'Doğunun Picassosu' yeni sergisini İstanbul'da açıyor - Son Dakika
Güncel

'Doğunun Picassosu' yeni sergisini İstanbul'da açıyor

Doğunun Picassosu olarak anılan, eserlerinde fırça yerine çivi kullanan Vanlı Ressam Haydar Ekinek, 'kırmızı çorap' temalı sergisiyle bir dönem yaşadığı Mercan Yokuşu ruhuna selam gönderiyor.

21.11.2019 08:44

Çocukluğunda imkansızlıklar nedeniyle resimlerinde fırça yerine çivi, boya yerine de tandır isi kullanarak yeteneğini geliştiren, şimdiye kadar birçok sergi açan Vanlı Ressam Haydar Ekinek'in 'Mercan Yokuşu'nda Kırmızı Çorap' sergisi, 23 Kasım'da Tan Evi Kültür Avlusu 'Avluartspace'de sanatseverlerle buluşacak.

Londra'dan Dubai'ye yurt içinde ve yurt dışında 20'nin üzerinde kişisel sergiye imza atan, eserlerinde fırça yerine çivi kullanarak kendine has tarzını ortaya koyan Ekinek'in 'kırmızı çorap' temasıyla hazırladığı yeni sergisi, sanatçının bir dönem resim çalışmalarını yürüttüğü Mercan Yokuşu ruhuna gönderme yapıyor.

Birçok koleksiyonda eseri bulunan ve 'Doğu'nun Picassosu' olarak anılan Ekinek'in yeni sergisinde yer alan eserlerindeki her bir figür günümüzün çelişkiler ve kaoslarla örülü insanını tekdüzeliğe karşı koymaya davet ediyor.

Sergi 23 Kasım saat 16.00'da Sirkeci'deki eski Tan Gazetesi binasında birçok önemli ismin katılımıyla Tan Evi Kültür Avlusu 'Avluartspace'de açılacak.

Haydar Ekinek kimdir?

1967 yılında VAN Çomaklı köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini iskele yatılı bölge okulunda, lise öğrenimini ise Van Endüstri Meslek Lisesinde tamamladı. İlk zamanlarda hobi olarak hayatında yer edinen resim daha sonra da belirli bir rol oynamaya başladı. Sıra dışı çizgisi ile bilinen ressam, sürekli kendisini yenileyerek hem kendisini geliştirdi hem de meslektaşları arasında başarı grafiğini devamlı yükseltti. Dünyada ve Türkiye'de bir ilke imza atarak çivileri de fırça gibi kullanarak eşsiz ve farklı tabloları ortaya çıkaran ressam özellikle bu alanda Türkiye'de çeşitli zamanlarda açtığı sergilerle de adından sık sık söz ettirdi. Sanatçının en büyük özelliği de doğduğu topraklardan kopmaması ve sanatın evrensel dilini hemşeri ve dünya insanlarıyla paylaşmasıdır.

MEHMET ÇELİK VE HARUN ÖZDEMİR'İN HAYDAR EKİNEK YAZILARI:

FİGÜRLERİN NAKKAŞI HAYDAR EKİNEK

Prof. Dr. Mehmet ÇELİK

Bahçeşehir Üniversitesi

Bilgenin biri şöyle demiş: "mutlak olanın bile yorumu yereldir." Biz bu cümleye başka bir yan cümle ilave ederek şöyle diyebiliriz "yerel olanın evrenselleşmesi oldukça mümkündür.

Âlem bir nakışgâhtır ve o nakışgâhtan her bir nesneye ve varlığa düşen bir nakış vardır. Bu nakış kimi zaman bir çiçeğin bedeninde kırmızı güle, kimi zaman bir kelebeğin kanadında renkli bir toza kimi zaman ağaçların her mevsiminde yeni bir renk alan yapraklara saçılır. Nakkaş yada günümüzde kullanılan yaygın adıyla ressam doğaya bağışlananın peşinden de koşabilir, doğanın kendisine sakladıklarının da…

Âlem nakşının su üzerine çizilen bir resim olduğunu düşünenler ebru sanatını oluşturdular. Dünya değişmiyorsa hayatı değiştirelim diyenler gerçeküstücü sanatı oluşturdular. Rengin değil ara rengin peşinde olanların sembolik sanatı yarattıkları da malumunuz…

Haydar Ekinek'in sanat macerası da belli bir seyirden geçer. Van'da bir köyde kalem boya kağıt bulamadığı için çiviyle başlayan macerasını çivi yazısının Urartu mirasına da bağlayabilirsiniz, her çağda alt çağlar vardır şeklindeki post-modern yorumu da…

Nietzche'nin değişiyle insan ya Apolloncu bir düş sanatçısı olur yada Dionysosçu bir coşku sanatçısı..

Haydar'ın sanat macerası bir düşle başlar. Bu düş imkansızlıkların tetiklediği çerden çöpten muazzam bir saray yapma tutkusunun kendisini çiviyle ifade etme biçimine dönüşür. Haydar'ın pastoral coğrafyası onu nesnelerin ve doğanın taklidi bir sanat yolunu tutmaya yönlendirir. Fakat bu ilk eserlerinde de Haydar fotoğrafik bir resim anlayışına bire bir kaptırmamıştır kendisini. Yaşadığı bölgenin ve kültürün efsaneleri, masalları, , masal kahramanları suret değiştirerek kimi zaman bir tavus kuşu, kimi zaman bir Şahmeran, kimi zaman genç kızların çeyiz sandıklarından çıkan bir üzerlik dizisine dönüşür.

Yatılı okulun insanı özlemci ve hayalci yaptığı söylenir. Haydar'ın ergenlik dönemi resimlerinde bu izleri görmek oldukça mümkündür.

Bu dönemde köyünü özleyen bir delikanlının ev özleminden doğan doğal manzaralar, insan ve hayvan figürlerinin izini takip ederiz. Bu resimlerde Haydar Ekinek toplumsal gerçekçiliğe yakın durmaktadır.

Haydar Ekinek'in şiirindeki büyük sıçrayış onun İstanbul'da sadece resimle uğraşmayı başladığı 2000'li yılların başında olacaktır. Haydar bu aşamadan sonra, olanın değil idealin peşine düşecek, nesnelerin gerçek görüntü dünyasından koparak kendi nesnelerinin suretine kapılacaktır. Modern sanata yapılan en önemli eleştirilerin başında modern sanatın forma getirdiği olgunluğu içeriğe getirememiş olduğu şeklindedir. Bazı yorumcular bunu Dionysosçu coşku eksikliğine bağlar. Haydar zamanla olanın coşturucu etkisinin kalmadığını görüp pastoral coşku ile modern formu birleştirme peşine düşer. Işığın ve derinliği izdüşümlerinin peşinde insan bedeni gâh onun resminde reelle gâh sürrealle birleşir. Kökenlerinden getirdiği yerellikleri modernin ölçütleri içerisinde evrenselleştirme gayreti de çok canlı olarak göze çarpar.

Haydar'ın kullandığı "çivi" Haydar'ın kalemine fırçasına dönüşerek sanatsal dilini oluşturmuştur.

Kısaca söylemek gerekirse, köklerden geleceğe taşınan resimleriyle Haydar Ekinek modern sanatın içerisinde kendisine özgü yeri çoktan tutmuştur, demek abartı olmayacaktır.

GÖRSEL BİLDİRİYLE YENİ İNSAN

Seyit Harun ÖZDEMİR

Sanat Danışmanı ve Eleştirmen

İsviçre

"Düşünce adamının ulaşmayı özlediği yetkinlik, ayrıntı yetkinliği değil; hedefe her varışta (ya da varıldığı sanısına kapılışta), yeni susamışlıklar, yeni atılımlar getiren bir gelişme, bir olgunlaşma ve varsıllaşma çabasıdır. Bu yüzden kişinin her dönemi, hem kendi içinde, hem de tüm yaşamı boyunca yaptıklarıyla karşılaştırmalı olarak değerlendirilmeli. Hem sonra, istediğince eleştirilmeye elverişli olsun, her çalışma bir yapıdır, örgensel bir bütündür". Bedrettin Cömert, Giotto'nun Sanatı, önsöz 1977.

Bir sanatçının Resim ya da Heykel yapıtlarındaki figürlerin başarısı, insanı sevmesiyle başlar. Mütevazı, içten, samimi ve sosyal kişiliği bütün yapıtlarına yansıyan sanatçı Haydar Ekinek, kumaşı ve hamuru ile Türkiye Sanat Tarihi zincirinin bir halkası olabilmeyi başarmıştır.

Bu resminde iki ayrıcalık ön plandadır. Toplumun gerçek yüzü ve psikolojinin görsel tahlili. Çağımızın, çelişkileriyle insan yaşamının nesnel yorumudur.

Post modern insan, kimliklerine yabancılaştırılmış bireylerin oluşturduğu sağlıksız bir toplum sahnesinin oyuncularıdır. Kapitalist toplumlarda amaç insanların gereksinimini karşılamak değil, kâr etmek olduğu için tüketim toplumu insanının bilinci de buz uykusundadır. Birbirlerine artık gerekli toleransı göstermeyen, ilişkilerin çıkar amaçlı hale gelindiği bir toplumsal yozlaşma. Bu resim görselliğin sosyal patolojisi olup ait olmadıkları bir kültür yozlaşmasının kimliği şeklini alan bir toplumsal duruştur. Figürün dışavurumcu üslubu ağır basan Haydar Ekinek başyapıtı, anatomi ve kitleselliğin psikolojik tahlilinin çözümüdür.

Diderot der ki, "La sensibilite n'est guére la qualité d'un grand genie… C'est pas son Coeur, c'est sa tête qui fait tout" yani "bir dehanın kalitesini duyarlık saptayamaz… O her şeyi yüreği ile değil kafası ile yapar". Haydar Ekinek bu başyapıtında konunun içeriğinin önemi nedeniyle yoğun bir görsel anlatıma yönelmiş, Diderot' un da dediği gibi "yüreğiyle değil kafasıyla" toplumun kendi içindeki karşıtlıklarına çözüm getirmeye çalışmıştır.

Özgürlük düşkünü sanatçımız toplumsal çelişkilerin neden olduğu olayların sonuçlarıyla bıraktığı derin izlerinin görsel bildirisini tuvaline yansıtmıştır. Biçimlerden, nesnelerden yola çıkan sanatçılar, sanatsal yapıtlarına nasıl bakılacağı konusunda sorumlu olmadıkları için kurgu ve nesneleri cok farklılaştırarak aktardıklarından sanatçıların yapıtlarının anlaşılırlığı da izleyiciye düşmektedir. Her sanat yapıtının bir çıkış aşaması olan açıklama süreci vardır. Çağdaş ressam olan Haydar Ekinek, içinde bulunduğumuz sosyo-politik nesnel sürecin ve toplumsal dramatik sonucun içerisinde kalmak istemeyişinin yorumunu yansıtmıştır izleyiciye. Sistemden kaynaklı insanların kodlaranak, örgütlenip dayanışmalarının baskıyla engellenerek sürekli bölünüp ötekileştirilmelerini anlatmaktadır, bu resminde. yaratan bilinçli, geleneksel insan modeline karşı olan "yeni insan".

Hiç de romantik olmayan bu devasa Haydar Ekinek resmi, bir sosyal-politik gercekliğin günümüz görsel bildirisidir. Bu resim, istediği her şeye sahip olan bir burjuvanın devasa salonuna değil ancak bir sanat müzesi için olup çağdaş sanatın örneğini gösteren bir yapıttır. Yarınların sanatçıları hiç kuşkusuz insanlığa ışık tutanlar olarak anılacaktır.

Sanatçı, düşünsel bir birikimle görselliğin sosyal patolojisinin bildirisini renk, doku ve dengeli bir kompozisyonla görünenin kalıcılığı ilkesinden hareket ederek ortaya çıkarmıştır. Sanatçının renklerle, fırçası olan çivisiyle kendi başyapıtına yüklediği anlamlar pürüzsüz ve saftır. Turuncu figür tablonun bütününün demokratik kontrolünü temsil eder. "Herkesten yeteneği kadar, herkese ihtiyacı kadar" ın umudunun "yeni insan"ıdır. Bulunduğumuz tarihi ancak biz anlamlandırırız der gibidir. Sağlam teknik ve iyi bir kompozisyonla yapılmış olan bu yapıt insanın iç ve dış dünyasını ortaya çıkartıp, görsel bir bildiri ile yeni insana olan inancı göstermek istemiştir.

Turuncu renkteki sperm baloncuğuna bağlı kadın figürü ile çarpıcı olan fıstık yeşili oluşum halindeki figür, resimdeki siyah ve kahverengi insan topluluğundaki soğukluğu kaybettirerek "yeni insan"ı anlatmaktadır. Sınıf ayrımı ve önyargıların olmadığı demokratik bir sistemin umudunu yansıtır turuncu insan figürü. Günümüz dünyasının toplumsal politik kimliğinin bir somutluğu olan bu resim, dokusu, kompozisyonu, renkleri ve oldukça büyük boyutuyla insan merkezli düşünceyle tasarlanmıs olup, toplum dinamiklerini harekete geçiren, araştıran, sorgulatan olması açısından bakana yön vererek yeni açılımların doğmasını sağlayan yarına dönük çağlarının sorunlarına çözüm arayan bir manifesto niteliğindedir.

Estetik, toplumsal ve siyasi anlatımlı bir temaya dayanır. Dünyanın politik sorunlarına dayalı bir resim yaratan Haydar Ekinek, yaşadığı tarihsel gerçekliğin sorumluğunun bilinciyle, kapitalist sistemle insanlık arasındaki çatışmayı ele alarak bu toplumsal trajediyi kendi çağdaş sanat anlayışıyla yeniden yorumlayarak dünyanın geldiği ürkütücü durumu çarpıcı bir şekilde görselleştirmeye çalışmıştır.

İnsanları bu görsel mesajla harekete geçirmek ve toplumcu bir perspektif yaratmak amacıyla büyük boyutlu resimler üretmeye başlayarak unutturulmaya çalışılanı unutturmamak adınadır, sanatsal çabası. Doğru ve gerekli bir yaratı yaptığına olan inancıyla sanatçı, toplumsal mücadelede kabullenmesi zor ama bilinmesi gerekeni sorgulatmaya çalışmaktadır.

Küreselleşen dünyada, "meta-bellek", kapitalist sistemde insanların büyük bir çoğunluğunun açık bir hapishanede olduklarını ve bir umudun varlığına dikkati çeken bir yapıtıdır. Ayrıca, kafesteki beyin, şartlandırılmış kodlarla yaşayan düşünemeyen insan topluluğunu ortaya koymaktadır. Bu yapıtın daha anlaşılabilir olması için Goya'nın (Kapriçyolar, Savaşın Felaketleri), Diego Rivera'nin (Meksika Duvar Resimleri), Picasso'nun (Guernica'sı) ve Fernando Botero'nun (Amerikan askerlerinin Irakta'ki Abou Ghraib hapishanesinde yaptığı işkenceleri) yeniden gözden geçirilmelidir. Guernica'daki yaşanan gerçekleri hiç kimse anımsamayacaktı, eğer Picasso'nun savaş karşıtı bu görsel şaheseri olmasaydı. Haydar Ekinek'in bu yapıtı da toplumla sistem arasındaki çelişkilere estetik bir göndermedir.

Ressamın anlatmaya çalıştığı, gerçekte kendisinin yaşam içindeki duruşu olup var olanla düşünceyi sorgulayarak yeni yaşamda yeni insanın olabilirliğini tasvir etmiş olmasıdır.

Bu yapıt, geniş bir perspektif içinde sanat ve toplumsal tarih kapsamında yorumlanması gereken bir çalışmadır.

Bana göre, sanatçının sanatındaki yetkinliğe ulaşmasında iki görüş açısı çok önemlidir: Başarı ve kendi tarzına olan katkısı. Sanatçının bu resimdeki başarısı kendi tarzına bağlı kalıp, izleyiciyi tedirgin ederek bireylerin hipnotize olmaya bırakılışlarını göstermiş olmasıdır. Gerçekliği sorgulayarak insanlığın umut olgusunun analitik ilişkileri üzerine denge kurma arayışları üzerinde yoğunlaşarak ayrıntı ile bütünü sağlamayı başarmıştır.

İtalyan ressam Giuseppe Pelizza'nın 1901 yılındaki başyapıtı olan "Dördüncü kuvvet" tablosunun aksine, 21. yüzyılda vahşi kapitalizmin bireylerin beyinlerini tüketime dayalı kodlanılışının örneği olan politikleşmiş bu resimle göndermesidir. Kendi kuşağının öncü isimlerinden olan sanatçı Haydar Ekinek, yapıtlarında psikolojik yaklaşımlar, görünenin derinliğini kavramaya yönelik saptamalar, gerçekliğin ontolojik değerlerini çözmeye yöneliktir. Çağdaş sanatta örneğine pek rastlamadığımız olguları bir araya getirerek çelişki, etki-tepki içerikli dinamik biçimsel perspektif oluşumlar üzerinde duran Haydar Ekinek sanat dilini enternasyonal bir dil olarak kabul ettiğinden resimlerinde insan figürlerine ağırlık vermiştir.

Sosyal ve politik hareketlilikten büyük ölçüde etkilenmiş olan sanatçı sanat eylemiyle toplumsal sınıfsal farklılıklarını,insanlık tarihinin toplumsal aydınlanmasında yaşamadığımız bir çağa denk düşmemizi cesurca yorumlamıştır.

"Ne..! Fırça, kötülük ve sefahatin emrinde yeterince gerektiğinden uzun süre kullanılmadı mı? Sanatın dünyasal zevklere boyun eğmesi ve bastırılmış arzularımızı yatıştırıcı işlev görmesi sona ermeyecek midir artık? Sanat insanlığı daha yüksek toplumsal ve manevi düzeye götürecek estetik bir güç olmaktan çok insanı iyiye yönelten ahlaki bir kuvvet olmayacak mıdır? Sanat süs müdür yoksa eğitim aracı mı? " Diderot bu tarihsel sözüyle Haydar Ekinek ve aynı çizgide olan sanatçıların anlayışlarına devrimci bir vizyon katarak yaratıcılıkta da endişelere yönelik bir üslup oluşturmalarını sağlamıştır.

Başardığına erken inanmış ressamlar Türkiye'sinde ressam Haydar Ekinek bu başyapıtı ile sanatsallığı nesneye ayrıntılarla hakim kılarak tekdüzeliğe karşı durmanın devingenliğini tuvaline yansıtmayı başarmıştır.

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Güncel 'Doğunun Picassosu' yeni sergisini İstanbul'da açıyor - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement