Sosyal Bilimler ve Özgürleştirici Koşullar - Son Dakika
Güncel

Sosyal Bilimler ve Özgürleştirici Koşullar

Sosyal bilimler resmî yapılanmamız içinde ya da akademik dünyamızda uzunca bir süre ihmal edilen disiplinlerden olmuştur. diyerek Doç. Dr. Uğur Kömeçoğlu bilgi verdi.

27.12.2014 11:16
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Doç. Dr. Uğur Kömeçoğlu, "Sosyal bilimler resmî yapılanmamız içinde ya da akademik dünyamızda uzunca bir süre ihmal edilen disiplinlerden olmuştur. Geçmişte sosyal bilimler bağımsız bir gelişme çizgisine oturamamış, ülkedeki ideolojik çekişmelere alet edilmiş, kısır paradigmalarin etkisi altında kaldığı için Batıdaki ilmî literatür düzeyine erişememiştir. Sadece ulusal sosyal bilimcilik yapma kaygısı içinde ve oldukça sınırlı düzeyde tarihsel ve toplumsal araştırma yürütülmüş; dışarıya kapalı, başka toplumlarla karşılaştırma yapmaktan uzak, dünyayı takip etmeyen içe dönük bir bilgi üretimi gerçekleştirilmiştir. Bu durumu aşmak isteyen sosyal bilim insanlarını da sistem kendi içinde pek barındırmamıştır. Örneğin dünyada sosyal psikolojinin kurucuları arasında gösterilen Muzaffer Şerif yurtdışına gitmek zorunda hissetmiş, Kemal Karpat ve Şerif Mardin gibi isimler bile en verimli dönemlerini Türkiye'de sürdürememişlerdir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Üç darbe ve çok sayıda muhtıra yaşamış bir ülkede hür düşünce ve hür teşebbüs istenen ölçüde ortaya çıkamamıştır. Sosyal bilimler eleştirel düşünceye en çok ihtiyaç duyan branşlardır ancak otoriter süreçler nedeniyle sağlıklı gelişememişlerdir. Devlet böyle eleştirel bir kişilik tipinin gelişmesini çoğu zaman istememiş, sosyal bilimcileri de uysal ve itaatkar vatandaşlar olma yönünde kurgulamıştır. Dolayısıyla hür entelektüel değil devletin ideolojik aydınları yetişmiştir. Özgür düşünemeyenlerin sosyal bilimci yetiştirmeleri zordur. Hesap kitap yapan bir teknisyen olarak kalırlar.
Geçmişte Türkiye'de her şeye müdahale eden bu otoriter kişilik tipi; ferdî yaklaşıma ve farklılığa tahammülü olmayan bir düşünme tarzı ve aydınlarını da kendi resmî yaklaşımlarını yeniden formüle edecek memurlar gibi gören bir iklim hâkim olmuştur. Hâlbuki kendileri hakkında yeterli ve anlamlı düzeyde bilgi üretemeyen toplumlar az gelişmişlikten kurtulamazlar. Bu manada ülkemizde yıllarca mühendislik eğitiminin kapasiteli insanlar için en gerekli yüksek eğitim gibi sunulması toplumsal gelişmişlik düzeyimize istenen katkıyı yapamamıştır.

Sosyal bilimsel bilgi ön yargılardan, kalıp yargılardan, ortak duyu bilgisinden, milliyetçi ideolojilerden, hamasetten, fundamentalist yaklaşımlardan genel geçer fikirlerden çok daha üstün bir bilgidir. Sosyal bilimlerin ürettiği bilgilerle çalışmak eşitsizlikleri ortaya çıkarır, adaletsizlikleri ve o ülkedeki temel toplumsal sorunların neler olduğunu tespit eder, böylece sivil toplum ve devletteki sosyal politikaların en sağlıklı biçimde geliştirilmesine yardımcı olur. Ülkemizde gerçek anlamda bilimsel, objektif, topluma temas eden bir bilgi birikimi yavaş da olsa 80'lerden sonra oluşmaya başlamıştır. Eskinin olumsuz iklimi değişmeye, geçmişteki karamsarlığımız bir nebze olsun dağılmaya başlamıştır. Çünkü Türkiye artık sosyal bilimleri talep ediyor. Sosyal hayattaki düzen ve düzensizliğin ortaya çıkarılması sosyal bilimlerin üreteceği bilgiye bağlıdır. Bu artık fark edilmektedir. Örneğin ülkemizde ilk kez 2003 yılında açılmaya başlanan ve bugün sayıları otuzun üstüne çıkan sosyal bilimler liseleri mevcut ihtiyaca bir altyapı oluşturmak üzere kuruldular ve gerçekten toplumsal düşünceyi üretebilecek gençlerin yetişmesine katkıda bulundular. Ancak şimdilerde bu yeni zeminin altı oyulmaktadır ve sosyal bilimler liselerini kadükleştirme ya da imam hatiplileştirme çabasına girildiği gözlenmektedir. Kısacası bu küçük örnekten yola çıkarak Türkiye'nin sosyal bilimler alanında kazandığı ivmenin otoriterizm koşulları altında sürdürülmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmaktadır.

Aslında sosyal bilimler meselesi sadece yukarıdaki üst profile ilişkin değildir. Bu alanın önemsenmesi yalnızca yüksek seviye entelektüeller, bilim insanları, büyük akademisyenler yetiştirme gayesiyle sınırlı değildir. Sosyal bilimlerde nitelikli eğitim almış her kesimden insanın bu topluma, çevresine, ailesine, çocuklarına, sivil topluma ve sosyal değişime sunacağı önemli katkılar olacaktır. Sosyal bilimler eğitimi almış bir annenin veya bir babanın çocuklarına gösterebileceği ufuk da farklı olacaktır. Onlar çalıştıkları yerlere ve insan ilişkilerine de bambaşka renkler, akla hayale gelmedik yenilikler katacaklardır. Özgür ruhların ülkesini arayacaklardır. Buna rağmen maalesef ülkemizde üniversite eğitimi gençlere iş sağlayacak meslek yüksek okulları gibi algılanmaktadır. İstihdam elbette önemli bir konudur ancak üniversitelerin "şimdiki zamanın şartları" tarafından esir alınmayan, tamamıyla ekonomik düzen tarafından şekillenmeyen, tüketim toplumu tarafından belirlenmeyen; tümüyle finans-kapitale esir edilmeyen, tam tersine dönemin koşullarını aşan, zaman ve mekânla kayıt altına alınamayan; yepyeni düşünce ve bilgi üretimlerine odaklanmış merkezler gibi işlev gören; kendini ilme, düşünmeye, çözümlemeye ve yeni terkiplere adamış üstün dimağların görev aldığı evrensel kurumlar gibi var olmalarının gerekliliği unutulmamalıdır. Aksi takdirde toplumu geleceğe taşıyacak fikir üretimi, hakikat aşkı, merak duygusu ve araştırma ruhu gelişemeyecek ve her alana yeniden otoriterizm hâkim olacaktır." dedi.

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Güncel Sosyal Bilimler ve Özgürleştirici Koşullar - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement