Küllük'te Sağ ve Sol Aynı Masadaydı - Son Dakika
Kültür Sanat

Küllük'te Sağ ve Sol Aynı Masadaydı

Küllük\'te Sağ ve Sol Aynı Masadaydı

Eski Beyazıt’ın aynı zamanda Dersaadet’in kalbi olduğunu söyleyen kültür tarihçisi Beşir Ayvazoğlu bir hatırlatma daha yaptı: Buradaki kahvelerde sağ ve sol aydınlar aynı masa etrafında oturabiliyordu.

27.07.2013 00:09

Türkiye’nin önemli kültür tarihçilerinden gazeteci yazar Beşir Ayvazoğlu, bir zamanlar, Beyazıt’ın her türlü ağacı bünyesinde barındıran gölgeliklerinde yer alan kahvelerin İstanbul’un en önemli entelektüel mekanları olduğun söyledi. Türkiye Diyanet Vakfı'nın organize ettiği ve İBB Kültür A.Ş.'nin katkılarıyla gerçekleşen 32. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı'na konuk olan Ayvazoğlu, Beyazıt’ta bulunan Küllük, Çınaraltı ve Marmara gibi mekanların kültür tarihimizdeki yerini anlattı. Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği ESKADER’in katkılarıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Ayvazoğlu, ‘Çınaraltı sağcı ve dindar entelektüelleri ağırlarken, Küllük ise solcu entellektüellerin mekânı olmuştu’ dedi. Yahya Kemal'den Necip Fazıl'a Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Peyami Safa'ya, Abidin Dino’dan Tarık Buğra’ya kadar Osmanlı'dan intikal ederek ilk eserlerini Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde veren entelektüel sohbetler yapan şair ve yazarların doldurduğu Küllük ve Çınaraltı kahvelerinin önemine vurgu yapan Ayvazoğlu, Küllük mecmuasına karşı, Çınaraltı mecmuasının çıktığını hatırlattı.


Şimdi bu kavga ne diye!


Beyazıt'ın 60 ve 70'li yıllardaki sağ sol kavgalarından çok uzak, yan bakışmalardan ve taşlamalardan öteye gitmeyen ve gerektiğinde aynı masayı paylaşan farklı dünya ahalisini ağırladığını vurgulayan Ayvazoğlu, "Sonraları sağ ve sol kesim arasında yarılma yaşandı. Şimdi de bir takım odaklar bu iki grubu birbirine düşman etmek için özel bir gayret sarf ediyor. Aklı başında bir aydının bu tür bölünmelere izin vermemesi lazımdır. Aynı toprağın ekmeğini yediğimizi düşünerek asgari müşterekler buluşmak gerekir. Elbette farklı düşüneceğiz, ama ortak olduğumuz meseleler için bir araya gelip tartışmasını, konuşmasını da bileceğiz. Beyazıt kahveleri de böyle ortamlardı. Marmara Kıraathanesi'ne devam edenler ise ikinci bir üniversite bitirmiş gibi olurdu" dedi.


Tam bir medrese muhiti


Beyazıt’ın geçmişte bugünkü gibi olmadığını ve 1960 yılında mimar Turgut Cansever'in tam uygulanmamış yayalaştırma projesi ile bu hale getirildiğini anlatan Beşir Ayvazoğlu, meşhur abidevi kapının ardında yer alan İstanbul Üniversitesi binasının da Osmanlı döneminde Harbiye Nezareti olduğunu anlatarak "Üniversite olmasının ardından Beyazıt, kültür hayatımızın nabzının attığı bir merkez haline geldi. Zaten etrafa bir bakarsanız birçok medrese yapısının olduğunu görürsünüz. Bu civar esasen medrese muhitiydi. Zaten bitişiğindeki üçüncü tepede yer alan Süleymaniye, ulema semtiydi" dedi.


Entelektüel Beyazıt Babıali’yi beslerdi


Süleymaniye semtinin İstanbul'un ilim ve kültür merkezi olduğunu hatırlatan Beşir Ayvazoğlu, bunda, bir zamanlar basının kalbi olan Bâbıâli'ye yakınlığının da etkisi olduğunu kaydetti. Ayvazoğlu, basının Bâbıâli'yi terk ettikten sonra İstanbul'un herhangi bir semtinin basın merkezi olarak adlandırılamayacağını da dile getirdi. Gazetecilerin, eskiden, İstanbul Üniversitesi, Sahaflar Çarşısı gibi eski ve yeni kültürle hasır neşir olan Beyazıt'a da komşu olma avantajı yaşadığını anlatan Ayvazoğlu, Beyazıt'tan Vezneciler'e giden yolun da bir zamanlar Hattatlar Çarşısı olduğunu ve burada sanatkârların dükkânlarının bulunduğunu dile getirdi.

Kaynak: Star

Son Dakika Kültür Sanat Küllük'te Sağ ve Sol Aynı Masadaydı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement