Halkın İradesi Mahkum Ediliyor" - Son Dakika
Güncel

Halkın İradesi Mahkum Ediliyor"

Azadi Hareketi Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Delal, 7 Haziran öncesi dillendirilen "Barajı aşamazsak savaş başlar" söyleminin, "1 Kasım'da AK Parti iktidar olursa savaş şiddetlenir' açıklamalarına dönüştüğünü belirterek, "Bu, kesinlikle halkın iradesini mahkum etmek, terörize etmektir" dedi.

28.10.2015 14:09

EMİN İLERİ - Azadi Hareketi Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Delal, 7 Haziran öncesi dillendirilen "Barajı aşamazsak savaş başlar" söyleminin, "1 Kasım'da AK Parti iktidar olursa savaş şiddetlenir' açıklamalarına dönüştüğünü belirterek, "Bu, kesinlikle halkın iradesini mahkum etmek, terörize etmektir" dedi.

Delal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çözüm Süreci'ne destek vermek amacıyla 7 Haziran seçimlerinde HDP ile ittifak kurulduğunu belirterek, bunun aynı zamanda Kürt meselesini çözmek için adım atan AK Parti'ye de destek anlamına geldiğini savundu.

HDP ile geliştirdikleri seçim ittifakına ilişkin metnin altına imza atan her hareket veya partinin aslında aynı zamanda Çözüm Süreci'ni desteklemekten dolayı AK Parti'ye de bir destek vermiş sayılacağını öne süren Delal, 7 Haziran seçimleri öncesi yapılan spekülasyonlara karşı siyaseti desteklediklerini vurguladı.

Seçimlere gidilirken HDP'nin barajı geçememesi durumunda ciddi problemlerin yaşanacağının dillendirildiğini anımsatan Delal, "Bugün o, tehdide dönüştürülmüş durumda. 1 Kasım seçimleri için kendisine 'Kürt siyaseti' diyen hareketin unsurları ve Türkiye'deki bileşenleri, şık olmayan, siyasete dair olmayan bir dil kullanmaya başladı. 7 Haziran öncesi dillendirilen 'Barajı aşamazsak savaş başlar' söylemi, '1 Kasım'da AK Parti iktidar olursa savaş şiddetlenir' açıklamalarına dönüştü. Bu, kesinlikle halkın iradesini mahkum etmek, terörize etmektir" şeklinde konuştu.

Birtakım silahlı unsurlarla, tehdit söylemleriyle aslında halkın ve halkın iradesi ile siyasete vereceği desteğin rehin alındığını aktaran Delal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Halkın bir biçimde arzu ettiği istikamette kendisini tebarüz ettirmesine engel olunuyor. 7 Haziran sonrasında yükseltilen çatışma ortamı ve bu ortamla beraber kullanılan dil, asında işin hiç de Kürt toplumunun hak, adalet ve hürriyet talebiyle birebir orantılı olmadığını veya bu talebin bir biçimde Türkiye'de iktidar-muhalefet mücadelesi içerisinde manipüle edildiğini göstermektedir. Halbuki Kürt toplumunun tabii ve siyasi temel hak ve hürriyeti talebi ile mevcut iktidar partisi karşısında konumlanması arasında bana kalırsa hiçbir bağ bulunmamaktadır. Çünkü Kürtlerin tarihsel iradesinin tahakkuk etmesi, iktidarda kimin olduğuyla ilgili değildir. İktidarda bulunan unsurun bu taleple ilişkisiyle alakalıdır. Bu anlamda da bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti, tarihi boyunca Kürt toplumunun tarihsel iradesiyle yakın ilişki kurmuş, bir hükümetle en paradoksal bir biçimde en kötü ilişkiyi, Kürt toplumu adına siyaset yaptığını söyleyen unsurlar kurmuşlardır."

"Konuşmamak vebaldir"

Delal, HDP ve PKK'ya yönelik eleştirilerinin yadırganmaması gerektiğini söyledi.

7 Haziran'a kadar PKK ve HDP'ye ciddi toleranslar tanıdıklarını, avanslar verdiklerini dile getiren Delal, "7 Haziran'dan sonraki süreçte Çözüm Süreci'ni destekleme kastıyla bir araya gelmiş ittifakımızın bırakın hedeflerine ulaşmayı, taban tabana zıt biçimde bir durumla, bir vakayla karşı karşıya kalmış olması, artık konuşmamız gerektiği konusunda bize bir iradeyi dayatmış durumdadır. Konuşmamak bir vebaldir" ifadelerini kullandı.

HDP'nin seçim kampanyasını "Seni başkan yaptırmayacağız" sloganı üzerine kurduğunu, Kürt toplumunun bunu sorgulamaya vakti bile kalmadığını ifade eden Delal, şöyle devam etti:

"Kürtlerin arasında bunu sorgulamak neredeyse ihanet etmek gibi algılatıldı. Algı operasyonu başarılı bir biçimde yürütüldü. Kürtler şu an kendi iradeleriyle yürümüyor. Tahakküm altına alınmış bir iradeleri söz konusu. Tahakküm altına alan da PKK ve HDP'dir. Normalde Kürt toplumunun tarihsel talepleri başkanlık sistemi içerisinde anayasal anlamda daha rahat güvence altına alınabilirdi. Başkanlık sistemine karşı olmak, aslında Kürtlere 'Senin tarihsel iradenin tahakkuk etmesine engel olacağız' demek."

Delal, çatışmayı şehirlere indiren PKK'nın, Kürtlerin ölümüyle hegemonyasını garantilediğini belirtti. Bu hegemonya ve rehin alma durumunun yoğun ve baskın bir biçimde trajediler üzerinden garantiye alındığını ifade eden Delal, şunları anlattı:

"İşte Cizre'de, Silopi'de, Sur'da, Lice'de, Yüksekova'da, Şemdinli'de, Beytüşşebap'ta gerçekleştirilen operasyonlar sonucu ortaya çıkan bir trajedi, bir ödenen bedel. Yani Kürtlerin ölümüyle bu hegemonya aslında garanti altına alınmak isteniyor. Kürtler bu garantiyi sağlamak için ölmek zorunda bırakılmıştır. Ölümler olması lazım ki bu üretilen siyaset sorgulanamasın. Kürtler öldüğü zaman bu siyaset için ölmüş olacak. İmaj böyle oluşturulacak ve sen bu ölümler içerisinden bu siyaseti sorgulayamayacaksın. Çünkü bu siyaseti sorgulamak, ölümleri sorgulamak ya da ölen insanların boşa öldüğünü söylemektir. Halbuki bu kabul edilebilecek bir durum değildir."

"Artık bu Kürtlerin iradesi adına yapılmış bir mücadele olamaz"

Delal, yürütülen silahlı mücadelenin Kürtlerin iradesi adına olmaması gerektiğini belirtti.

Silahlı dönemin 2013'te bittiğinin söylendiğini hatırlatan Delal, şöyle konuştu:

"Peki bu çocuk oyuncağı mı? Kürtlerin tarihsel iradesinde bundan sonra silahlı mücadele dönemi bitmiştir. Bunu (PKK) sen yayımladın. Biz de kabul ettik. Kimin iradesi adına silahlı mücadeleyi tekrar başlatıyoruz? Artık bu Kürtlerin iradesi adına yapılmış bir mücadele olamaz. Kürt toplumu şunu bilsin, kendileri için ölmüyorlar. Son çatışmalar için bazı güçler bir şeyler vadetmiş olabilir ama bundan en fazla elde edilecek şey, PKK'nın ömrünün uzatılması olabilir. Kürt toplumu adına elde edilecek bir kazanım değildir. PKK adına elde edilmiş bir kazanım olabilir."

Delal, PKK'nın, Kürtlere sormadan başkaldırı ilan ettiğini, şehirlere inip, yıkıma yol açarak trajediler yaşattığını vurgulayarak, "Kürtler, PKK'nın başlattığı savaşa destek vermiyor. Bu durum, Kürt toplumunun kolektif bilincinin senin bu mücadele yöntemini reddettiği anlamına geliyor. Bunu açıkça deklare de ediyor. Cizre'nin göbeğinde en yoğun döneminde insanlar ya da Silopi'de, Sur'da 'Biz savaş istemiyoruz' diyor. Sen buna rağmen bunu sürdürüyorsan, demek ki Kürt toplumunun iradesini hiç önemsemeden ayaklarının altına almışsındır" şeklinde konuştu.

HDP'nin, verilen siyasi desteğe dayanarak Kürt halkı adına PKK'ya "Savaşı durdur" demesi gerektiğine işaret eden Delal, "Kürt toplumunun 7 Haziran'da verdiği siyasi destek PKK tarafından terörizasyon unsuru olarak kullanıldı. Bu desteği kendisine çatışmayı başlatma yetkisi verildiği şeklinde manipüle etti halbuki bu siyasete destekti. ve HDP bunu açık bir biçimde Kürt halkı adına söylemek zorundaydı, kendi adına değil. 'Bana bu halk, bu oyu siyaseti ve Çözüm Süreci'ni yükseltmek, devam ettirmek, savaş konseptini devre dışı bırakmak için verdi, kusura bakma ben bu destekle sana minnet borcumu ödeyemem' diyebilmeliydi" ifadelerini kullandı.

"Kürtler PKK'yı kusacak ve yaşam alanı bırakmayacak"

Hükümetin, Çözüm Süreci ile oluşan ambiyansı devam ettirmesi ve Kürtlerin haklarıyla PKK'nın birebir örtüşmediğini bilmesi gerektiğini kaydeden Delal, "PKK, hiçbir zaman Kürtlerin tarihsel iradesiyle, o iradeyi oluşturan gelenek, kültür, medeniyet ögeleriyle bağ kurmuş bir hareket değildir. Kendi toplumuyla bağ kuramamış silahlı hiçbir hareket, huzur ortamını arzu etmez. Toplumuyla kurduğu bütün ilişki, öldürdüğü veya öldürttüğü insanlar üzerinden kurulmuştur. Zaman içerisinde bu ölümlerden PKK çok yararlanmıştır. PKK, bütün imkanını söylem ya da ideolojisiyle değil, silah zoruyla temin ve tesis edebilmiştir. Dolayısıyla Kürtlerin tarihsel iradesi, özgür bir ortam söz konusu olduğunda PKK'yı kusacaktır ve  PKK'ya yaşam alanı bırakmayacaktır" diye konuştu.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Halkın İradesi Mahkum Ediliyor' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement