İslam Ülkelerinin Terörle Mücadele Koalisyonu

Lübnanlı uzmanlar, Suudi Arabistan öncülüğünde 34 ülkenin katılımıyla oluşturulan uluslararası koalisyonun, ılımlı İslam'ın radikalizme karşı duruşunun bir kanıtı olduğunu ve Rusya ile İran'ın terörle mücadele tekelini ellerinden alacağını savundu.

AA muhabirine konuşan, Georgetown Üniversitesi tarih bölümü akademisyenlerinden Mükerrem Rabah, koalisyonun, üye ülkelerin terörün kökünü kurutma taahhüdünü içermesi nedeniyle büyük önem arz ettiğini söyledi. Rabah, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Koalisyonun kurulmasının ardında yatan gerçek neden, belirli ülkelerin terörle mücadele tekelini ellerinden almak ve Rusya'nın Suriye'de yaptığı gibi bu ülkelerin terörü kendi hedeflerini gerçekleştirmede kullanmasına engel olmaktır."

Terörün uluslararası bir olgu haline geldiğini ve koalisyonun da terörün olduğu her yerde bulunacağını kaydeden Rabah, "Koalisyonun kurulması, Suriye'de askeri operasyonun yakında başlayacağını ve buna siyasi kılıf bulunmaya çalışıldığını gösteriyor" dedi.

Koalisyonun terör tanımının net olmadığını hatırlatan Rabah, bunun, Rusya'nın terörü tanımlamada izlediği politikaya benzeyen kasıtlı bir tavır olduğunu belirtti.

"Koalisyon, ılımlı İslam'ın radikal gruplara başkaldırısının ifadesi"

Boston Fletcher School Faris Doğu Akdeniz Araştırmaları Merkezi Müdürü Nedim Şehhade de "Bu koalisyonu farklı kılan sadece askeri yönü değil, radikal akıma karşı geniş tabanlı ılımlı İslami akımın başkaldırısını temsil etmesidir. Bu bile haddizatında önemli bir olaydır" diye konuştu.

Şehhade, "Radikalizm, sadece DAEŞ ya da El-Kaide'yi değil İran Devrim Muhafızları ve onların oluşturduğu milis güçleri de kapsıyor. Devrim Muhafızları ılımlı Şii akımın içine nüfuz etmeye başlamış olsa da El-Kaide ve DAEŞ Sünni akım içinde hala marjinal bir konumda yer alıyor" ifadesini kullandı.

Devrim muhafızları ile DAEŞ arasında devam eden savaşın gerek Şia gerekse Sünni akımdan radikal olmayan geniş bir kesime karşı üstünlük sağlanmasına neden olduğunu belirten Şehhade, yeni kurulan koalisyonun sadece Sünnileri temsil etmesinin yanlış olduğunu, Şii ve Sünni radikalizme aynı oranda savaş açılması gerektiğini vurguladı.

"Suudi Arabistan, Suriye'ye askeri müdahalede bulunacaklarını söylüyor ama bunu yapacak güce sahip değil" diyen Şehhade, koalisyonun askeri operasyonlardan çok ılımlı İslami akımın varlığını kanıtlama mücadelesinin önemli olduğuna işaret etti.

"ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri başarılı olamadı"

"Suriye ve Irak semalarında pek çok savaş uçağı uçuyor. Bu koalisyonun, hava operasyonlarına yenisini eklemesi mümkün değil ancak dünyaya ılımlı İslamın terörle mücadele ettiği mesajını verirse büyük bir iş başarmış olacak" diyen Şehhade sözlerini şöyle sürdürdü:

"ABD öncülüğündeki koalisyon başarısız oldu çünkü DAEŞ'le mücadelesinde bazen Devrim Muhafızları bazen de Esed güçleriyle ortak hareket ediyor. Bu durum, radikalleri güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Bu nedenle genel ılımlı bir akım adına savaşmak gerekiyor."

Ortadoğu Halkla İlişkiler ve Araştırma Merkezi  Başkanı emekli Tuğgeneral Hişam Cabir ise koalisyonun büyük bir gelişme sağlamayacağını sadece Suudi Arabistan'ın sonu gelmez çatışmalardan kurtulması anlamı taşıdığını kaydetti.

Riyad yönetiminin, Yemen'de siyasi çözümün ardından yeni bir sürecin başlayacağını ve Suriye'de de siyasi çözüm hazırlıklarının başladığını düşünmesi nedeniyle böyle bir adım attığını dile getiren Cabir, mali, siyasi ve askeri imkanlarıyla yeni kurulan koalisyonun terörle mücadele alanında oynayacağı rolün önemli olduğuna dikkati çekti.

Koalisyonun en önemli görevinin tüm dünyada yayılan tekfircilik ve radikalizmle mücadele etmek olduğunu ifade eden Cabir, terörün net bir tanımı yapılmaması nedeniyle koalisyonun daha çok siyasi bir oluşum olarak kalacağı öngörüsünde bulundu.