Ergenekon davasında müebbet hapisle cezalandırılan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, "Hakikatler ve halkın tepkisi karşısında çaresiz kalan bazı çevreler, 'kara propaganda' yapmakla suçlanan şahsıma karşı insafsızca 'kara propaganda' yapmaya devam ediyor" ifadelerini kullandı.
Başbuğ, avukatı İlkay Sezer aracılığıyla yaptığı "Her yer kara propaganda" başlıklı yazılı açıklamada, Ergenekon Davası'nı eleştirdi.
Danıştay Başkanlığında görevi başında Mustafa Yücel Özbilgin'in şehit edilmesinde azmettirici olduğu Ankara'daki özel yetkili mahkemece karara bağlanan kişinin beraat ettirildiğini, "değerli aydın ve askerlere" ise ceza yağdırıldığını aktaran Başbuğ, Balyoz adı verilen dava kullanılarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde bugünün ve yarının komuta kademelerinde yer alabilecek niteliklere sahip personelin ordudan uzaklaştırıldığını savundu.
Avrupa Birliği'nce yayımlanan son İlerleme Raporu'nda yer verilen tespitlerin, Türkiye'de adil yargılama yapılmadığını gösterdiğini iddia eden Başbuğ, "Buna rağmen, Türkiye'de bu mahkemelerde adil yargılama yapıldığını söylemek veya düşünmek sadece ve sadece gülünçtür" değerlendirmesinde bulundu.
AB Raporu'nda, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara ilişkin kararların, toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmediğini ortaya koyduğunu savunan Başbuğ, bir anketin Türk halkının yüzde 70'inin 26. Genelkurmay Başkanı'na terör örgütü yöneticisi ve darbeci suçlamasını vicdanen ve aklen kabul etmediğini gösterdiğini, dış kamuoyunun da bu iddiaları "gülünç ve akıldışı" bulduğunu belirtti.
"Kara propaganda"
"Hakikatler ve halkın tepkisi karşısında çaresiz kalan bazı çevreler, 'kara propaganda' yapmakla suçlanan şahsıma karşı insafsızca 'kara propaganda' yapmaya devam ediyor" ifadelerini kullanan Başbuğ, açıklamasında şunları kaydetti:
"2008 yılı Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı'na atandırılmam beklenmekteydi. Haziran ayı içerisinde, bu atamayı engellemeye yönelik, medya üzerinden, birileri tarafından bir 'karalama kampanyası' başlatıldı. 2004 yılında, Genelkurmay 2. Başkanı iken İsrail'e resmi bir ziyaret yapmıştım. Resmi programda Kudüs'teki Ağlama Duvarı ile Mescid-i Aksa'yı ziyarette yer almaktaydı. Ev sahibinin yaptığı tekliflere uymak ve özellikle inançlarına karşı saygılı davranmak her şeyden önce bir nezaket ve insanlık kuralıdır. 12 Haziran 2008 günü, Kudüs'teki Ağlama Duvarı'nda çekilen fotoğraflar bir gazetede yayımlandı. Osmanlı İmparatorluğu'nun zamanında tamir ettirerek koruduğu Ağlama Duvarı'nı ziyaret esnasında, Fatiha Suresi'ni okuyarak dua ettik. Daha sonra da Mescid-i Aksa'yı ziyaret ettik. Biz Müslümanlar için ayrı bir önemi olan bu camide dua ederken çekilmiş fotoğraflarımız da var, ancak kendilerinde insanların inançlarını, imanını sorgulama hakkını görenler, bu fotoğrafları görmediler. Ağlama duvarında çekilmiş bu fotoğrafları, kara propaganda amaçları için kullananlar, her sıkıştıklarında bu fotoğraflara dört elle sarıldılar. İftiralarına, hakaretlerine devam ettiler. Hakaret ettikleri kişinin, belki de ilk defa, Türk ordusunun en yaygın adlarından birinin de 'Peygamber Ocağı' olduğunu dile getirmiş olmasına da kulaklarını tıkadılar. Çünkü onlar, kör ve sağırdırlar. Bu iftiracıları Allah'a havale etmenin yanında, yasal zeminde de mücadelemiz devam edecektir."
Başbuğ, Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin, 2 Ekim'de, Ağlama Duvarı'nda çekilen fotoğraf üzerinden Facebook'ta yapılan hakaret içeren beyanlar nedeniyle üç kişinin "hakaret etmek" suçundan cezalandırılmasına karar verdiğini hatırlatarak, "Her şeye rağmen, Türkiye'de adalet dağıtan yargıçlar da var" değerlendirmesinde bulundu.
"Yurt dışında görevdeydim"
Poyrazköy'deki kazılarda gömülü 5 boş kullanılmış lav silahına "boru" dediği iddiasını da yalanlayan Başbuğ, "Askerler boş, kullanılmış lavların bir daha kullanılmayacağını bilir. İşe yaramayacak boş lavları toprak altına gömmenin anlamsızlığını bilir. O zaman bu boş lavları oraya kimler gömmüş olabilir?" diye sordu.
"İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nın fotokopisine, "kağıt parçası" denilmesine de değinen Başbuğ, "Dikkat edilsin ki o gün elde bulunan bir fotokopidir. Fotokopiye 'kağıt parçası' denilmesi suç mudur? Hayır" ifadelerini kullandı.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral Başbuğ, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"Bütün bu haksız itham ve iftiralar yetmiyormuş gibi, son günlerde bazıları, 28 Şubat sürecinde, yurt dışında görevde olduğum halde, benim o süreçte MGK Genel Sekreteri Başyardımcısı olduğumu utanmadan ileri sürdüler. Bu iddialarının da boş çıkması üzerine, daha sonraki yıllarda bulunduğum bu görevde iken, MGK Genel Sekreterliğine, istihbarat birimlerinden gelen istihbaratı, MGK Genel Sekreteri adına, incelenmesi amacıyla ilgili makamlara gönderilmiş olan yazıları, karalama amaçlı olarak kullanmaya çalışmaktadırlar.
En son olarak da bir gazetenin asılsız haberine dayanarak 22 Ekim 1993 günü Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'a 'Lice'ye git' emrinin tarafımdan verildiği yalanına dört elle sarıldılar. Tuğgeneral Aydın beraberindekilerle Lice'nin güneyinde planlanan bir operasyonu yönetmek üzere Lice'ye saat 06.30-07.30 arasında hava yoluyla intikal etmişti. Lice güneyine planlanan operasyon başladıktan sonra, 09.30 civarında Lice olayları başladı. Aydın saat 11.45'te yaralandı ve maalesef kurtarılamayarak şehit oldu.
Bizlere ne kadar yapmadığımız şeyleri yaptınız deseler de ilgimizin olmadığı ve olamayacağı hususlardan sorumlu tutmaya çalışsalar da bir fotoğraf veya bir görüşme üzerinden iftira atsalar da haksızlık ve eziyet etseler de bizleri yıkamayacaklar. Çünkü, bir şeyi unutuyorlar: Bizler 'ebedi başkomutanımız' Mustafa Kemal Atatürk'e gerçekten yürekten inanan ve bağlı olan generalleriz, amiralleriz, subaylarız, astsubaylarız!" - İstanbul
Son Dakika › Güncel › İlker Başbuğ, Ergenekon Davasını Eleştirdi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?