AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Türkiye'deki bütün darbelerin, son ikisi hariç amacına ulaştığını belirterek, "2007'de darbe teşebbüsü e-muhtıra oldu. O zaman şapkamızı alıp gitmedik, kapılar ardına gizlenmedik. Hemen o gün akşam Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Genel Başkanımız Erdoğan, bizleri çağırdı o bildiriye karşı vereceğimiz kurumsal kararı hazırladık. 'Hükümet sözcüsü bunu canlı yayında okuyacak' dedik. Bu Türkiye'de bir darbeyi önlemenin ilkidir. 15 Temmuz'da akşam saatlerinde başlayan hain darbe teşebbüsünü Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla bu aziz millet önlemiştir. Bu da ikinci darbe teşebbüsünü önlemedir ve tarihte bir ilktir. Artık kimse bu darbe alçaklığına teşebbüs edemez." dedi.
Yazıcı, Ümraniye Belediyesi Nikah Sarayı'nda düzenlenen " 28 Şubat'a Günümüzden Bakmak" konulu panelde, "muhtar bile olamaz" dedikleri Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı olduğunu, 28 Şubat'ta birinci derece hedefte olanların 16 yıldan bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim sorumluluğunu üstlendiğini söyledi.
Haklı olduğu inancı ile mücadele eden kadroların sonunda üstün geldiğini hatırlatan Yazıcı, bunların kolay elde edilmediğini ifade etti.
Yazıcı, Türkiye'de her 10 yılda bir darbe olduğunu dile getirerek, "Darbenin halk diliyle tanımı siyasi eşkıyalıktır. Egemenlik, kendi kendini yönetme ve yöneticilerini seçme hakkı, halka aittir. Egemenlik hakkı devredilmez, halk bu hakkını temsilcileri aracılığıyla kullanır. Bu milleti küçümseyenler, bu topraklara düşmanların yönlendirmeleriyle her 10 yılda bir bahane uydurmak suretiyle milletin egemenlik hakkına müdahale etmiş, Türkiye bedeller ödemiştir. Bu darbelerin Türkiye'ye maliyeti 390 milyar lirayı buluyor." diye konuştu.
Türkiye'nin 1970'li yıllarda ekonomik ve teknolojik gelişme anlamında Güney Kore'den daha iyi konumda olduğunu ifade eden Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün Güney Kore nerede, biz neredeyiz? Türkiye'nin bu kadar ekonomik kaybının nedeni bu darbelere maruz kalmasıdır. Darbenin iyisi, kötüsü olmaz ama 28 Şubat post modern darbesi, etkileri çok fazla olan bir darbeydi. Sadece siyasi kadrolarla ilgilenmedi, o kadroları devde dışı bırakıp, onun yerine uygun gördüğü kadroları getirmekle yetinmedi. Bir toplumun en önemli gücü sosyal hayatın dokusudur. Sosyal alanı oluşturan insanların birbiriyle olan ilişkileridir. 28 Şubat post modern darbesi, sadece siyasi kadrolara değildir. Bu darbe, sosyal hayata kendince tanımladığı belli kurallar manzumesi içinde müdahale etti, başkalaştırmayı kendisine görev olarak ilan etti. Anayasada, 'kimse eğitim, öğrenim hakkından mahrum kalamaz' denmesine rağmen ülkenin gençleri giyim tarzı nedeniyle eğitim, öğretim hakkından yoksun bırakıldı. Bu tam bir insan hakkı ihlalidir. Etkisi de oldukça fazla oldu. Sadece bu öğrenciler değil aileleri de bu süreçte tarumar oldu. Bu süreçte büyük bir travma yaşandı, milletin yetki verdiği hükümet devre dışı bırakıldı."
Yazıcı, bu süreçte Başbakan olan Necmettin Erbakan'ın 28 Şubat post modern darbesinin aktörleri komutanlar olmasına karşı "Peygamber ocağı" olarak bilinen orduya asla laf etmediğini, ettirmediğini ve komutanlarla orduyu özdeşleştirmediğini söyledi.
"Haksızlık hiçbir zaman süreklilik arz etmez"
Hayati Yazıcı, post modern 28 Şubat darbesinin merkezinde, Türkiye'nin yönetiminin ne şekilde olacağının, ülkeyi kimlerin yöneteceğinin izninin kendilerinde olduğunu telakki eden elitist bir takım kadrolar ve onlarla iş birliği yapan medya, ekonomik ve sosyal hayatın bazı aktörleri olduğunu kaydetti.
O dönemde halkın gönlünde taht kurmuş bir kişilik olduğunu hatırlatan Yazıcı, "O kişi Recep Tayyip Erdoğan'dı. Onu takip ettiler ve Siirt'te yaptığı bir konuşma bahanesiyle tabiri caizse sıkıştırdılar. Bir şiir okumuş, o şiir bahane edildi. 10 ay hapis cezasına mahkum edildi. Amaç, milletin önüne geçecek vasıflarını ortadan kaldırmak, yasak duruma getirmek, 'muhtar bile olamaz' söylemiyle sistem dışında bırakmaktı. Ama O, hiçbir zaman yılmadı. Recep Tayyip Erdoğan ile gece gündüz koşanlardan biriyim. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadı çünkü haksızlık yapmadı. Haksızlık hiçbir zaman süreklilik arz etmez. Eninde sonunda hak yerini bulur. O süreçleri yaşadık ama 3 Kasım 2002'de millet kararını verdi ve kendi kadrolarını iktidara getirmek suretiyle bin yıl sürer denen 28 Şubat post modern darbesine büyük bir fren koydu." şeklinde konuştu.
"Bütün darbelerin arkasında dış bağlantı var"
Yazıcı, 28 Şubat sürecinde başörtü yasağının en ağır döneminin yaşandığını belirterek, şunları kaydetti.
"Mevzuatımızda kızlarımızın başlarını örtünmelerini yasaklayan hiçbir norm yoktu. Bu toplum elde ettiği hak ve özgürlüklerden geriye dönüşü asla kabul etmez. 28 Şubat döneminde kamunun etkin olan bütün kurumları darbecilerin tam anlamıyla vesayeti altındaydı. Hakimler, savcılar, yüksek yargı organları yönlendiriliyordu. Türkiye'deki bütün darbeler, son ikisi hariç amacına ulaşmıştır. 2007'de darbe teşebbüsü e-muhtıra oldu. O zaman şapkamızı alıp gitmedik kapılar ardına gizlenmedik. Hemen o gün akşam Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Genel Başkanımız Erdoğan, bizleri çağırdı o bildiriye karşı vereceğimiz kurumsal kararı hazırladık. 'Hükümet sözcüsü bunu canlı yayında okuyacak' dedik. Bu Türkiye'de bir darbeyi önlemenin ilkidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi orada dikleşmeden dik durduk ve bir darbe teşebbüsünü akamete uğrattık.15 Temmuz'da akşam saatlerinde başlayan hain darbe teşebbüsünü Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla bu aziz millet önlemiştir. Bu da ikinci darbe teşebbüsünü önlemedir ve tarihte bir ilktir. Artık kimse bu darbe alçaklığına teşebbüs edemez."
Yazıcı, Türkiye'de yaşanan bütün darbelerin arkasında dış bağlantı olduğunu dile getirerek, içteki hainlerin de onlara yardım ettiğini ifade etti.
Son Dakika › Güncel › 28 Şubat'a Günümüzden Bakmak' Paneli - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?