Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesinin gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki gerekçeli kararına ilişkin, "Anayasa Mahkemesi, keşke gerekçeli kararında esasa ilişkin hiç yorum yapmasaydı. 'Bunlar tanınmış kişilerdir, bunların tutuksuz yargılanmaları usule daha uygun olabilir' dese bunu anlarsınız. Ama esasa uygun bir mütalaa yaparsa Anayasa Mahkemesi, bu doğrudan doğruya birinci derece mahkemenin kararına müdahaledir, biz ona karşı çıkarız" dedi.
Kurtulmuş, NTV'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
" Türkiye'ye vize serbestliği haziran ayında gelecek mi" sorusuna Kurtulmuş, "Ümit ederim. Avrupa Birliğinin bu anlamda bizden beklediği müzakereler çok olumlu bir şekilde seyrediyor. Atılması gereken adımlar var. Bunların bir kısmı atıldı, bazı değişiklikler yapıldı" yanıtını verdi.
Bununla ilgili reform adımlarının bir kısmını da hazirana kadar geçireceklerini belirten Kurtulmuş, bu tarih geldiğinde, Türkiye'nin serbest dolaşım hakkını kazanacağını ifade etti.
"Yasalar çıkmadan önce, Başbakan Davutoğlu'nun destek anlamında muhalefet partileriyle bir görüşmesi olabilir mi" sorusuna Kurtulmuş, "Her düzeyde olabilir, Meclis grup yöneticileri anlamında da olabilir, ilgili bakan arkadaşlar da görüşebilir, Sayın Başbakan da görüşebilir. Bu nihayetinde açık bir demokratik süreçtir. Tabii ki bütün muhalefet partilerinin desteklerini isteriz" karşılığını verdi.
"Alevilerle ilgili yapılacak düzenleme kapsamında, 'cemevi' ifadesinin yasal mevzuata girmesi konusu ne aşamada" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Bunlar son noktaya doğru geliyor. Önemli bir müktesebat var. Sayın Faruk Çelik'in ilgili bakanlığı sırasında başlamış olan çok sayıda çalıştay yapılmış. Orada ortaya çıkan bir müktesebat, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri var. Çeşitli toplantılar var. Bu, Türkiye'nin hassas konularından birisi" dedi.
Türkiye'de herkesin kendi inancını, inancından doğan geleneklerini rahat bir şekilde yaşayabilmesi gerektiğinin vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Cemevlerinin yasal statülerini kaybetmesiyle ilgili esas mesele, Alevi Bektaşi dergahlarının kapanmasıyla başlayan süreçtir. Bu da devrim yasalarının bir parçasıdır. En başından itibaren kurumsal olarak kaybedilmiş olan bir yapının, günün ihtiyaçları çerçevesinde yeniden hayata geçirilmesini konuşuyoruz. Teolojik belki çok farklı bir tartışma yok ama sonuç itibarıyla siyaset, sosyolojik gerekler bakımından çok farklı ihtiyaçlar ortaya çıkmış. Şehirlerde önemli Alevi toplulukları oluşmaya, şehir hayatının içerisinde o eski cemevi ya da köy odalarındaki cemevleri şeklindeki yapı değişmeye, ihtiyaçlar çeşitlenmeye başlamış. Dolayısıyla buradaki esas şey devletin 'bu inanç şöyledir' diyerek tanımlaması değil, kendisini bu inancın içerisinde, İslam inancının bir parçası olarak gören Alevi Bektaşi geleneği içerisinde kendisini tanımlandıran kardeşlerimizin, yurttaşlarımızın kendisini nasıl ifade ettiğidir, ihtiyaçlarını nasıl gördüğüdür."
Aleviliğin aynı Sünnilik gibi Türkiye çoğunluğunu oluşturan meselelerden olduğunu, İslam inancının içerisinde bulunduğunu ifade eden Kurtulmuş, Alevilerin de aynı diğer yurttaşlar gibi bu vatanın, toprağın asli unsurları olduğuna dikkati çekti.
"Yapısal boşluk olsaydı operasyon yapılamazdı"
Alevi Bektaşi kimliğini taşıyan, bu toplulukları temsil edenlerin görüşlerinin çok önemli olduğunu belirten Kurtulmuş, "Orada da çok farklılıklar var. Bir noktaya doğru geliyor. İnşallah bu anlamda cemevlerinin yasal statü kazanması bakımından ilgili adımların atılacağı noktaya doğru geliyoruz" dedi.
"Terör operasyonlarına katılan askerlere yasal zırh verilmesi" şeklindeki tartışmaların hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Son dönemde terörle mücadelede bu kadar başarılı bir sonuç alınmasının en temel nedeni, askerin, polisin, sivil otoriteyle birlikte son derece iyi koordine edilmiş bir faaliyet içinde olmasıdır. Belki son 25-30 senedir bu kadar ciddi bir koordinasyon sağlanamamıştı. Bütün operasyonların hepsi, mevcut yasalar çerçevesinde yapılmıştır ve bu operasyonların yapılmasında hiçbir yasal boşluk yoktur" yanıtını verdi.
İlgili valinin organizasyonu, talebi çerçevesinde, askeri birliklerin şehirlerin içerisinde konuşlandırıldığını ve operasyonlarda başarılı bir şekilde yer aldığını dile getiren Kurtulmuş, bu sürecin başarısını "asker-sivil" koordinasyonuna bağladı. Kurtulmuş, herhangi bir yasal boşluğun bulunmadığını bildirdi.
"Yasal bir hazırlık yok mu operasyona katılanlar için" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Yapısal bir boşluk olsaydı zaten bu operasyonlar yapılamazdı. Şu anda yapılan bir çalışma olmadığını ifade ediyorum. Sonuç itibarıyla alandaki çalışma koordinasyon içerisinde sürdürüldü" diye konuştu.
"AYM'ye bireysel başvuru hakkını AK Parti verdi"
Kurtulmuş, "Anayasa Mahkemesinin (AYM) Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile ilgili gerekçeli kararına ilişkin hükümet tarafından gelen eleştiriler ve AYM'ye bireysel başvuruların sınırlanması yönünde hazırlık olup olmadığı" yönündeki soruya, Anayasa Mahkemesi kararları üzerinde tartışılmasının bile Türkiye'nin gerçekten bir hukuk devleti olduğunu ortaya koyan bir mesele olduğunu belirtti.
Hükümet ile Anayasa Mahkemesinin görüşleri arasında bir fark olmasının yasama, yürütme ve yargının birbirinden ne kadar ayrı çalıştığının açık bir ispatı olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bazıları Sayın Cumhurbaşkanımızın mesele hakkında görüşlerini ifade etmesini, hükümet yetkililerinin mesele hakkında görüşlerini ifade etmesini 'nerden çıkıyor diye' değerlendirdiler" dedi.
AYM'ye bireysel başvuru hakkını verenin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemdeki AK Parti iktidarı olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sürede Anayasa Mahkemesi görüşünü ifade etmiştir. Ondan önce, Anayasa Mahkemesi kararını ortaya koymadan evvel, hiçbir siyasiden bu dosyayla ilgili hiçbir görüş belirtilmemiştir. Ne Cumhurbaşkanımız ne bir başka siyasi yetkili. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararlarını etki altına alacak hiçbir söz söylenmemiştir. Karar açıklandıktan sonra Anayasa Mahkemesinin, bu tabii ki bir mahkeme kararı vermiyor, sadece bir tedbir, AK Parti hükümetinin insan haklarının ihlali olmasın bakımından, telafisi imkansız zararlar ortaya çıkmasın diye almış olduğu bir uygulamayı yerine getiriyor ve tutuksuz yargılanmalarıyla ilgili bir karar veriyor. Aslında bu bir dosya incelemesi değil. Burada bizim temel itirazımız bu."
"AYM, yetkilerinin sınırları dışında hareket etti"
Kurtulmuş, bireysel başvurunun, AYM'ye "esas hakkında bir karar verme" hakkı tanımadığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Burada Anayasa Mahkemesi, keşke gerekçeli kararında esasa ilişkin hiç yorum yapmasaydı. 'Bunlar tanınmış kişilerdir, bunların tutuksuz yargılanmaları usule daha uygun olabilir' dese bunu anlarsınız. Ama esasa uygun bir mütalaa yaparsa Anayasa Mahkemesi, bu doğrudan doğruya birinci derece mahkemenin kararına müdahaledir, biz ona karşı çıkarız. Ama esas tartışmamız gereken mesele bu kadar açık bir hukuk meselesinin Türkiye'de siyasi bir tartışma konusu haline getirilmesidir. Siyasi tartışma konusu haline getirilmesine gerek yok. Anayasa Mahkemesi, burada öyle görünüyor ki yetkilerinin sınırları dışında hareket etmiştir. Bunu da eleştirmek herkesin hakkıdır. Bu anlamda herkes kendi kişisel eleştiri hakkını kullanarak buna karşı görüşlerini dile getiriyor. 'Efendim nasıl konuşursunuz, olur mu, Anayasa Mahkemesini eleştirilemez' diyemez kimse."
Bireysel başvuruların sınırlanmasıyla ilgili düzenleme olup olmadığı yönündeki soruya ise Kurtulmuş, "Bu konuluşur. Bu tür konular konuşulur. Uzun müzakere edilir. Çünkü her yasanın bir de etkisi var. Bunların etki analizlerinin yapılıp, 'Benim aklıma böyle geldi, bunu bu şekilde yapalım' değil, bu şekilde olmaz. Bu etki analizleri ortaya konulur, eğer uygulamada faydalı olacağı anlaşılır, bu konuda belli bir konsensüs oluşursa böyle bir yasa hazırlığına gidilir" dedi.
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: (2) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?