TBMM Soma'daki Maden Faciasını Araştırma Komisyonu - Son Dakika
Politika

TBMM Soma'daki Maden Faciasını Araştırma Komisyonu

8 Haziran Pazar günü Soma'ya gidecek komisyon üyelerine, Hacettepe Ünivertesi'nden Prof. D. Ünver ile TKİ ve Çalışma Bakanlığı yetkilileri teknik bilgi verdi Prof. Dr. Ünver: "Özel sektör bunu 24'e değil de, belki 28 dolara mal etseydi, o aradaki küçük farkla bütün önlemler çok rahatlıkla alınabilirdi" "(Soma'daki facia) Belki çok konuşulmadı ama basınçlı hava boruları plastik. Bunun plastik olduğunu yeraltında ben hiç görmedim. Yüzlerce ocağa gittim. Bu çelik olur" "Kablolarla ilgili bilirkişi raporu var. 'Bakırlar görünüyor' diyor.

06.06.2014 20:37

Hacettepe Üniversitese Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü Maden İşletme Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bahtiyar Ünver, Soma'daki maden faciasının yaşandığı ocaktaki kömür maliyetine değinerek, "Özel sektör bunu 24'e değil de, belki 28 dolara mal etseydi, o aradaki küçük farkla bütün önlemler çok rahatlıkla alınabilirdi" dedi.

Manisa'nın Soma İlçesinde Meydana Gelen Kaza Başta Olmak Üzere Maden Kazalarının Araştırılarak Bu Sektörde Alınması Gereken İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu üyeleri, 8 Haziran Pazar günü Soma'ya gitmeden Prof. Dr. Ünver ve TKİ ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinden teknik bilgi aldı.

Prof. Dr. Ünver, Soma'daki kömürün yapısı itibariyle kalın bir kömür damarı olduğunu, bunun da üretim açısından daha kompleks ve karmaşık bir işlem yapmayı gerektirdiğini ifade ederek, "Kalın kömür damarı demek daha fazla sorun, daha titiz çalışma, daha iyi projelendirme, her şeyi ince eleyip sık dokuma demek" diye konuştu.

Kömür üretimi açısından Soma'nın şartlarını anlatan Prof. Dr. Ünver, burada meyilli ve derin olması ile faylı bir yapının arz etmesi dolayısıyla ciddi sıkıntılar bulunduğunu söyledi. Prof. Dr. Ünver, "İleride çalışacağımız yerler artık daha derinde basınçların biraz daha arttığı konumlarda ve bol miktarda metanın geleceği kısımlarda olacak. İleride benzer kazalarla kesinlikle karşılaşırız eğer gerekli araştırmaları yapmaz, önlemleri almazsak. Şu andaki gibi çalışırsak kesinlikle benzer kazalar olacak. Mevcut kaza olabilecek kazalar içerisinde en kolay önlenebilir olanıydı. Tespit edilmesi, ölçülmesi, görülmesi, önlenmesi tamamen mümkün olan bir şeydi. Bir grizu patlaması bekliyordum maalesef ben şeyde, henüz değil. Çünkü şu andaki çalışılan yerlerde de çok fazla metan yok" dedi.

Türkiye'de doğru dürüst  metan içeriklerinin belirlendiği bir laboratuvar bulunmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Ünver, hemen çok ayrıntılı bir kömür metan içeriğinin belirlenmesi laboratuvarının oluşturulması ihtiyacı bulunduğunu söyledi.

Bir kömür metan içeriği haritasının tam olarak belirlenmesi kömürün yangına yatkınlığının bilinmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Ünver, şöyle devam etti:

"Bu kazanın en önemli nedenlerinden bir tanesi bu ocak işletim planının doğru olmaması diyebiliriz. Kesinlikle 3, 3.5 milyon ton kömür çıkan yerde bir yerden hava girip, bir yerden de çıkmaz. Madenciliğinin pratiğinde böyle bir şey yok. Geçmiş yıllarda TKİ ile çalıştığımız dönemde ve ondan sonra da bu ocaklardaki havalandırma sorunun olabileceğini ve mutlaka havalandırma network analizi incelenmesi gerektiğini söyledik. 'Bu analizleri yapalım' diye TKİ'ye proje tekliflerinde bulunmuşuz. O çalışmaları gerçekten yapabilmiş olsaydık burada ciddi bir havalandırma riskinin olduğunu söyleyebilirdik. Bu konunun çok iyi uzmanı olmanıza gerek yok. Standart bir maden mühendisi bile buradaki hataların ne olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilir.

Maden planının doğru olması lazım. Eğitim, denetim düzgün yapılacak. Maden projesinin doğru yapıldığından emin olmazsanız geri kalanların hiçbirisini gerçekleştiremezsiniz. İş projede bitiyor. Türkiye'de bu iş nasıl yapılıyor? Enerji veTabii Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM)  var. Buraya projeler veriliyor. Tabi büyük projeler belki daha iyi inceleniyor ama küçük projeler hepsi aslında kes, yapıştır."

"İş güvenliği kültürünün iş yerinde olması lazım"

Prof. Dr. Ünver, MİGEM'in projeleri ile bunların doğru uygulandığını denetleyen bir sisteme ihtiyacı bulunduğunu bildirdi.

2006'da ABD'de bir kömür madeninde bir grizu patlaması olduğunu ve 12 işçinin hayatını kaybettiğini anımsatan Prof. Dr. Ünver, "ABD'de yer yerinden oynadı. Bizim Soma için televizyonların ve medyanın yaptığı haberlerden daha fazlası, daha serti yapıldı. Ondan sonra tuttular bu sistematiği değiştirdiler" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin de bunu yapması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ünver, şunları söyledi:

"Şimdi yapmazsak maalesef bu  kazalar artarak devam edecek. Tamamen 1 milyon ya da 1.5 milyon ton kömür üretmek için planmış bir ocakta  3.5  milyon ton kömür çıkardığınız zaman böyle bir şeyin olması...En büyük talihsizlik ana nakliye yolunda böyle bir şeyin olması. Kazanın olduğu anda bilirkişi raporundaki değerlere bakarsak yaklaşık olarak ocağın 3 ayrı panosunda mevcut yangın olduğunu görüyoruz.  Yangınlarla mücadele ediliyor ama belli ki bu yangınlarla mücadele yöntemleri de eksik. Özel sektör bunu 24'e değil de, belki 28 dolara mal etseydi, o aradaki küçük farkla bütün önlemler çok rahatlıkla alınabilirdi ve zaten bu kadar kömür bu ocaktan çıkmazdı."

Prof. Dr. Ünver, metan ve yangın riski haritalarının çıkarılması, planların çok doğru bir şekilde yapılması ve mevzuatın baştan aşağıya radikal bir şekilde değiştirilmesi gerektiğini belirterek, "Şurasını şöyle yapalım, burasını biraz düzeltelim ile düzelecek bir şey değil bu. 4 ayda bir giden Çalışma Bakanlığı iş müfettişinin denetimiyle filan düzelecek bir şey değil. O, iş güvenliği kültürünün iş yerinde olması lazım" dedi.

"Müfettiş iş güvenliği için gitmişse ocağa mutlaka giriyordur"

Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ)  İşletme Daire Başkanı Ali Sağır, ortalama olarak tüm iş kollarında 73 bin kaza olurken, bunun 7 bin 800'ü madencilik iş kolunda, 6 bin 900'ünün de kömür madenciliği iş kolunda olduğuna dikkati çekti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Okuyucu da bir iş yerine sadece iş müfettişi değil, birçok alanda devletin farklı kurumlarından denetim elemanlarının da gittiğini söyledi.  Okuyucu, "İş sağlığı ve güvenliği için giden arkadaşımız oraya mutlaka gidiyor. Ama bunun dışında giden, diğer kurumlardan olabilir. Bunların hepsi ocağa girmez. Ocağa girenler sadece iş sağlığı, güvenliği müfettişleri girerler. Onlar girmiyorsa  zaten işini yapmıyor demektir. Bizim arkadaşlarımız madenler çok tehlikeli yerler olduğu için o riski zaten almazlar. O müfettiş iş güvenliği için gitmişse ocağa mutlaka giriyordur" diye konuştu.

Okuyucu, 2010'daki kapatma ve durdurma rakamlarına dikkati çekerek, bu tarihte teftişler sonucu rakamların arttığını söyledi. Okuyucu, artık tehlikeli iş yerlerinde durdurmadan kesinlikle çekinilmediğini ve bu işlemin hiç tereddütsüz yapıldığını kaydetti.

Maden ve inşaat sektöründe ölüm ve kaza oranının diğer sektörlerden daha fazla olduğunu ifade eden Okuyucu,  "92 kazası Kozlu'da oldu. Şu anda alt işverenlik, haklı olarak unsurlardan biridir, değerlendirilmesi gerekebilir. Ama tek sebep değildir. Kozlu'daki kaza devletin elindeyken oldu. Orada 262 kişi öldü. Bugün mesela 'alt işverenlik kalksaydı kaza olmazdı' yaklaşımı doğrudur. Ama bir tek sihirli sebep arayıp, 'ondan ötürü kaza oldu' demek bundan sonraki kazalarla ilgili alınacak tedbirleri önlüyor" dedi.

İş Müfettişi Mustafa İlkan Özer de teftiş istatistikleri hakkında bilgi verdi.

"(En ucuz sen verdin, sen bunu yap) demeyecek"

Prof. Dr. Ünver, daha sonra milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Bir soru üzerine Prof. Dr. Ünver, madenlerde projenin önemine dikkati çekerek şu yanıtı verdi:

"Bir madende doğal havalandırma olur mu? Olmaz. Havalandırma planı, şu kadar kömür üreteceğiz, havalandırma şöyle olacak. Bunların hepsi planlanmış, projelendirilmiş olsa hiçbir sorun olmaz. Projeleri doğru yapacağız. Havalandırmayı incelediğimizde 'bu havalandırmayla, bu üretim yapılmaz' diye karar vereceğiz. Oralara yeni havayolları açacağız, bunun maliyeti de kaç paraysa para. Maliyetini oturacağız zaten hesaplayacağız. TKİ onlardan 50 liraya alıp, 150 liraya başka yere satacağına 60 liraya alıp, 150 liraya başka yere satacak. Ortada bir kaynak, para harcama sıkıntımız yok. O fiyata mal edemezse bile o zaman TKİ oturacak, hesaplayacak 'ben sizden 50 liraya değil, 60 liraya alacağım' diyecek. 'Çünkü bu kadar paraya güvenli bir şekilde çıkarılabilir' diyecek. 'En ucuz sen verdin, sen bunu yap' demeyecek."

Soma'da facianın yaşandığı maden ocağına ilişkin bir soru üzerine de Prof. Dr. Ünver,  şunları kaydetti:

"Bakın belki çok konuşulmadı ama basınçlı hava boruları plastik. Bunun plastik olduğunu yeraltında ben hiç görmedim. Yüzlerce ocağa gittim. Bu çelik olur. Kazanın olduğu ilk gün hakikaten rahattım. Biz madenciler biliriz, orada basınçlı hava borusu vardır, onu açarız bir yere sığınırız. 2 gün, 3 gün, 5 gün bir şey olmadan kalabiliriz. Ama basınçlı hava borusu yanmış ve patlamış. 'Bir patlama oldu' falan diyorlar. Belki de o. O patlayınca zaten her yerdeki kömür, gaz birbirine girmiş ve yangın birkaç dakika içerisinde acayip büyük boyuta gelmiş. Kablolarla ilgili bilirkişi raporu var. 'Bakırlar görünüyor' diyor. Yeraltında kullanılan kablo yanmaz. Kavrulur, çatlar ama içinden bakırını göremezsiniz. Demek ki yer üstünde kullanılan kablolar kullanılmış."

Pro. Dr. Ünver, dünyada madencilikte en güvenli ülkenin Avustralya olduğunu ifade etti.

İş müfettişinin yaptığı denetimi de tartışmak gerektiğini belirten Prof. Dr. Ünver, "Belki oradaki yetkiyi, kapsamı  genişletmek, daha sistematik hale getirmek lazım. Projenin doğru yapılmasını sağlamak lazım. 1, 1.5 milyon ton kömür çıkaracağınız bir ocaktan 3.5 milyon ton kömür çıkarıyorsunuz...Aslında  geri kalan bütün sorularımızın cevabı bunun içinde var" diye konuştu. - TBMM

Kaynak: AA

Son Dakika Politika TBMM Soma'daki Maden Faciasını Araştırma Komisyonu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement