Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, kamu sağlığına bakıldığında iletişimin, doğru bilginin sunulmasının, sahada çok şeyi değiştirebildiğini ve olması gereken doğru davranış biçiminin yerleşmesini sağladığını söyledi.
DSÖ tarafından düzenlenen ve ulusal medya temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayın üçüncü ayağı İstanbul'da yapıldı.
Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Çaplı, Göç Uzmanı Prof. Dr. Murat Erdoğan, Savunma Sanayii Müsteşarlığında Proje Danışmanı, NATO Bilim ve Teknoloji Organizasyonu bünyesinde araştırma komitesi başkanı Berke Çaplı, DSÖ Türkiye Temsilciliğinden Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Serap Şener'in de katıldığı çalıştayda, çeşitli oturumlarla mülteci ve göçmen sağlığı haberleri ele alındı.
Çalıştayda konuşan DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, 21. yüzyılda son derece dinamik bir dünyayla karşı karşı olunduğunu belirtti.
Hiç kimsenin kendi ülkesini isteyerek terk etmek istemeyeceğini aktaran Ursu, "Savaş nedeniyle, insanların seçme şansları kalmadığı için, aileler ve topluluklar ülkelerini terk edip başka yerlere gitmek zorunda kaldılar. İşte tam da burada topluluk ve toplum önemli rol oynuyor. İyi bir komşunuz varsa o size kalbini ve kapılarını açarsa oraya gidersiniz. Bu açıdan Türkiye'nin ve Türkiyelilerin gerçekten gurur duyması gereken bir durumu olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Türkiye'nin, gidecek başka yerleri olmayan insanlara kapılarını açtığını vurgulayan Ursu, zaman geçtikçe toplumsal uyum unsurunun daha da ön plana çıktığını ifade etti.
"Sağlık ve iletişim açısından medyanın rolü önemli"
Medyanın hızlı iletişim çağında toplumsal görüşleri ve fikirleri etkileyerek şekillendirdiğini anlatan Ursu, şöyle devam etti:
"Kamu sağlığına baktığımızda iletişim, doğru bilginin sunulması, sahada çok şeyi değiştirebiliyor ve olması gereken doğru davranış biçiminin yerleşmesini sağlıyor. Bunları da farklı bir dünyada yaşadığımızı söylemek için, bu farklı dünyada sağlık ve iletişim açısından medyanın önemli rolünün altını çizmek için söyledim. Sağlık Bakanlığı ile birlikte içinde yaşadığımız zorlukları da dikkate alarak, bu zorluklar içerisinde bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. Suriyeliler, Türkiye'deler ve Suriyeliler arasında doktorlar ve hemşireler var. Sağlık Bakanlığı ile birlikte oluşturduğumuz bir model var. Bu model çerçevesinde Suriyeli doktor ve hemşirelerin uzmanlıklarını, kendi toplulukları içerisinde kullanabilmeleri için eğitilmelerini sağlıyoruz. Sağlık Bakanlığı da bu modeli çok ciddi şekilde destekledi, başka bir seviyeye taşıdı. Bu tür bir yaklaşımın birçok fayda sunduğunu düşünüyorum. Eğer Suriyeli doktor ve hemşirelerden faydalanmazsanız çok ciddi bir kapasiteyi kullanmamış olacaksınız. 3 milyon mülteci var. Birinci basamak diyebileceğimiz temel sağlık hizmetlerine de ihtiyaçları var. Eğer bu sağlık merkezlerine gitmek yerine hastanelere gitseydiler o zaman hastanelerde doktorlar üzerinde çok ciddi bir yük olacaktı. Bu açıdan bir fayda sağlıyor. Aynı zamanda Suriyeli doktor ve hemşirelerin resmi olarak istihdam edilmelerine de katkı sağlıyor."
Bunların yanında sistemin dil bariyerini de ortadan kaldırdığını kaydeden Ursu, "Bu modelin gerçekten daha önce eşi benzeri görülmemiş bir model ve yöntem olduğunun altını çizmek istiyorum. Çalışmada hızla da ilerliyoruz. Türkiye bu açıdan çok iyi bir örnek ve bununla gerçekten gurur duyulmalı. Çünkü bu kadar yüksek sayıda bir mülteci topluluğuyla, bu kadar yüksek sayıda doktor ve hemşirenin eğitildiği, mevcut sağlık sisteminin içine entegre edildiği başka bir örnek dünyada görülmemiştir. Bundan gurur duymamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Gün boyu süren çalıştay, değerlendirme oturumunun ardından sona erdi.
Son Dakika › Güncel › Göçmen ve Mülteci Sağlığı Haberciliği Medya Çalıştayı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?