Marmara Depremi'nin 14. Yılı - Son Dakika
Güncel

Marmara Depremi'nin 14. Yılı

İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç: " Bir doğa olayı olan depremin önüne geçebilmek elbette mümkün değildir" "Asıl hedef, doğa olaylarının doğal afete dönüşmesinin önüne geçmek, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretebilmek, depremi tehlike olmaktan çıkartmaktır" "Türkiye topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, nüfusu bir milyonun üzerindeki 11 büyük kent, ülke nüfusunun ise yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında bulunmaktadır"

16.08.2013 12:27

İnşaat Mühendisler Odası (İMO) Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, bir doğa olayı olan depremin önüne geçebilmenin mümkün olmadığını belirterek, "Asıl hedef, doğa olaylarının doğal afete dönüşmesinin önüne geçmek, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretebilmek, depremi tehlike olmaktan çıkartmaktır" dedi.

Yüzgeç, Marmara depreminin yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 14 yıl önce başta Gölcük olmak üzere neredeyse tüm Marmara bölgesinin depremin yıkıcı etkisini yaşadığını, binlerce insanın hayatını kaybettiğini belirterek, depremin toplumsal psikolojiyi derinden etkilediğini vurguladı.

Deprem karşısındaki çaresizliğin "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" temennisiyle bir parça hafifletilmek istendiği ancak 2011 Van depreminin, her şeyin eskisi gibi yaşanmaya devam edeceğini gösterdiğini öne süren Yüzgeç, bu nedenle Türkiye'nin Van depreminin moral bozucu etkisini derinden hissetiğini savundu.

Yüzgeç, öncesinde de yıkıcı pek çok deprem yaşanmasına rağmen Marmara depreminin ülke için bir milat olarak kabul edildiğinin altını çizerek, "Nitelikli ve güvenli yapı üretimi, yapı denetimi ve ilgili mevzuat tartışma gündeminin ilk sırasında kendisine yer açtı, yapı üretim süreci bileşenlerinin görev sorumlulukları, deprem esnasında ve sonrasında nelerin yapılması gerektiğine dair pek çok bilinmez, sorun olarak varlığını hissetti" diye konuştu.

Deprem gerçeği ve deprem önlemleri bağlamında toplumsal yaşamın sorgulandığına dikkat çeken Yüzgeç, şöyle konuştu:

"Yapı güvenliğinin sağlanmasından afet sonrası örgütlenmeye, deprem bilincinin oluşturulmasından mevzuata kadar geniş yelpazeye yayılmış konularda hissedilir kırılmalara sebebiyet verdi, mevcut durumun iç açıcı olmadığı mutabakat noktası olarak kabul gördü. Depremler asli sorunun sağlıksız ve kaçak yapılaşma, mühendislik hizmeti almadan yapı üretilmesi, yapı üretim sürecinin denetlenmemesi olduğunu açığa çıkardı, dolayısıyla da tartışma yapı denetim kavramı üzerine yoğunlaştı."

-"Türkiye, dünyanın önemli deprem kuşakları üzerindedir"

Yüzgeç, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu, topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümünün deprem tehlikesi altında olduğunu vurguladı.

Anadolu coğrafyasında 1900'lü yılların başından günümüze otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana geldiğini, resmi kayıtlara göre 100 bin civarında insanın hayatını kaybettiğini aktaran Yüzgeç, "Türkiye, dünyanın önemli deprem kuşakları üzerindedir. Ülke topraklarının yüzde 66'sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, nüfusu bir milyonun üzerindeki 11 büyük kent, ülke nüfusunun ise yüzde 70'i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75'i deprem tehlikesi altında bulunmaktadır" ifadesini kullandı.

"Türkiye gerçeği budur; bütün bir toplumsal yaşamın deprem tehlikesine göre düzenlenmesi ertelenemez bir sorumluluk olarak karşımızda dururken, 17 Ağustos depreminin her yıldönümünde soruna ve alınması gereken önlemlere dikkat çekmek durumunda kalmak bile başlı başına tuhaflığa işaret etmektedir" diyen Yüzgeç, şunları kaydetti:

"Bu tuhaflığın sorumluluğu elbette ne vatandaşlardır ne de meslek odalarıdır. Sorumlular bellidir; deprem yıldönümleri sorumlulara sorumluluklarını bir kez daha hatırlatmaya vesile olmaktadır. Bir doğa olayı olan depremin önüne geçebilmek elbette mümkün değildir. Asıl hedef, doğa olaylarının doğal afete dönüşmesinin önüne geçmek, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretebilmek, depremi tehlike olmaktan çıkartmaktır. İnşaat mühendisliği, her zeminde, her şart altında güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretiminin gerçekleşebileceğinin mümkün olduğunu kanıtlayan ve uygulamasını gerçekleştiren bir bilim dalıdır. İnşaat Mühendisleri Odası, bilimsel-mesleki bilgi ve gerekliliklere dayanarak, depremin yıkıcı etkisinin ancak yapı üretiminin ve yapı denetiminin nitelikli hale getirilmesi ile azaltılabileceğini savunmaktadır; bundan sonra da savunmaya devam edecektir." - Kocaeli

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Marmara Depremi'nin 14. Yılı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement