'GAZİ UNVANI ALMAK İÇİN DEVLET BABAYI MAHKEMEYE VERMEYİZ' - Son Dakika
Güncel

'GAZİ UNVANI ALMAK İÇİN DEVLET BABAYI MAHKEMEYE VERMEYİZ'

ERZURUMLU Engin Günay 1996 ve Abdurrakip Karagöl 1995 yılında vatani görevlerini yaparken, teröristlerin attığı roket ve el bombasına ait çok sayıda şarapnel parçanın isabet etmesi sonucu yaralandılar.

03.04.2022 10:48  Güncelleme: 13:19
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

ERZURUMLU Engin Günay 1996 ve Abdurrakip Karagöl 1995 yılında vatani görevlerini yaparken, teröristlerin attığı roket ve el bombasına ait çok sayıda şarapnel parçanın isabet etmesi sonucu yaralandılar. Hala vücutlarında taşıdıkları onlarca şarapnel parçası yüzünden ağrılar çeken Günay ve Karagöl'ün yaptıkları müracaatlara 'Uzuv kaybı' olmadığı için gazilik unvanı verilmedi. Karagöl, "Bana, 'Niye mahkemeye vermedin' diyorlar. Ben de onlarai 'İnsan ne olursa olsun babasını mahkemeye verir mi? diyorum. Çünkü biz devleti baba olarak görüyoruz. Ama o madalya bizim de hakkımız" diye konuştu.

Erzurum'da bir kurumda bobinaj işçisi olarak çalışan evli ve 2 çocuk babası Engin Günay (46), vatani görevini 1996 yılında Şırnak'ta yaptı. Günay, Jandarma Komando Özel Harekat Grup Komutanlığı'nda görevliyken çıkılan bir operasyonda terör örgütünün attığı roket sonucu sırtına birçok şarapnel parçası isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. Şırnak Askeri Hastanesinde bir süre yatarak tedavi gören Günay, taburcu edildi. Memleketine gönderilen Engin Günay, ailesi üzülmesin diye yaralandığını sır gibi sakladı. 40 gün sonra birliğine geri dönen Günay, verilen erken terhisi kabul etmedi ve vatani görevini sırtındaki 30'ün üzerinde şarapnel parçası ile tamamladı.

Tezkereyi aldıktan 2 gün sonra yaşadıklarını ailesine anlattını belirten Günay, şunları söyledi:

"Şırnak Jandarma Komando Özel Harekat Grup Komutanlığı'nda vatani görevimi yapmakta iken çıktığımız bir operasyonda terör örgütünün attığı roket sonucu sırtıma birçok şarapnel parçası isabet etmesiyle ağır yaralandım. Şırnak Askeri Hastanesi'nde yatarak tedavi gördüm ve taburcu edilerek memleketim Erzurum'a gönderildim. Üzülmesinler diye aileme yaralı olduğumu sakladım. Acılarımı hep içime attım. Kanayan atletimi gizliden yıkıyordum. Her gün askeri hastaneye gidip pansuman oluyordum. Dikişlerimi Erzurum'da alamadıkları için 30 günlük iznim bitince Şırnak'a gidip dikişlerimi aldırdım. 40 gün sonra birliğime teslim oldum. Yaralarımdan dolayı bana erken terhis verdiler ama kabul etmedim. Kısa bir yazı işlerinde çalıştıktan sonra tekarar kend isteğimle operasyonlara katıldım. Tezkeremi alıp memleketime döndüm. Anne, baba ve kardeşlerimden sır gibi sakladığım yaralandığımı anlattım. Çok üzüldü ve ağladılar ama benimle bir kez daha gurur duydular. Aradan 26 yıl geçti ve ben hala 30'un üzerindeki şarapnel parçası ile yaşıyorum. Her gün ağrısını çekiyorum. Ben ve benim gibi olanlar vücutlarımızda olan mermi ve şarapnel parçalarından dolayı kan veremiyoruz, MR çekilemiyoruz. Ağır metal zehirlenmesine maruz kalıyoruz. Bazılarımızın çocukları sakat olarak dünyaya geliyor. Kimseye kan veremiyoruz. Yaşadığımız sıkıntılar anlatmakla bitmez. Devletimizden tek isteğim bizleri hatırlayıp madalyamızı verirse bizi onurlandırmış olurlar. Vücudumuzdaki şarapnel parçaları ölüm veya sakat kalma riski büyük olduğu için ameliyatla alınamıyor."

YANINDAKİ ARKADAŞI ŞEHİT OLDU

Erzurum'da cam balkon yapan bir firmada çalışan evli 4 çocuk babası Abdurrakip Karagöl (49) de vatani görevini 1994- 1995 yılları arasında Batman Komando Taburunda Jandarma Komando olarak yaptığını söyledi. 27 Mayıs 1995 yılında çıktıkları bir operasyon da teröristlerle girilen yakın temasta atılan el bombasıyla Karagöl her iki bacağından yaralandı, yanındaki arkadaşı ise şehit oldu.

'O MADALYA BİZİM DE HAKKIMIZ'

İlk tedavisinin olay yerinde yapıldığını hava aydınlanınca helikopterle Diyarbakır Askeri Hastanesi'ne gönderildiğini belirten Abdurrakip Karagöl şunları söyledi:

"Diyarbakır'da 20 günlük bir tedavinin ardından kendi isteğimle memleketim olan Erzurum'a göndermelerini istedim. Mareşal Fevzi Çakmak Askeri Hastanesi'ne sevkim yapıldı. 3 aylık bir tedavinin ardından askerliğimin bitmiş olduğunu söyleyerek tedavime son verildi. Ben iki bacağımdaki 17 şarapnel parçası ile gazi olmayı beklerken gittiğimiz yerden azarlanarak kovulduk. Bunun psikolojisini uzun yıllar atlatamadım. Doktora dahi gitmeye korkar oldum. Yıllar sonra birtakım rahatsızlıklar geçirmeye başladım. Vücutta yaralar oluştu. Sebebini ise bulamadılar. Eklem ağrılarım giderek artıyordu. Sonradan bunlara sebebin vücuttaki şarapnel parçaları olduğu anlaşıldı. Bu parçalar beni yavaş yavaş zehirliyor. Şu anda kronik ağır metal zehirlenmesi yaşıyorum. Her geçen gün daha da kötüye gidiyorum. Ankara Mesleki Hastalıklar Hastanesi'nde yıllık takibimiz yapılıyor ve kontrol altında tutuluyoruz. Devletimizden gazilik unvanının verilmesini bekliyoruz. Tek isteğim gazilik madalyasını almak, öldüğümüz zaman al bayrağa sarılarak defnedilmek. İçişleri ve Milli Savunma bakanlığına kadar birçok yere müracaat ettik ama 'uzuv kaybı' olmadığı için bu unvan verilmedi. Bana, 'Niye mahkemeye vermedin' diyorlar. Ben de onlara 'İnsan ne olursa olsun babasını mahkemeye verir mi? diyorum. Çünkü biz devleti baba olarak görüyoruz. Erzurum'daki gaziler derneğine sık sık gidiyoruz. Arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Madalyamız olmasa da dernekteki arkadaşlar bizi gazi olarak kabul ediyor. Ama o madalya bizim de hakkımız."

\'GAZİ UNVANI ALMAK İÇİN DEVLET BABAYI MAHKEMEYE VERMEYİZ\'
Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel 'GAZİ UNVANI ALMAK İÇİN DEVLET BABAYI MAHKEMEYE VERMEYİZ' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement