Halit Gülşen/ Hasan Tosun - Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın (ABAD) Demirkan davasında verdiği karar siyasi olarak değerlendirilirken, süreçte mahkeme hakimlerine baskı yapıldığı ve Türkiye aleyhine karar çıkartılması amacıyla hakimlerin değiştirildiği belirtiliyor. Bu kararla ABAD'ın hukuku adeta siyasallaştırdığı ve daha önce aldığı kararlarla çeliştiği vurgulanıyor.
ABAD, Leyla Ecem Demirkan adlı Türk vatandaşının 2007'de Almanya'da yaşayan üvey babasını ziyaret etmek amacıyla Schengen vizesi başvurusunun reddedilmesi üzerine, Almanya aleyhine açtığı davayı sonuçlandırdı. ABAD, Türk vatandaşlarının hizmet alımından yararlanmak amacıyla AB üyesi bir ülkeye vize almaksızın girme hakkının bulunmadığı kararına vardı ancak ABAD'ın kararı, 2009'daki Soysal/Savatlı davasındaki kararıyla çelişiyor. Ayrıca karar, Ankara Anlaşması ve Katma Protokol'ün "kişilerin serbest dolaşımının tam olarak gerçekleştirilmesi" hedefini de tartışmaya açarken, AB'nin kuruluş anlaşmalarıyla da uyuşmuyor.
-"Bu karar, 'Lüksemburg'da hakim yok' dedirtecek bir karardır"-
ABAD'ın Demirkan kararını AA'ya değerlendiren Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Gümrükçü, bu kararla "vizesiz Avrupa" yolunun Türkiye'ye ve vatandaşlarına kapatılmak istendiğini belirtti. ABAD'ın 2000'den 2013'e kadar aldığı kararlarda hizmet sunanların lehine kararlar verdiğini hatırlatan Gümrükçü, Demirkan davasının suni olarak oluşturulduğunu kaydetti.
Gümrükçü, "Demirkan davası, verilen hakları geri alma davasıdır. Bu dava siyasi davadır. Bu karar 'Lüksemburg'da hakim yok' dedirtecek bir karardır. Bu karar olmasa da 75 milyonun vizesiz seyahat hakkı vardır" değerlendirmesinde bulunurken, AB üyesi ülkelerin mahkemeye siyasi baskı yaptığına işaret etti.
Türkiye aleyhine karar çıkartılması için mahkeme hakimlerinin değiştirildiğini ifade eden Gümrükçü, "Kararın bu şekilde negatif çıkması için mahkemeye müdahale edildi. Tüm ve Darı kararını veren hakimi değiştirdiler. Hakimleri atayan 22 ülke karşı görüş bildirmişti. Bu karar, mahkemenin sırtında kara bir leke olarak kalacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
-"Türkler'in Avrupa'ya akın edeceğinden korkuyorlar"
Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Köktaş da kararın siyasi olduğunu belirterek, "'(Evet) dersek, Türk vatandaşları Avrupa'ya akın edecek diye korkuyorlar. Zaten AB üyesi ülkeler ekonomik kriz, işsizlik, kaçak göçmenler ve yabancı düşmanlığı gibi sorunlarla boğuşuyor. Bu yönüyle karar siyasidir" dedi.
Katma Protokol gereğince Ortaklık Konseyi'nin toplanması ve serbest dolaşımla ilgili kararları alması gerektiğini hatırlatan Köktaş, yaklaşık 40 yıldır Ortaklık Konseyi'nin bir araya getirilmediğini anımsattı.
9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacı Can ise kararın siyasi ve ekonomik nedenlerle verilmiş olabileceğini ifade etti. Olumlu karar çıkması halinde Türk vatandaşlarının Avrupa'ya akın edeceği yönünde bir korku bulunduğunu aktaran Can, "Bu karar ile herkesin vizesiz dolaşım hakkı kazanması engellenmiş oldu. Bu kararın böyle çıkmasında, devlet temsilcilerinin yaptığı baskılar sebep olmuş olabilir çünkü AB üyesi ülkeler, 'Türkler, Avrupa'ya akın edecek' diye korku yaşıyorlar. Bu yolu açmak istemiyorlar" dedi.
-Soysal ve Savatlı davası-
Tır şoförleri Mehmet Soysal ve İbrahim Savatlı, 2009'da yine Almanya aleyhine dava açarak, hizmet sundukları için vizeye ihtiyaçları olmadıklarını belirtmişlerdi. Nitekim Soysal ve Savatlı'nın bu itirazını inceleyen ABAD, Katma Protokol'ün 41. maddesine istinaden hizmet sunmak için Almanya'ya giden tır şoförlerinin vizeye ihtiyacı olmadığı ile ilgili bir karara varmıştı. Kararda, "Türkiye'de kurulu şirketlerde çalışan Türk vatandaşlarına, hizmet sunumu için AB üyesi ülkelere girişlerinde vize şartı getirilemeyeceği hükmüne varılmıştı.
-Serbest dolaşım hakkı-
Avrupa entegrasyonunun köşe taşlarından birisi olan kişilerin serbest dolaşımı, AB Hukuku'nda, üye devlet vatandaşlarının diğer üye ülkelere herhangi bir sınırlama ve yasaklama ile karşılaşmaksızın serbestçe girmesi, dolaşması, ikamet etmesi, işe başvurması veya mesleğini icra edebilmesi; gittikleri ülkelerde bu ülkelerin vatandaşlarıyla eşit şartlarda sosyal haklardan yararlanması anlamına gelmektedir.
"İstihdam", "ikamet" ve "eşit muamele" hakları gibi üç temel unsuru bulunan serbest dolaşım hakkının yasal çerçevesi, Avrupa Topluluğu'nu kuran Roma Antlaşması'na dayanıyor. Antlaşması'nın 39-42. maddeleri işçilerin serbest dolaşım hakkını garanti altına alırken, Antlaşma'nın 18. maddesi ise Birlik vatandaşlarının üye devletlerin topraklarında serbestçe dolaşım ve ikamet hakkını açık bir şekilde tanımlıyor. - Ankara
Son Dakika › Güncel › AB Adalet Divanı'ndan Siyasi Karar - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?