Çözüm Sürecinin Yönü Demokratikleşme

"Kürt açılımı" hazırlıklarını yürütmekle görevlendirilen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, dün merakla beklenen açıklamasını yaptı, ancak "Çözüm sürecinin yönü demokratikleşme olacaktır" demekle yetindi.

Türkiye’nin benzer ülkelerin modellerini değil kendi yöntemini geliştireceğini belirten Atalay, aydınlara ve medyaya da "Gelin bu sürece katkıda bulunun" çağrısı yaptı. Atalay, İmralı ile mesajlaşmayı da yine yalanladı.

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın hükümetin "Kürt açılımı" hazırlıklarını yürütmekle görevlendirdiği İçişleri Bakanı Beşir Atalay, dün merakla beklenen açıklamasını yaptı, ancak "Çözüm sürecinin yönü demokratikleşme olacaktır" demekle yetindi. Atalay, basın toplantısından önce Dışişleri Bakanlığı’na giderek Bakan Ahmet Davutoğlu ile görüşen ve önceki gün Türkiye, ABD ve Irak heyetleri arasında Kuzey Irak kaynaklı terör konusunda Ankara’da yapılan üçlü zirve hakkında bilgi verdi. Daha sonra İçişleri Bakanlığı’na dönerek basının karşısına çıkan Bakan Atalay, merakla beklenen ’Kürt açılımı’ konusunda şunları söyledi:

"Önümüzdeki dönemde yazılı ve görsel basının temsilcileri ve bazı köşe yazarlarıyla da görüşmeler planlıyoruz. Sadece bugün değil, bugüne kadar yazılmış kitaplar, makaleler, yapılmış araştırmalar ne varsa hepsini değerlendiriyoruz.

Üretken, zengin çoğulcu bir basınımız var

Ülkemizde zengin, çoğulcu bir basın yapısı var. Büyük bir entelektüel birikimimiz var. Üretken, zengin basınımız ve entelektüel birikimimiz var. Biz bu birikimi bunun içinde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Yazılan ve söylenen her şeye ilgi gösteriyoruz. Bu süreçte medyamızın her türlü yapıcı desteğini bekliyoruz. Bu konuda ülkemizin, insanımızın geleceğine, güzel Türkiye’ye hizmet için hepiniz katkı verin. Bu süreci hepimiz böyle görelim.

Olumlu bir ivme var değerlendirmeliyiz

Yakalanan olumlu ivmeyi en iyi şekilde değerlendirerek sorunumuzu kendimiz çözmeliyiz. Bu tüm toplumun meselesidir. Bunu bir devlet politikası olarak yürütme çalışması ve kararlılığı içindeyiz.

Birlikte yaşadığımız acı tecrübeler göstermiştir ki geçmişe saplanıp kaldığımızda geleceği kaybederiz. Yürütülen sürecin en önemli özelliği geçmişten ders alıp geleceği birlikte kurarak, çocuklarımıza güçlü ve müreffeh bir ülke bırakma azmidir.

Bu konuda en büyük kazanç ve güvencemiz halkımızın yüzyıllardır her türlü olumsuzluklara ve kışkırtmalara rağmen bir arada yaşama ve ortak bir gelecek inşa etme iradesine sahip olmasıdır.

15 Ağustos tarihi bizim tarihimiz değil

İngiltere, İspanya gibi terörle mücadelede tecrübeleri olan ülkelerin durumlarını inceliyoruz. Ancak hiçbir ülkenin benimsediği yöntemi ülkemize aynen uygulamak gibi bir düşüncemiz yok, bu mümkün de değil. Her ülkenin kendine özgü şartları var. Gerekirse bu çalışmanın sonunda gelinen noktayı Sayın Başbakan kamuoyuna açıklayacak.

15 Ağustos gibi bir tarih, bizim tarihimiz değil. Dileğimiz, çalışmayı çok da uzun bir süreye yaymamak. Bu yaz döneminde inşallah bu konuda mesafe almak istiyoruz.

Atmosferi biliyorsunuz. Bütün çabamız, olumlu atmosferi pozitif sonuçlara doğru götürmek. Bu manada siyasi partilerimizin katkılarını bekliyoruz. (DTP’yi kastederek) Bakın ’çalışmamızın dışında tutma’ diye hiçbir negatif unsur kullanmadım.

(İmralı ile mesajlaşma hakkında) Sayın Cumhurbaşkanımızla ve Başbakanımızla ilgili o tür haberler çıktı biliyorsunuz. Kendileri bunu yalanladılar. Ben de aynı şeyi ifade edeyim buradan, mesajlaşma vesaire gibi bir şey söz konusu olmamıştır."