında geniş bir görev alanına sahip olması gerektiğini vurguladı.
Tülen, ulusal insan hakları kurumları, etkinliklerini hükümetten bağımsız bir şekilde gerçekleştirebilecekleri alt yapıya, bütçeye, personel ve tesislere sahip olması gerektiğini belirterek, Paris Prensiplerine uyumlu olarak kurulan ulusal insan hakları kurumlarının, bağımsız ve çoğulcu yapıdaki özerk kamu kurumları olduğuna dikkati çekti.
Bu özellikler çerçevesinde Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun, insan hakları ihlali iddialarını araştırmak ve incelemekle yetkili olduğunu kaydeden Tülen, bunun yanı sıra kurumun, insan hakları bilincini geliştirmek üzere eğitim ve kampanya faaliyetleri yürüttüğünü de belirtti.
Tülen, kurumun işkence ve kötü muamele ile de mücadele ettiğini vurgulayarak, "Bütün çabalar, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi bağlamında üretilmiş olan uluslararası norm ve standartların ülkemizde etkin bir şekilde uygulanması için yürütülen çalışmalara katkı verebilmek amacıyla devam ettirilmektedir" diye konuştu.
"İnsan hakları değerlerine bağlı kalınarak uygulandı"
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcısı Fatih Belviranlı da 13 yıldır cezaevinde çalıştığını ve bu kurumlarla ilgili algıların kısmen dışarıdan bakıldığı gibi olmadığını söyledi.
Ceza infazının ne mağdurun beklentilerine göre ne de hükümlünün beklentilerine göre yapılmadığını belirten Belviranlı, bu nedenle infazın iki tutum arasında bir denge kurularak, insan hakları değerlerine bağlı kalınarak uygulandığını dile getirdi.
Belviranlı, infazla ile ilgili çok detaylı bir mevzuata sahip olduklarına işaret ederek, yapılanların ve işleyişin mevzuat anlamında bir dayanağı olduğunu ifade etti.
"Rahşan affı'ndan kaynaklanan bir kırılma yaşandı"
Bugün itibariyle yaklaşık 366 kapalı ve açık ceza infaz kurumunda toplam 176 bin kişi olduğunu aktaran Belviranlı, bunların 40 bininin açık kurumlarda 136 bin kişinin de kapalı kurumlarda bulunduğunu vurguladı.
Belviranlı, bu rakamların azlığı veya çokluğu anlamında bir değerlendirmenin yapılamayacağına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Cezaevlerindeki 176 bin tutuklu çok gelebilir ancak Türkiye üzerinde gerçek rakamın ne olabileceğine dair kabul edilebilir bir veri olduğu kanaatinde değilim. Türkiye'de dönemsel olarak toplumsal hayatta kırılmalar oldu. Bizim rakamlarımız Türkiye'deki suç oranının arttığına dair temel bir veri teşkil etmez. Cezaevleri kapsamında 80 ihtilalinde, şartlı salıverilmedeki değişiklikte ve 'Rahşan affı'ndan kaynaklanan bir kırılma yaşandı. Rahşan affıyla 40 bin kişi tahliye oldu ve en sonunda da 2005'te ceza hukuku ve diğer usul kuralları değişmesinden kaynaklı kırılma oldu."
Son Dakika › Güncel › Türkiye'de Alıkonulma Merkezlerinin Durumu' Çalıştayı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?