İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, öğretmen ve öğrenci unsurlarının eğitim sisteminde her daim olacağını belirterek, "Ben bunu bu çağdan itibaren şöyle düzeltiyorum. Öğrenen ve öğreten, eğitim sisteminin içinde her zaman olacak. Yakın gelecekte belki bugün bile öğreten bazen öğrenci, öğrenen bazen öğretmen olabiliyor." dedi.
Yelkenci, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün hayata geçirdiği İstanbul Öğretmen Akademileri ve Atölyeleri 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı 2. döneminin ilk dersini, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cemil Bilsel Konferans Salonu'nda verdi.
Milli Eğitim Müdürü Yelkenci, eğitime dair tartışmaların Türkiye'de genellikle müfredat ve öğretmen etrafında dönmesi, öğretmenlere yönelik geliştirme faaliyetlerinin kaçınılmaz olması ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2015-2019 strateji belgesine öğretmen akademisinin alınmasından yola çıkarak, Öğretmen Akademileri'ni açmaya karar verdiklerini anlattı.
Maarif kavramının içerdiği anlam, kapsam ve iklimle beraber çok büyük bir şeyi anlattığını belirten Yelkenci, şunları kaydetti:
"Bizim bugün eğitim dediğimiz şey, maarifin alt başlıklarından biri olabilir ancak. Öğretmen, öğreten kişi. Öğretmen, bugün öğretmen olarak eğitim sisteminin içinde var ama eğitim sisteminin içinde her zaman her daim olacak iki unsur öğretmen, öğrenci diyebiliriz. Ben bunu bu çağdan itibaren şöyle düzeltiyorum. Öğrenen ve öğreten, eğitim sisteminin içinde her zaman olacak. Yakın gelecekte belki bugün bile öğreten bazen öğrenci, öğrenen bazen öğretmen olabiliyor. Genç öğretmen arkadaşlar bunu yönetmeyi başarabiliyorlar. Öğrencilerimiz de öğreten pozisyonuna yükseldiklerinde bunu bir üstünlük vesilesi yapmıyorlar. Okulları ziyaretlerimde bu gözlemim beni çok mutlu ediyor."
Daha önce eğitim sisteminde kullanılan "mürebbi" kelimesinin terbiyeyle aynı kökten geldiğini, terbiye eden anlamında kullanıldığını aktaran Yelkenci, bunun eğitimin terbiye edici tarafını yani belli bir disipline sokup hedeflenmiş değerleri kazandırmayı ifade ettiğini söyledi.
"Kendini, Allah'ı ve kainatı tanıma gayreti bilim düşüncemizin temelini oluşturmuştur"
Yelkenci, "muallim" kavramının da ilimle aynı kökten geldiğini ve talim ettiren, uygulatarak öğreten anlamına geldiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün kullandığımız tabirle aktif öğrenme ya da teori ile pratiğin uyumunu sağlamak. Muallim de yaptırarak öğreten kişi anlamına geliyor. Öğretmen aynı zamanda ariftir. Arif, bilen, tanıyan ve tanıma yoluyla bilendir. Öğretmen olarak kullanılmasa da bugün bizim entelektüel, kültür kişi dediğimiz kişi çelebi. Her alanın kültürüne sahip ve o alanlardan öğretmen için yöntem üretebilen kişi olarak düşünüyoruz bunu. 'İrfan' kavramını ise bugün Türkçede tanımak ve tanımak yoluyla bilmek olarak ifade edebiliriz. 4. yüzyılda yaşamış Hristiyan azizi ve felsefe ekolü kurucusu Aziz Agustin, 'Kendini bilen Tanrı'yı bilir.' demiştir. Bundan yaklaşık 200 yıl sonra Peygamber Efendimiz de 'Kim ki kendini bildi, Rabbini bildi.' sözünü söyledi. Sonra Yunus Emre de bunu şiire dökerek, 'İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır.' demiştir. Yunus Emre'yle aynı dönemde yaşayan Muhiddin-i Arabi de bunu çok güzel veciz bir şekilde 'İnsanın kendini bilmesi, Allah'ı bilmesinin başlangıcıdır. Allah'ı bilmesi de kendini bilmesinin sonucudur.' demiştir.
Bu bilme işi, gayreti kendini, Allah'ı ve kainatı tanıma gayreti bizim bilim düşüncemizin temelini oluşturmuştur. Bu gayret bizim dünyamızda, iklimimizde, ilim yolunda çok hızlı ve insana faydalı olacak şekilde bilgi üretme ve bilginin metodolojisini yani ilmi üretme noktasında önümüzü açmıştır. İşin başlangıç noktası budur. İnsanın kendini, evreni, kainatı bilmesi, bu yolla Allah'ı bilmesi irfanı, arifi ve maarifi tarif eder. Bu noktada tasavvuf der ki, '3 büyük kitap vardır. Bu 3 büyük kitap insan, kainat ve Kur'an-ı Kerim'dir. İnsan Kur'an-ı Kerim yoluyla insanın kendisini ve evreni tanımasının yoludur. Böylece insan kendi hakkında sorular sorarak ve cevaplar oluşturarak nasıl dünyada barış, huzur ve refah içinde yaşayacağının yolunu bulur."
"Öğretmenler, öğrencilerin biricikliğini dikkate almalı"
Her insanın mizacı itibarıyla diğerlerinden farklı olduğunu ve insana çevresi tarafından giydirilen elbise olarak tarif edilen kişilikle iyice diğerlerinden farklılaştığına dikkati çeken Yelkenci, insanın ailesinden, okuldan ve sosyal çevresinden öğrendikleriyle biricikleştiğini vurguladı. Yelkenci, "Öğretmenler, öğrencilerin bu biricikliğini dikkate almalılar. Bu biricikliği ortaya koyma konusunda ne kadar başarılı olabilirsek, eğitim süreçlerini o kadar başarılı ve doğru yönetebiliriz." dedi.
İstanbul Milli Eğitim Müdürü Yelkenci, öğretmene lazım olacak en önemli kavramlardan birinin de adalet olduğuna işaret ederek, şu görüşleri dile getirdi:
"Adalet, teraziyle eşitlik sembolize edilir, bir dengedir bu, eşitlik değil. İki kefenin de karşılıklı bir şekilde dengede olmasını ifade eder. Farabi, 'İnsanın 3 gücü var. Öfke gücü, akıl gücü ve nefis gücü. Bu güçler dengede olursa adalet tesis edilebilir.' der. Öfke gücünün dengede olması şecaat, ne korkar ne saldırgan. Akıl gücünün dengede olması hikmet, ne cahillik ne bilgiye tapma. Nefis gücünün dengede olması ise iffet. Aynı zamanda cömertlik, tevazu gibi hasletler de dengede olursa adaleti daha da büyütmüş olabiliriz. Müslümanlar 'vasat ümmet' olarak ifade edilirler. Vasat ümmet, dengede olmak, uçlara gitmemek demektir. Adaleti eşitlik olarak düşünmeyeceğiz. Adil olmak için ahlaklı olmak gerekir."
İstanbul Öğretmen Akademileri Genel Koordinatörü Mahmut Bıyıklı da yaptığı teşekkür konuşmasında, akademiye katılan öğretmenlerin kazandıkları birikimleri okullarında ve ilçelerinde uygulamaya başladıklarını ve birçok önemli projeye imza attıklarını belirterek, akademinin uzun yıllar devam etmesi temennisinde bulundu.
İlk dersin ardından, ney virtüözü Süleyman Erguner konser verdi.
Son Dakika › Güncel › Öğrenen ve Öğreten, Eğitim Sisteminin İçinde Her Zaman Olacak' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?