Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinin başarılı şekilde, umut verici şekilde ilerlemeye devam ettiğini belirterek, "İstediğimiz hızda olmasa da sabotajlar, provokasyonlar yaşansa da biz çözüm sürecinin hassasiyetini muhafaza ediyor, üzerimize düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getiriyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, Bingöl Havalimanı'nın açılış töreninin ardından Bingöl Valiliğini ziyaret etti. Erdoğan, daha sonra Valilik tarafından Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi bahçesinde sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, kanaat önderleri, işadamları ve vatandaşların katılımıyla düzenlenen iftara katıldı.
Yemeğin ardından vatandaşlara hitap eden Başbakan Erdoğan, üniversite kampüsünde vatandaşlarla olmanın sevinciyi yaşadıklarını belirterek, ramazanın "başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da ebedi azaptan kurtuluş olan bir ay" olduğunu söyledi.
Erdoğan, Kur'an-ı Kerim'in yer yüzüne indiği, Hazreti Muhammed'e peygamberlik vazifesinin tevdi edildiği, affın, marifetin, rahmet ve bereketin haneleri doldurduğu ramazan ayının, Türkiye'ye, millete ve Türk-İslam alemine hayırlar getirmesi dileğinde bulundu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
" Myanmar, Somali, Bangladeş, Mısır ve Suriye'de kanla acıyla gözyaşıyla acıyla iftarlarını açan kardeşlerime Rabbim nusretini bir an önce göndersin niyazında bulunuyorum. Yoksulluktan, yokluktan, zulümden kırıldığı halde kalplerinde Allah sevgisini, peygamber muhabbetini, Kur'an aşkını bırakmayan kardeşlerimizin semaya kalkan ellerini Rabbim geri çevirmesin, rahmetini esirgemesin, dualarını kabul etsin. Ramazan ayıyla birlikte gündemimize sabır kavramı yerleşiyor, sevgi yerleşiyor, Yaradanın isimlerinden birisi de 'Es Sabur'dır. Allah sabreder, sabrı sever ve sabredenlerle birliktedir. Ancak sabır acziyet demek değildir. Bizler için sabır: ekilen bir fidanın boy vermesini beklemek gibidir. Sabır, aslında ileri görüşlülüktür, geleceği düşünmek, hayal etmektir ve sağlam adımlarla kökü sağlam bir temelle geleceği inşa etmek demektir.
Mevlana ne güzel söylemiş; 'Açlığa sabredersin adı oruç olur./ Acıya sabredersin adı metanet olur. / İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur./ Dileğe sabredersin adı dua olur./ Özleme sabredersin adı hasret olur./ Sevgiye sabredersin adı aşk olur.' İşte bizler de böyle bir sabır içindeyiz. Bugüne kadar çok zulüm gördük, çok baskı gördük, çok provakasyon gördük, çok haksızlık gördük, çok hakaret işittik ama sabırla metanetle hepsinin üstesinde geldik, geliyoruz ve geleceğiz."
-"Aynı havayı soluduk aynı sofrayı paylaştık"-
Başbakan Erdoğan, onurlu bir şekilde, dik durarak, diklenmeden mücadelelerini sürdürdüklerini, diğer yandan dua ettiklerini, sabır gösterdiklerini ve sabrın sonunda muratlarına eriştiklerini, Türkiye'yi selamete eriştirdiklerini vurguladı.
Demokratik hayat boyunca birçok darbe ve muhtıra yaşadıklarını ancak hiçbir muhtıra ve darbenin uzun vadede başarıya ulaşamadığını, uzun vadede halkın iradesi karşısında duramadığına da şahit olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, "Hiçbir karanlık gücün Türkiye'mizdeki kardeşlik ortamına, dayanışma ortamına ciddi zararlar veremediğini gördük. Biz tarih boyunca medeniyemizin ürünü olan değerlerimizden ilham alarak aynı havayı soluduk, aynı sofrayı paylaştık, aynı ekmeği bölüştük. Aziz milletimiz onca badireye rağmen dünyaya kardeşlik dersi vermiş, kardeşlik anıtı dikmiştir" diye konuştu.
Milletin her türden etnik kimliği ve mezhep farklılığını benliğinden söküp atan Türk milletinin kardeşinin acısını kendi acısı bildiğini, onun başarısıyla övündüğünü ifade eden Başbakan Erdoğan, "Bizler kendi yüreğini kardeşinin yüreğinin hizasına getirmiş, kendi kalbini kardeşinin kalbinin içine yerleştirmiş, aynı ahenkte, aynı tonda ses vermiş, söz söylemiş milletin çocuklarıyız" dedi.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Myanmar'da burnu kanayan, Yemen'de ayağı incinen, Suriye'de bombalar altında inleyen, Mısır'da askeri darbeye maruz kalmış kardeşlerimizin sızısını yüreklerimizde hissettik, hissediyoruz. Birileri akıl veriyor. Diyorlar ki 'bu dış politika iflas etmiştir.' Niye? Oralara kulak verdiğimiz için, oraların derdiyle dertlendiğimiz için. Bunların tarih bilgisi de yok, tarih bilinci de yok. Çünkü bunlar tarihlerini çok kısır bir çerçeve içerisinde yorumluyorlar. İşin aslı bu değil. Şöyle asırlar geriye zaman tünelinde gittiğimizde ecdadımız Osmanlının Hint Yarımadası'na gidişinin bir anlamı var. Durup dururken boşu boşuna gitmediler. Sadece yeryüzünde adaletin ikamesi için oralara kadar gittiler. Biz böyle bir ecdadın torunuysak kenarımızda, sınır komşularımızda olan bunca zulme biz seyirci kalamayız. ya elimizle müdahale edeceğiz ya dilimizle müdahale edeceğiz ya da buğuz edeceğiz. Bu da inancın en zayıf noktasıdır. Biz, dilsiz şeytanlar gibi olamayız, kardeşlerimiz acı çekerken, zulme uğrarken 'adam sen de' diyemeyiz."
-"Dolarları, avroları görerek kuyruğa girmedik"-
Başbakan Erdoğan, kardeşlik anlayışlarının menfaate dayanmadığını, "menfaat kardeşliği" olmadığına işaret ederek, "Birileri dolarları, avroları görerek kuyruğa girebilir. Biz, dolarları, avroları görerek kuyruğa girmedik. Biz, çalıştık, azmettik, alın teri döktük ve hamdolsun 10 yıl önceki Türkiye'yi üçe katladık. Bundan sonraki süreçtede bu böyle olacak. Altyapısıyla üstyapısıyla her şeyiyle hamdolsun o ekilen tohumlar berekete durdu. Biz, kardeşliği çıkara dayalı, menfaate dayalı bir ortaklık olarak görmeyiz. Kardeşliğimiz ekonomik çıkarlara da dayanmaz" ifadesini kullandı.
Kendileri için ne istiyorlarsa Türkiye'nin her yerindeki, dünyanın her köşesindeki kardeşleri için de aynısını istediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Yetimlerin, öksüzlerin, yolda kalmışların, garip gurebanın hakkını, hukukunu savunmak, hakları teslim etmek, bizim kardeşlik anlayışımızın tam merkezindedir" görüşünü belirtti.
Başbakan Erdoğan, kardeşlerin, komşuların birbirinin hukukuna riayet etmesi, birbirine muhabbetle, hoşgörüyle muamele etmesinin kardeşlik anlayışlarının temeli olduğunu, milli birlik ve kardeşlik projelerini bu anlayıştan yola çıkarak tesis ettiklerini, bu anlayış üzerinde ilerlettiklerini belirtti.
Bölgede 10 yıllar boyunca devam eden ret, inkar ve asimilasyon politikalarını kardeşliğin önündeki en büyük engel olarak gördüklerini ve ellerinin tersiyle ittiklerini vurgulayan Erdoğan, bu bölgenin her anlamda ihmal edilmiş olmasını aynı şekilde kardeşliğin önünde engel olarak gördüklerini ifade ederek şunları söyledi:
"10,5 yıl boyunca bölge illerini kalkındırmak için çok büyük mücadele verdik. Aynı şekilde gerek bu bölgede gerek diğer bölgelerimizde gençlerin kanının, anne ve babaların gözyaşının akmasını da kardeşliğimizin önünde bir mania olarak addettik ve bu kanı bu gözyaşını durdurmak için yüreğimizi ortaya koyduk, bedenimizi ortaya koyduk. Dedik ki 'bu işi Allah'ın izniyle başaracağız.' Çözüm süreci başarılı şekilde, umut verici şekilde ilerlemeye devam etti, devam ediyor. İstediğimiz hızda olmasa da sabotajlar, provokasyonlar yaşansa da biz çözüm sürecinin hassasiyetini muhafaza ediyor, üzerimize düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getiriyoruz."
Çözüm sürecinin sadece ilk aşamasının dahi bölgede çok büyük bir umuda, çok büyük bir canlanmaya vesile olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, aylardır bu bölgeden acı haberler almadıklarını anımsatı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Terk edilen, boşaltılan köylere kardeşlerimiz geri dönüyor, insanlar yürek huzuruyla yollara çıkıyor, dağlarda piknik yapıyor, 10 yıllardır göremedikleri köylerine, mezralarına dönüyor. Bunun yanı sıra ticaretin canlandığını, yatırımlara dair umutların çoğaldığını, işsizliği çözmeye dönük önemli adımların atıldığını görüyoruz. Sadece adı, sadece ilk aşaması bile bölgenin çehresini değiştiren çözüm sürecinin, ileriki aşamalarda bölgeyi nasıl kalkındıracağını, nasıl huzura ve refaha sevk edeceğini sizin de muhayyilenize bırakıyorum."
- Ankara
Son Dakika › Politika › Başbakan Erdoğan Bingöl'de - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?