Bunlar Nasıl Adamlar, Ellerini Bağlıyoruz Ayaklarıyla Çalışıyorlar" - Son Dakika
Kültür Sanat

Bunlar Nasıl Adamlar, Ellerini Bağlıyoruz Ayaklarıyla Çalışıyorlar"

Sanat eleştirmeni, yazar Ömer Lekesiz, "Gücünün yetmediği yerde buğz etmek de insanların hakkıdır ve darbecilere edilen o buğzlar da, bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat'ın çok belli bir süre içerisinde rafa kaldırılmasına yetmiştir" dedi.

26.02.2016 11:40

Sanat eleştirmeni, yazar Ömer Lekesiz, "Gücünün yetmediği yerde buğz etmek de insanların hakkıdır ve darbecilere edilen o buğzlar da, bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat'ın çok belli bir süre içerisinde rafa kaldırılmasına yetmiştir" dedi.

AA muhabirine 28 Şubat sürecinde Kırıkkale Üniversitesi'nde yaşadıklarını değerlendiren sanat eleştirmeni, yazar Ömer Lekesiz, postmodern darbe sırasında üniversitede Genel Sekreter Yardımcısı görevinde olduğunu belirterek, üniversitenin kurucu rektörü Beşir Atalay'ın, Çevik Bir'in telefon talimatıyla görevden alındıktan yaklaşık bir hafta sonra aktif olmayan Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı'na alınıp, Meslek Yüksekokulu'nun telefonu bile olmayan metruk bir odasına tehcir edildiğini söyledi.

Lekesiz, uğradığı haksızlıkla ilgili şu bilgileri paylaştı:

"Üniversiteyi 28 Şubatçıların taleplerine göre dizayn etmekten, diğer bir deyişle hallaç pamuğu gibi atmaktan başka bir görevi olmayan yeni rektör Tahsin Nuri Durlu'nun emriyle, birkaç hizmetli hem mesai saatlerimi kontrol ediyor hem de ziyaretçilerimin kaydını tutuyorlardı. Yaklaşık yedi ay, bu şartlar altında çalıştım. Güya işsizliğe mahkum edilmiştim ama okuyan ve yazan biri olduğumdan işsiz kalmam mümkün değildi. Yeni halimden huzursuz ve şikayetçi olmamı, mahkeme kapılarına düşerek mesaimi aksatmamı bekleyenler bu konuda da fena halde yanılmışlardı."

Bir su ısıtıcısı, bir dizüstü bilgisayar ve bir çanta dolusu kitabın bulunduğu odada sabahtan akşama kadar kesintisiz olarak çalıştığını kaydeden Lekesiz, beş ciltlik 'Yeni Türk Edebiyatında Öykü'nün ikinci ve üçüncü ciltlerini techir sırasında yazdığını dile getirdi.

"Rektör mahkemeye gitmeye zorlanmamı emretti"

Lekesiz, kitabın ikinci cildi yayınlanınca, yaşananları şu sözlerle aktardı:

"Yeni rektör Tahsin Nuri Durlu, kitabın ikinci cildine bakıp 'Bunlar nasıl adamlar, ellerini bağlıyoruz ayaklarıyla çalışıyorlar' diyerek küplere biniyor ve kadromun müdürlüğe indirilmesini ve mahkemeye gitmeye zorlanmamı emrediyor. O zamanlar mahkemeye gitmek, "bu gelen mürtecidir" bilgisiyle birlikte gitmek demek olduğundan, idareye sorumluluk yüklemeksizin işten atmanın da en garantili yoluydu. Rektörün emriyle Yapı İşleri Dairesi'ne müdür olarak gönderilip, mevcut çalışma ortamını da kaybedince, Rabbim yeni imkanlar ihsan etti, sadece üniversiteyi değil Kırıkkale'yi de terk ederek, müstafi sayılmayı seçtim."

Süreç sırasında üniversitede mağduriyet yaşayan birçok kişinin yanı sıra, Çevik Bir'in rektörü Tahsin Nuri Durlu'dan "mürteci değildir" kaydını içeren bir berat almak için uğraşanlar olduğunu ifade eden Ömer Lekesiz, "Ama asıl olan inançlarını ve ideallerini terk etmedikleri için beni de terk etmeyen adam gibi adamların varlığıydı" açıklamasında bulundu.

Lekesiz o süreci şöyle anlattı:

"28 Şubat sonrası 5 ay süren bir tecrit hayatından sonra Kırıkkale Üniversitesi'nden tamamen ayrıldım ve Mersin'e taşındım. Tecrit gerçkten insanlık dışı bir şeydi ama bu süreçte beni hiç yalnız bırakmayan idareci ve asistan arkadaşlarım da vardı. Ertan Aydın, Mustafa Balcı, Mehmet Uzman, İsmail Altan Akgün, Faik Cengiz Uysal, Sait Okumuş, Mustafa Orçan, Şefik Deniz, Muhterem Dilbirliği, İbrahim Dalmış, Alim Yılmaz'dı bu isimler, onlardan başka gelenim olmuyordu."

"Birçok hoca Çevik Bir ve adamlarının dümen suyuna girdi"

Tecrit sırasında üniversitede kendisiyle aynı muameleye maruz kalan başka isimler de olduğuna dikkati çeken Lekesiz, şöyle konuştu:

"Merhum Nazir Akalın da aynı süreçte haksızlığa maruz kaldı. Onunla 1995 yılında, üniversitede çalışırken tanışmıştım. Sanırım Sosyal Bilimler'de misafir öğrenci olarak yüksek lisans yapıyordu. Tam bir edebiyat tutkunu, zeki ve araştırmacı bir kabiliyete sahip biriydi. Yüksek Lisansını tamamladıktan sonra Şerif Aktaş'ın öğrencisi olarak doktoraya da başlamıştı fakat 28 Şubat'ta o da benimle aynı muamelelere maruz kaldı."

Lekesiz, süreç sırasında Nazir Akalın'la telefon yoluyla görüştüklerini, bu yolla irtibatı hiç kesmediklerini söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:

"28 Şubat'tan sonra Kırıkkale Üniversitesi'nde bir çok hocanın Çevik Bir ve adamlarının dümen suyuna girdiklerine tanık olmuştuk, Şerif Aktaş hoca da seçimini bu yönde yapmış olanlardandı. Nazir'in de bundan etkilenmesi kaçınılmazdı. Şerif Aktaş'ın makalelerini yazmaktan, eksik kitaplarını tamamlamaktan hiç şikayetçi olmadığı halde, onun tarafından dışlandığını, ortada bırakıldığını biliyordum. Nazir de bir süre sonra artık Ankara'da ikamet ediyordu ve işsiz kalmıştı."

Nazir Akalın'ın, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarının ardından 2002 yılında intihar ederek hayatını kaybettiğini belirten Lekesiz, şu değerlendirmede bulundu:

"Nazir kitap masrafından başka masrafı olan biri de değildi, üstelik karısı da çalışıyordu. Yine de maddi bir sıkıntısının olmaması mümkün değildi tabii, işsiz kalmıştı ancak bu tümüyle hayatını belirleyen bir şey değildi.

Edebiyata bağlıydı, çalışkandı, tecessüs sahibi bir araştırmacıydı. Bu konuda çok akıl yoran, dirsek çürüten biriydi. 28 Şubat nedeniyle değişen ilişkilerden olumsuz yönde etkilenmesi adeta kaçınılmazdı. Kendisini, hakkı gasp edilerek kapıya bırakılmış gibi hissetmesi doğaldı. Öte taraftan, yakın dostu, Kırıkkale Üniversitesi'nden kendisi gibi atılan Hüseyin Alacatlı'nın intihar yoluyla vefatı da onda ayrı bir saplantı oluşturmuştu sanki ve onun ölümünden yaklaşık altı ay sonra o da aynı yolla öteye göçtü."

Lekesiz, "28 şubat süreci benzeri binlerce acı gerçeklerle doludur" diyerek, sözlerini şu şekilde tamamladı:

"Fakat şu da unutulmamalı ki, ne 28 Şubat'ta zulme maruz kalan insanlar ne de onların aileleri yaşanan haksızlıklar ve zulümler karşısında ağlamayı, sızlanmayı tercih etmediler bilakis vakur bir duruşu seçip hayatlarını devam ettirmeye çalıştılar. Çünkü insan hayatı için sabır önemlidir. Gücünün yetmediği yerde buğz etmek de insanların hakkıdır ve darbecilere edilen o buğzlar da, bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat'ın çok belli bir süre içerisinde rafa kaldırılmasına yetmiştir. Hayat devam ediyor, şimdi bizim için 28 Şubatların bir daha olmamasını temenni etmek, huzurun ve istikrarın duacısı ve takipçisi olmak evladır."

Kaynak: AA

Son Dakika Kültür Sanat Bunlar Nasıl Adamlar, Ellerini Bağlıyoruz Ayaklarıyla Çalışıyorlar' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement