1915 Olaylarına İlişkin Ermeni İddiaları - Son Dakika
Güncel

1915 Olaylarına İlişkin Ermeni İddiaları

Almanya'daki Diyalog ve Barış Derneği'nin Başkanı Ali Söylemezoğlu, 1915 olaylarının kamuoyu önünde şeffaf bir şekilde ortaya koyulması gerektiğini söyledi.

22.04.2015 16:32

Almanya'daki Diyalog ve Barış Derneği'nin Başkanı Ali Söylemezoğlu, 1915 olaylarının kamuoyu önünde şeffaf bir şekilde ortaya koyulması gerektiğini söyledi.

Federal Basınevi'nde düzenlenen toplantıda, araştırmacı yazar Söylemezoğlu, Berlin Türk Cemaati (TGB) Başkanı Bekir Yılmaz ile Berlin Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Yönetim Kurulu Üyesi Niyazi Öncel, 1915 olaylarının cuma günü Federal Meclis'te ele alınmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

1915 olaylarıyla ilgili tartışmalara işaret eden Söylemezoğlu, "Bu önemli bir mevzu. Yoksa parlamento bunu gündemine almaz. Papa, cumhurbaşkanı gündemine almaz. Bir konu tartışmalı olduğu zaman aklıselim sahibi insanların tutacağı bir yol vardır. Açıkça tartışmak lazım. Kamuoyu huzurunda şeffaf bir şekilde ortaya koyulması ve birinin yanlışı varsa kamuoyunun önünde bunların gösterilmesi gerekir. Türk tarihi hakkında sayfalarca yazı yazıyorlar ama bize bir sayfa dahi yazı yazma imkanı tanımıyorlar" dedi.

"Bu meseleyi karşımıza getiren Ermeniler değil"

Tek taraflı ifadelerle bir resmin çizilmeye çalışıldığını vurgulayan Söylemezoğlu, şunları kaydetti:

"İnanılmaz sahtekarlıklarla Alman kamuoyu aldatılıyor. Bu işin arkasında Ermeniler yok. Onu da çok açık söyleyeyim. Ermenilerin buradaki rolü çok küçük. Ermeniler sadece figüran durumdalar. Almanya'da bunun arkasında Alman Protestan Kilisesi var, Alman kuruluşları var, Alman devleti var. Bütün bunlar çok açık. Bu meseleyi karşımıza getiren Ermeniler değil."

Söylemezoğlu, Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'un yarın bir törende yapacağı konuşmada söz konusu olaylarla ilgili "soykırım" ifadesini kullanacağının beklendiğinin hatırlatılması üzerine "Sayın Gauck yetkisi olmayan konulara el atıyor. Soykırım mı, değil mi, bu konuda karar vermek bir mahkemenin yetkisi dahilinde olan bir şeydir. 1948'de bir konvansiyon var bu konuda. Buna göre bu bir suç fiilidir. Suç fiili olup olmadığını ancak mahkeme karara bağlar. Bana şimdi kalkıp hırsız diyemezsiniz. Dediğiniz zaman sizi müfteri olarak değerlendiririm" diye konuştu.

İnsanlık tarihinin en ağır suçu olan "soykırım"la suçlanmanın hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğinin altını çizen Söylemezoğlu, bu konuda ortaya konulan tavrın Türkiye'ye ve Türklere karşı siyasi tavır olduğunu vurguladı.

Bu konunun belgelere dayalı bir şekilde incelenmesi gerektiğini ifade eden Söylemezoğlu, "İlgi duyan herkesle birlikte ele almamız lazım. Ermenilerle ve Almanlarla konuşalım. Her insan yanılır. Biz de yanılırız. Birlikte ele alalım ki farklı fikirde olanlar düzeltsin. Birlikte kamuoyu önünde tartışalım" dedi.

Gazetecilerin bu konuyu tartıştığını ancak tarihçilerin konuşmadığını belirten Söylemezoğlu, sadece Türkiye'nin değil, üçüncü ülkelerin belgelerini de incelediğini ifade ederek belgeler gösterdi.

"Türk milletini soykırımla suçlamak absürt bir şey"

TGB Başkanı Yılmaz da Katolik dünyasının ruhani lideri Papa'nın, ardından Avrupa Parlamentosu'nun 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını kabul ettiğini, Almanya'da Federal Meclis'in de bu yönde karar almaya niyetlendiğini belirterek "Almanya'daki Türk toplumu olarak buna sessiz kalmamız mümkün değil. 1915 olayları ancak tarihçilerin ve mahkemelerin yargılayacağı bir süreç, Birinci Dünya Savaşı'ndaki bir süreç. Ebetteki tehcir sırasında Ermeniler hayatını kaybetmiştir. Müslümanlar, Türkler de hayatını kaybetmiştir. Ancak bunu soykırım olarak tanımlamak kabul edilir bir durum değil" ifadesini kullandı.

Yılmaz, 2012 yılında Alman Meclisi'nde muhalefetin verdiği bir önergede, Batı Afrika'da 1904-1908 yıllarında yapılanın soykırım olarak tanımlanmasını istediğini, dönemin federal hükümetinin de 1948'de BM'de alınan karar mukabilinde geriye dönük tanımlama yapılamayacağını ifade ettiğini hatırlattı.

TGB Başkanı Yılmaz, şöyle devam etti:

"3 yıl geçmeden bugün, kendilerinin yapmış olduklarını soykırım olarak tanımlamazken geriye dönük Anadolu'da olmuş olayları soykırım olarak tanımlama gayreti içindeler. Bu çalışmaların hiçbirisinin tarihi anlama, gerçekleri araştırmayla uzaktan yakından bir alakası yok. Bu tamamen siyasi girişim. Türkiye'ye karşı yürütülen siyasi bir komplo. Millet olarak tarihe baktığımızda her dönem darda olanlara kol kanat germişiz. İkinci Dünya Savaşı esnasında Türk diplomatları tarafından 20 binin üzerinde Yahudi, Macaristan üzerinden İstanbul'dan Filistin'e götürülmüş. Böyle bir milleti soykırımla suçlamak absürt bir şey. Bunu kabul etmek mümkün değil."

Yürüyüşe katılın

Berlin'de cumartesi günü yürüyüş yapılacağını anımsatan Yılmaz, "Bu milli mesele. Kimse duyarsız kalmamalı. Herkesin güçlü ses vermek için yürüyüşe katılması lazım" dedi.

Federal Meclis'te cuma günü 1915 olaylarıyla ilgili bir önerge oylanacağının hatırlatılması üzerine de Yılmaz, "Kaç tane parlamenter gerçek anlamda tarihi derinliğe, bilgiye birikime sahip ki bu konu üzerinde bir yargıda bulunsun. Bu, parlamentonun işi değil. Bu, tarihçilerin ve mahkemelerin işi. Siyasilerin işi değil" diye konuştu.

"Milletvekilleri vicdanlarına danışsın"

Federal Meclis'teki parlamenterlerin oylamadan önce vicdanlarına danışmaları çağrısında bulunan Yılmaz, konuya ne kadar hakim olduklarını gözden geçirdikten sonra oy vermelerini ve "soykırım" kelimesinin kullanılmamasını talep etti.

Yılmaz, Papa'nın, Avrupa Parlamentosu'nun veya Alman hükümetinin karar almasıyla bu sorunun çözülemeyeceğinin altını çizdi.

Avrupa'daki Türk toplumunun çeşitli düşmanlıklarla karşı karşıya kaldığına işaret eden Yılmaz, "Camiler kundaklanıyor. Evler kundaklanıyor. Topluca yürüyüşler yapılıyor. Bir de başımıza böyle soykırım meselesi çıktı" dedi.

Federal Meclis'ten içinde "soykırım" geçen bir önergenin geçmesi durumunda bunun, Almanya'daki Türkleri etkileyeceğini kaydeden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"50 yıldır her şeyi yapmaya gayret ettik. Uyum dediler uyum için çaba sarf ettik. Eğitim dediler seferber olduk. İş dediler, 80 bin şirket kurduk. Buralı olun dediler gayrimenkuller aldık. Buralı insanlarımız Almanlarla evlendi. Geldiğimiz noktada bize düşmanca yaklaşım tarzı var. Bu da Türk toplumu içinde vatanını seven, milletini, dinini ve diyanetini seven insanlarda bir duygusal kopmaya sebebiyet verebilir. Biz ağzımızla kuş tutsak biz bunlara yaranamayız havası oluşturulma ihtimali yüksek. Bunu Almanlara anlatamaya çalıştım."

Berlin Atatürkçü Düşünce Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Öncel de bu konuda tek taraflı yaklaşımların ülkeler arasındaki ilişkilere zarar verdiğini kaydetti.

Ekonomi Bakanı Gabriel, ortak tarih komisyonun kurulması önerisini iyi buluyor

Öte yandan, basın toplantısının ardından salonun dışında karşılaşan Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Sigmar Gabriel ile TGB Başkanı Yılmaz bir süre sohbet etti. Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı da olan Gabriel, 1915 olaylarıyla ilgili ortak tarih komisyonu önerisinin sürdürülmesinin en iyi yol olarak gördüğünü belirterek bunun biraz da Ermenilerden dolayı başarısız olduğunu kaydetti.

Yılmaz da buna karşılık, tam da bu konuda Almanya ve Alman hükümetinin yardımcı olabileceğini söyledi.

Federal Meclis'te 24 Nisan Cuma günü 1915 olaylarıyla ilgili bir önergenin oylanması bekleniyor.

1915'te ne oldu?

Osmanlı Devleti'nin 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na Rusya ile farklı saflarda katılmasını fırsat bilen Ermeni milliyetçileri, bağımsız Ermenistan devletini kurmak gayesiyle Rus güçleriyle işbirliği yaptılar.

Rus ordusu, Doğu Anadolu'yu işgal ettiğinde gönüllü Osmanlı ve Rus Ermenilerinden büyük destek gördü. Osmanlı ordusunda görev yapan bazı Ermeniler de Rus ordusuna katıldı. Ermenilerin oluşturduğu birlikler ordunun lojistik kanallarını tahrip ederek Osmanlı ordularının ilerlemesini yavaşlatırken, Ermeni çeteleri de işgal ettikleri yerlerde sivillere yönelik katliam ve zulümlere girişti.

Osmanlı Hükümeti, bu gelişmelerin önüne geçmek için Ermeni temsilcileri ve kanaat önderlerini ikna etmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Ermeni komitalarının saldırıların artması üzerine hükümet, 24 Nisan 1915'te Ermeni devrimci komitelerin kapatılması ve bazı Ermeni ileri gelenlerin tutuklanmalarına ve sürgün edilmelerine karar verdi. Daha sonra, her yıl "Ermeni soykırımını" anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler için bu tarih seçilecekti.

Tedbirlere rağmen saldırıların sürmesi nedeniyle 27 Mayıs 1915'te Ermeni nüfusunun savaş bölgesinde olanları ve Rus işgal ordusuyla işbirliği yapanlarının göç ettirilmesi kararı alındı.

Osmanlı Hükümeti, göç edenlerin insani ihtiyaçları için planlamalar yaptıysa da savaş koşulları, iç çatışmalar, intikam peşindeki yerel gruplar, eşkıyalık, açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle göçler sırasında çok sayıda Ermeni hayatını kaybetti.

Tarihi belgeler, hükümetin, söz konusu trajik olayların yaşanmasını amaçlamadığı gibi göç eden Ermenilere karşı işlenen suçları cezalandırıldığını açıkça ortaya koymakta. Nitekim, henüz savaş son bulmamışken yaşanan insani trajedi sırasında olaylara karışarak suçlu bulunanlar yargılanarak idam edildi.

1917 Bolşevik Devrimi üzerine savaştan çekilen Rusya, bölgeyi Ermeni çetelere bırakırken, Rus ordusunun geride bıraktığı silah ve cephaneyle komitalar pek çok Osmanlı yerleşim yerini işgal etti. Savaşın sonlarına doğru toparlanan Osmanlı Ordusu, Ermenileri Doğu Anadolu'dan çıkarmayı başardı.

Osmanlı Devleti'ne, imzalamak zorunda kaldığı Sevr Antlaşması'nda Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulması dayatıldı. Ancak antlaşma hayata geçmedi. Bunun üzerine Ermeni birlikleri yeniden Doğu Anadolu'yu işgal etti. Aralık 1920'de bu birlikler de püskürtüldü. Daha sonra imzalanan Gümrü Antlaşması ile de bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırları çizildi. Ancak Ermenistan'ın Rusya'nın parçası olması nedeniyle antlaşma uygulanamadı. Antlaşmadaki hususlar, 1921'de Rusya ile imzalanan Moskova, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'la imzalanan Kars Antlaşması ile kabul edildi. Ermenistan, SSCB'den bağımsızlığını elde ettiği 1991'de, Kars anlaşmasını tanımadığını açıkladı.

Adil hafıza ve empati ihtiyacı

Ermenistan ve Ermeni diasporasının genel beklentisi, Türkiye'nin 1915 tehciri sırasında yaşananları soykırım olarak tanıması ve tazminat ödemesi.  "Soykırım" kavramı, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen yok etme eylemi olarak tanımlanıyor.

Söz konusu olayların soykırım olarak tanımlanamayacağına dikkati çeken Türkiye, 1915 olaylarını her iki taraf açısından da bir "trajedi" olarak niteliyor. Türkiye, konunun siyasi çatışmalardan uzak, tarihe tek taraflı bakmadan, tarafların birbirlerinin neler yaşadığını anlama ve birbirlerinin hafızalarına saygı duyma şeklinde özetlenen "adil bir hafıza" perspektifinden çözülmesi gerektiğini vurguluyor.

Türkiye, tarafların arşivlerinin yanı sıra üçüncü ülkelerdeki arşivlerde de 1915 olayları konusunda araştırma yapılmasını, Türk ve Ermeni tarihçilerle diğer uluslararası uzmanlardan oluşan bir ortak tarih komisyonu kurulmasını teklif ediyor.

Erivan ilişkileri normalleştirme fırsatını değerlendiremedi

İki ülke ilişkilerin normalleştirilmesi için en önemli gelişme Ekim 2009'da yaşandı. Taraflar, İsviçre'nin Zürih kentinde diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine yönelik iki ayrı protokol imzaladı.

Protokollerde karşılıklı güven tesisi ve mevcut sorunların çözülebilmesi için tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız, bilimsel incelenmesi konusuna yer verilirken, sınırların da karşılıklı olarak tanınması ve ortak sınırların açılması öngörülüyordu.

Turizm, ticaret, ekonomi, ulaştırma, iletişim, enerji ve çevre konularında işbirliği yapılması, üst düzey siyasi istişarelerden öğrenci değişim programlarına ilişkilerin normalleşmesini tesis edecek adımlar da protokolde yer almıştı.

Türk hükümeti protokolü onaylanmak üzere doğrudan TBMM'ye gönderdi. Ermenistan hükümeti ise metinleri Anayasa Mahkemesi'nin incelemesine sundu. Mahkeme, protokollerin Anayasa'nın lafzına ve ruhuna uymadığına hükmetti. Gerekçe olarak, Ermenistan Anayasası'nın, "Soykırımının uluslararası alanda kabul edilmesi için çabaların sürdürülmesini" gerekli kılan Bağımsızlık Bildirisi'ne atıfta bulunduğu hatırlatıldı. Bu bildiri aynı zamanda, Türkiye'nin doğusunu Ermeni vatanının bir parçası olan "Batı Ermenistan" olarak adlandırıyor.

Ermenistan Hükümeti protokollerin onay sürecini dondurduğunu Ocak 2010'da açıkladı. Protokoller, bundan 5 yıl sonra yani Şubat 2015'te Ermeni hükümeti tarafından geri çekildi.

Bu arada Aralık 2013'te Ermenistan'ı ziyaret eden dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, sorunun çözümü için tek taraflı yaklaşımlardan ve konjonktürel değerlendirmelerden uzak, adil ve insani bir tutum sergilenmesi gerektiğini, tarihin ancak adil hafızayla inşa edilebileceğine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da başbakanlığı döneminde yaptığı 23 Nisan 2014 tarihli açıklamada, Birinci Dünya Savaşı şartları altında hayatını kaybeden, başta Ermeniler olmak üzere tüm Osmanlı yurttaşlarına taziye diledi, barış ve uzlaşma çağrısı yaptı.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel 1915 Olaylarına İlişkin Ermeni İddiaları - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement