Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'nin (AB) yeniden küresel güç konumuna yakışır bir vizyon benimsemeye ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bunun için de genişleme müzakerelerini tutarlı, ilkeli ve hakkaniyete uygun bir şekilde yürütmesi gerekiyor. Bizim yeni Türkiye hedefimiz, asla AB'den bağımsız değildir. Daha güçlü, daha müreffeh, daha demokrat bir Türkiye'yi ifade eden yeni Türkiye hedefimize, AB tam üyeliğimizle daha hızlı şekilde ulaşabileceğimize inanıyoruz" dedi.
Erdoğan, İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) "50. Yılında Türkiye-AB İlişkileri" programında yaptığı konuşmada, bölgesel dinamiklerin hareketli olduğu bir dönemde 31 nolu Dış Güvenlik ve Savunma Politikası faslının açılmamış olmasını makul bulmadığını ifade etti.
AB üyesi ülkelerin neredeyse tamamına yakınının NATO üyesi olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Biz burada beraberiz ya? Niçin bunu engelliyorsunuz? Burada da bizim beraber yürümemiz, dayanışma içerisinde olmamız lazım. Ama bakıyorsunuz orada da hala soru işaretleri içerisinde karar vermekte zorlanıyorlar. Bütün bu tavırlar maalesef hem bizde hem de milletimiz nezdinde AB'nin samimiyetinin ve ülkemize dair yaklaşımının halisane olup olmadığının sorgulanmasına yol açıyor" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin, yaşanan bölgesel ve uluslararası gelişmeler ışığında artık daha farklı bir şekilde ele alınması gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi:
" Suriye'den Ukrayna'ya, Ortadoğu'dan Kuzey Afriya'ya kadar bölgemizde cereyan eden hadiseler ve giderek büyüyen bölgesel tehditler karşısında Türkiye ve AB beraber hareket etmek mecburiyetindedir. Bunun başka çaresi yoktur. AB'nin hem küresel finans krizinin etkileri hem de iç dinamiklerindeki kırılganlık sebebiyle Türkiye'ye her zamandan daha çok ihtiyacı vardır. Çünkü ülkemiz, kritik gelişmelerin yaşandığı çalkantılı bir coğrafyada olmasına rağmen gerek ekonomik performansı gerekse siyasi istikrarıyla adeta bir güven ve huzur abidesi durumunda. Siyasette, dış politikada, ekonomide milletimizin arzularıyla örtüşen, hedefleriyle bütünleşen bir politika ortaya koyduk ve hamdolsun bu çizgiyi 12 yıldır devam ettiriyoruz."
"Türkiye, AB'nin ekonomik istikrarının da anahtarıdır"
Türkiye'nin komşularında yaşanan sıkıntıya ve çatışmaya rağmen büyümesini devam ettirdiğini, ihracatta rekorlar kırdığını ve büyük çaplı altyapı yatırımlarını sürdürdüğünü dile getiren Erdoğan, yüzde 4,7 olarak gerçekleşen Mart ayı sanayi üretiminin, Türkiye'nin büyümenin öngörülenin üzerinde olacağı konusundaki görüşü desteklediğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'nin gerek siyasi çalkantılar gerekse içe dönük politikalar sebebiyle sürekli kan kaybettiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birliğin, yeniden küresel güç konumuna yakışır bir vizyon benimsemeye ihtiyacı var. Bunun için de genişleme müzakerelerini tutarlı, ilkeli ve hakkaniyete uygun bir şekilde yürütmesi gerekiyor. Bizim yeni Türkiye hedefimiz, asla AB'den bağımsız değildir. Daha güçlü, daha müreffeh, daha demokrat bir Türkiye'yi ifade eden yeni Türkiye hedefimize, AB tam üyeliğimizle daha hızlı şekilde ulaşabileceğimize inanıyoruz. Türkiye-AB ilişkilerini kazan-kazan stratejisine dayalı olarak bugünlere getirdik. Aynı anlayışla devam ettirmek istiyoruz. Türkiye ve AB, dış politikadan ekonomik ve ticari ilişkilere, güvenlikten sınır yönetimine, istihdamdan göç politikalarına kadar geniş bir alanda ortak faydayı paylaşıyor. Bölgemizdeki çatışmalar, AB'nin Türkiye'yi dışlamasını değil, tam tersine Türkiye ile ilişkilerini çok daha ileriye taşımasını gerekli kılıyor. Avrupa'nın güvenliği bizim batı sınırlarımızda değil, doğu sınırlarımızda başlıyor. Bunu AB'nin tüm üyeleri ve organları çok daha iyi anlamalıdır. Diğer yandan Türkiye, AB'nin sadece siyasi değil, ekonomik istikrarının da anahtarıdır."
"Türkiye'yi dışlamış bir AB'nin, bölgesel güç konumunu dahi muhafaza edemeyeceğine inanıyorum"
Katılım sürecinde karşılaşılan sıkıntıları, bir eser kaleme aldığı zaman yazacağını açıklayan Erdoğan, "Bütün bunlara rağmen AB hala en büyük ticaret ortağımızdır. Dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 40'ını AB üyesi ülkelerle gerçekleştiriyoruz. Küresel krizin AB ülkelerindeki azalmasıyla bu oran çok daha yukarılara çıkma potansiyeline sahiptir. Bu ortaklığın bize sağladığı yarar kadar AB'ye katkısı olduğu da açıktır. Türkiye'yi dışlamış bir AB'nin, değil küresel, bölgesel güç konumunu dahi muhafaza edemeyeceğine inanıyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde perspektifini tayin edenin de yol haritasını belirleyenin de millet olduğunu belirterek, "Burada özgüvenimizi asla kaybetmeyelim. Tüm adımlarımızı, milletimizin arzusu, talebi doğrultusunda attık. Reformları da aynı şekilde milletimizin rızası ve onayıyla gerçekleştirdik. Bundan sonraki yol haritamızı da bir defa kesinlikle milletimiz çizecektir" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin artık müzakere sürecini çok daha farklı bir boyuta taşımak istediğini ve 18 Eylül 2014'ten itibaren yeni bir vizyon ortaya konulduğunu anlatan Erdoğan, yeni dönemde Türkiye'nin yeni AB stratejisinin inşa edildiği üç temeli, "siyasi reform sürecinde kararlılık", "sosyoekonomik dönüşümde süreklilik" ve "iletişimde etkinlik" şeklinde sıraladı.
Erdoğan, Türkiye'nin katılım müzakerelerindeki düğümün çözülmesi ve ilerleme kaydedilebilmesi için yeni vizyonun, muhataplarda karşılık bulması ve onlar tarafından da benimsenmesi gerektiğini vurgulayarak, gerek ilgili bakanlıklara gerekse İKV gibi sivil toplum kuruluşlarına önemli sorumluluklar düştüğünü dile getirdi.
"Alınanlar, siyasi kararla alınmışlardır"
İKV'nin, 1965'ten bu yana örnek çalışma yürüttüğüne değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu çalışmalardan ziyadesiyle istifade ettik, ancak bugün bu desteğin, bu katkıların artmasına ve koordinasyon içinde daha da ileriye taşınmasına ihtiyaç var. Çok ciddi bir kamu diplomasisi gerekiyor. Bunun ulusal bazda olmaktan öte uluslararası bazda bir kamu diplomasisine ihtiyaç var. Burada rehavet mümkün değil. Çok gayretli olmalıyız, heyecan duymalıyız ve bu şekilde bu finalin yapılması gerekir. Türkiye'nin AB vizyonu çerçevesinde Avrupalı dostlarımızın meseleye daha sağlıklı bir bakış açısıyla yaklaşmasını temin edecek çalışmalara hız vermemiz gerekiyor. Eski korkuların, tereddütlerin, kısır tartışmaların, birkaç ülkenin siyasi ihtiraslarının AB ile ilişkilerimizi esir almasına izin veremeyiz. Ben bu noktada sizlere güveniyorum, inanıyorum. Bakın, 12 yıl önce bu göreve başladığımızda hiçbir fasıl neredeyse açılmamıştı. Böyle bir noktadaydık. Hiçbir fasıl açılmadığı halde bir mücadele başlattık. O zamanlar 15 üyeydi, 12 yıl öncesini söylüyorum. Ondan sonra 13 üye alındı. Ama inanın bu alınan 13 üyenin hiçbirinin de Türkiye ile mukayese edilecek hiçbir yanı yoktur, hiçbir alanda yoktur. Tamamen bu alınanlar siyasi kararla alınmışlardır ve AB müktesebatının gerekleri bunlarda yok. Hamdolsun bizde bunlar var. Biz çünkü 'Alındık, alınmadık' bunlara bakmadık. Dedik ki 'Bunlar bize gereklidir, yapmamız lazım."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İKV'ye, AB'ye üyelik sürecindeki gayreti ve emeği dolayısıyla teşekkür ederken, vakfın 50'nci yılını tebrik etti, ve 9 Mayıs Avrupa Günü'nü kutladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün vefat eden sinema ve tiyatro sanatçısı Zeki Alasya'ya da rahmet temenni etti.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › 50. Yılında Türkiye-Ab İlişkileri - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?