Dünya Sağlık Örgütü tarafından "kişiye özgü hoş olmayan bir duyu" şeklinde tanımlanan ağrının; kişiye özgü olması durumu, tedavisinin de kişiye özgü olması zorunluluğunu doğurur. Bu nedenle her ağrı kesici için önerilen dozlar var olsa da bu dozlar kişiden kişiye göre değişkenlik göstereceği için alınacak cevap kişinin genetiğine bağlı olarak değişecektir.
Erol, ağrı oluşum süreci, sebepleri ve tedavisi ile ilgili şu bilgileri aktarıyor.
İnsanın ortaya çıkışıyla birlikte ortaya çıkan ağrı, tarihin her döneminde çeşitli yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılmıştır. IASP (Uluslararası Ağrı Araştırmaları Teşkilatı) tarafından yapılan tanımlamaya göre ağrı; "Vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, gerçek ya da olası bir doku hasarı ile birlikte bulunan, insanın geçmişteki deneyimleriyle ilgili, duysal, efektif ve hoş olmayan bir duyudur." Ağrı bir anda oluşan zincirleme bir reaksiyonun sonucunda oluşur.
Ağrının oluşma nedeni de bilinenin aksine biyolojik sistemi korunmaktır. Çünkü beyniniz ağrıyı hissettiği sürece, ağrıya sebebiyet veren nedeni ortadan kaldırmaya çalışır.
Ağrı, size yaptığınız şeyin zararlı olduğunu ve bunu durdurmanız gerektiğini bildiren bir mesajdır.
Ağrı kişiye özeldir. Bu nedenle kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterir. İnsanlar hayatları boyunca birçok uyaranla karşı karşıya kalırlar. Objektif uyaranların yanı sıra çeşitli kişisel özellikler de ağrı eşiği adını verdiğimiz, ağrıya karşı yanıtta önemli rol oynar. Bazı olgularda hiçbir doku hasarı olmayabilir, bu ağrının daha az gerçek veya daha az önemli olduğu anlamına gelmez. Ağrının önemli bir özelliği duysal, yani sinir lifleri ile taşınan objektif bir semptom olması, diğer bir özelliği ise emosyonel, yani birçok başka faktörlerden de etkilenmesidir. Bu nedenle ağrı özel yani kişiye özgüdür.
Ağrıları süresine bölgesine, sebebine ve yaş grubuna göre sınıflandırabiliriz…
Süresine göre; 1. Akut ağrı 2. Kronik ağrı: 3-6 ay devam eden ağrı
Bölgesine göre; 1.Baş ve yüz ağrısı 2.Boyun ağrısı 3.Bel ağrısı 4.Göğüs ağrısı 5.Karın ağrısı 6.Pelvik ağrı 7.Kol ve bacaklarda ağrı
Ağrının sebebine göre; 1.Sempatik kökenli ağrı 2.Nöropatik ağrı 3.Nosiseptif ağrı 4.Kompleks bölgesel ağrı sendromları 5.Kanser ağrısı 6.Postherpetik nevralji
Yaş grubuna göre; 1.Çocuklarda ağrı 2.Yaşlılarda ağrı
Beyinden gelen mesajla ağrı hissi oluşur…
Vücudumuzun herhangi bir yeri yaralandığında, vücut otomatik olarak ağrı reseptörlerini harekete geçirir ve prostaglandin adı verilen kimyasalları açığa çıkarır. Bu kimyasallar ağrı sinyalini doğrudan omuriliğe aktarır ve omurilik, aldığı bu ağrı mesajını beyine iletir. Beyinde bu mesaj, ilk olarak talamus tarafından alınır ve mesajın işleneceği serebral kortekse iletir. Kısacası, yaralanmanın olduğu bölgeden beyne doğrudan fiziksel bir mesaj iletilir ve burada ağrı olarak bildiğimiz his oluşur. Beyin ağrıyı algılar algılamaz, yaralanmanın olduğu bölgeye hızlıca mesajı geri gönderir ve bu işlem çok kısa bir zaman aralığında gerçekleşir. En bilinen örnek, ayak parmağınızı, masanın ayağına vurduğunuz anda hemen acıyı hisseder ve refleks olarak o bölgeyi ovuşturmaya başlarsınız. Bununla birlikte hafıza da beyinin algılama sisteminin bir parçasıdır. Beyin uyarıldığı zaman, ağrı uyaranlarını hatırlar ve geçmiş deneyimlere dayanarak uyaranın ne olduğunu belirler. Beyin bu uyaranın kronik ve dayanıklı bir ağrı olduğunu hatırlarsa, her yeni ağrı daha şiddetli şekilde hissedilir.
Ağrı karmaşık bir duygudur
İnsanların ortak deneyimlerinden biri olan ağrı, karmaşık ve hoş olmayan bir duygudur. Ağrı bireyi fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden etkilediği için kontrol altına alınması da çok önemlidir. Bireylerin yaşadığı ağrı uyku düzenini, aile yaşantısını, sosyal yaşantısını, iş verimini ve günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini etkileyerek yaşam kalitesini düşürür. Ağrının kontrol altına alınması; bireyin rahatlaması, yaşam kalitesinin yükseltilmesi, komplikasyonların azaltılması açısından önemlidir ve bir gerekliliktir.
Ağrının kontrolü ilaçlar ile yapılır
Günümüzde ağrının kontrolünde yaygın olarak farmakolojik yöntem olarak ilaçlar kullanılmakta. Ağrı kontrolünde analjezik tedavisi, çabuk etki göstermesi ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle ağrının giderilmesinde en çok tercih edilen tedavi yöntemi. Analjeziklerin bilinçsiz ve yoğun bir şekilde kullanılmasının birey ve ülke ekonomisine getirdiği yük, bazı fizyolojik fonksiyonlara olumsuz etkisi ve özellikle narkotiklerin kullanıldığı durumlarda her defasında dozun artırılması nedeniyle tolerans gelişmesi gibi olumsuz yönleri vardır. Yapılan çalışmalar da ağrının kontrolünde yaygın olarak farmakolojik yöntemlerin kullanıldığını gösteriyor.
Ağrı kesici ilaçlar bireysel tahminlere göre değil, doktor ve eczacıya danışılarak kullanılması gereken ilaç grubudur. Ağrı kesiciler bazı hastalıklar hariç tedavi edici olmaktan çok semptom gidermeye yönelik ilaçlardır ve bilinçsizce kullanıldığında olumsuz birçok sonuca yol açabilir. Günlük hayatta en kolay ulaşabileceğimiz ilaç gruplarından olan ağrı kesiciler pek çok insanın vazgeçilmezi. Genel olarak, baş ağrısı, artrit, diş ağrısı ve adet sancısı gibi hafif ve orta şiddetli ağrılar ile çeşitli hastalıklar nedeniyle meydana gelen ateşi düşürmede kullanılırlar. Romatoid artrit, osteoartrit, gut gibi hastalıkların tedavisinde doktorun belirleyeceği dozda ağrı kesiciler tedavi amaçlı olarak da kullanılır.
Ağrı kesici sadece ağrıyı hissetmemeye yarıyor
Vücutta ağrıya sebep olabilecek herhangi bir koşul meydana geldiğinde ağrı merkezimiz harekete geçer ve ağrıya neden olan bileşikler salınır. Ağrı kesiciler de bu kimyasalların oluşumunu engelleyerek etkilerini gösterirler. Yani aslında ağrı kesici aldığımız zaman vücudumuzdaki hasarı tedavi etmiş değil sadece ağrıyı hissetmemiş oluyoruz.
Ağrı kesici kullanırken dikkat!
Ağrı kesicilerin bilinçli ve uygun dozda kullanıldıklarında güvenli olarak kabul edildiğini, morfin tipi dışındaki ağrı kesiciler için bağımlılığın söz konusu olmadığını biliyoruz.
Ağrı kontrolünde 10 günden fazla ağrı kesici kullanılmamalıdır. Genel olarak günlük 4 tabletten fazla ağrı kesici kullanılmamalıdır.
Metamizol sodyum etkin maddesini içeren ilaçlar uzun süre kullanılırsa, kemik iliğini baskılayabilir.
Parasetamol etkin maddesi yüksek dozda kullanılırsa, karaciğer ve böbrek hasarına neden olabilir.
Ateşi olan bir çocuğa kesinlikle asetilsalisilik içeren preparat verilmez. Karaciğer ve beyin hasarı ile sonuçlanan Reye Sendromu'na neden olabilir.
Astım ve solunum yolu rahatsızlıkları ile gut hastalığı olan kişiler asetilsalisilik içeren preparat kullanmamalıdırlar.
Ağrı kesiciler dahil tüm ilaçların kullanımında alkol kullanımından kaçınılmalıdır.
Ağrı kesici etkililiği kişiden kişiye göre değişebilir.
Ağrı kesiciyi tok karnına, bir bardak su ile birlikte almak mide tahribatını önlemede yardımcı olabilir.
Uzun süreli bir ağrı söz konusu ise reçetesiz ağrı kesici almak yerine doktora başvurulmalıdır.
60 yaş üzerindekiler, yüksek kan basıncı, kalp hastalığı veya böbrek rahatsızlığı olanlar, diüretik (idrar söktürücü) ilaç kullananlar, çoklu ilaç kullanan kişiler bireysel tercihlere göre ağrı kesici kullanmamalı, mutlaka doktora başvurmalıdır.
Son Dakika › Güncel › Ağrı Kişiye Özgüdür Ağrı Kesici De Kişiye Özgü Olmalıdır - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?