Ttb: Torba Kanun Tasarısı ile Hekimlerin, Mesleğini Sunmasına Pranga Vurulması Hedefleniyor

Türk Tabipleri Birliği (TTB), 20 Haziran günü TBMM'ye yine sağlık alanında bir Torba Kanun Tasarısı getirildiğini hatırlatarak, tasarıyla adeta "hekimlerin, akademisyen hekimlerin, cesurca, özgürce mesleğini, tıp bilgisini toplum yararına sunmasına pranga vurulmasının" hedeflendiğini belirtildi Türk Tabipleri Birliği (TTB), 20 Haziran günü TBMM'ye yine sağlık alanında bir Torba Kanun Tasarısı getirildiğini hatırlatarak, tasarıyla adeta "hekimlerin, akademisyen hekimlerin, cesurca, özgürce mesleğini, tıp bilgisini toplum yararına sunmasına pranga vurulmasının" hedeflendiğini belirtildi.

TTB'den yapılan açıklamada, 20 Haziran günü TBMM'nin kapanmasına az bir süre kala, yine sağlık alanında bir Torba Kanun Tasarısı getirildiğini anımsatıldı. Tasarıyla adeta "hekimlerin, akademisyen hekimlerin, cesurca, özgürce mesleğini, tıp bilgisini toplum yararına sunmasına pranga vurulmasının hedeflendiği" kaydedilen açıklamada, birinci basamak aile hekimliğinden, üçüncü basamak tıp fakülteleri hastanelerine kadar halkın sağlık hizmetinden yararlanmasının daha da paralı hale getirildiği, ticarileştirildiği vurgulandı.

-TASARIDA NELER VAR?-

TTB'nin hekimliğin, doğduğu topraklarda, bu tasarıyla mezara gömülmesine sessiz kalmayacağı dile getirilen açıklamada, tasarıya ilişkin şöyle denildi:

"-Ruhsatsız sağlık hizmeti sunma adı altında yepyeni bir suç yaratılıp 1 ila 3 yıl hapis cezası ve 100 bin güne kadar adli para cezası veriliyor. Sağlık Bakanlığı, 3 yıldır, sağlık tacirleri karşısında hekimlere diplomaları ile kendi adlarına uzmanlık alanları ile ilgili yerler açıp çalışmalarına ruhsat vermiyor, bin bir hukuksuz engel çıkarıyor. Yargı kararlarını uygulamıyor. Şimdi de hukuksuz olarak ruhsat vermediği hekimlere hapis ve para cezası vermek istiyor.

- Hükümet 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile muayenehaneler dahil bütün sağlık kuruluşlarının, parayı verip ihaleyi alanlar tarafından açılacağını düzenlemişti. Yetmedi şimdi de vatandaşın en mahrem sağlık bilgilerini mevcut muayene ve sağlık kuruluşlarından zorla toplarken bu kuruluşların kuracağı kayıt ve bildirim sistemini de parayla satma, onlardan da yandaş kuruluşlara para aktarma sistemi getiriyor.

-Kişilere özel düzenleme yapılıp üniversitelere gitmeden "jet profesör' yapılan, Sağlık Bakanlığı'nda profesör unvanı ile ayrıcalıklı ücret ve görevlere getirilen insanlara, Yükseköğretim Yasasının 29. maddesi çiğnenerek üniversitede çalışmış gibi profesör unvanı ile ilgili her türlü akademik ve özlük hakkı tanınıyor.

-Eğitimlerini yurt içinde almakla birlikte en az 2 yıl yurt dışında çalışan veya daha önce yurt dışında eğitim gören hekimler devlet hizmeti yükümlüğünden muaf tutuluyor. Böylece ülkemizde okumayı ve çalışmayı tercih etmiş hekimler yönünden devlet hizmeti yükümlülüğü bir cezalandırma uygulaması olarak devam ettiriliyor.

-Tasarı ile Anayasa Mahkemesi'nin 2 kez iptal ettiği hükümleri yeniden getirip, üniversitedeki hocaya, "Üniversitede mesai saatleri dışında daha çok sağlık hizmeti verirsen sana para vereceğim, üstelik bu parayı da tedavi ettiğin hastanın cebinden alacaksın, ancak yarısını da bana vereceksin' deniliyor. Daha ötesinde de hocaları özel sağlık kuruluşlarına kiralama sistemi getirilirken, kendi adlarına serbest olarak mesleklerini icra etmeleri yasaklanıyor.

-Üniversitelerde en fazla 1 yıl süreyle sözleşmeli olarak profesör ve doçent çalıştırılmasının yolu açılıyor.

-Daha önce aile hekimlerinin tetkik ve sarf malzemeleri kendilerine devlet tarafından ödenirken şimdi aile hekimlerinin vatandaştan alması, vatandaşın da daha sonra il sağlık müdürlüğünden istemesine yönelik bir sistem getiriliyor. Hekimle hasta arasına para ilişkisi sokulurken, aile hekimliği hizmetleri ücretli hale dönüştürülüyor.

-Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarına rağmen kamuda çalışan hekimlere, "Kendi uzmanlık alanlarında mesai sonrası serbest meslek icrasını yasaklarken işyeri hekimliği yapın' deniliyor.

-Şiddete ağır ceza, diye aldatıcı bir biçimde sunulan düzenlemeler sağlık hizmetini güvence altına almaya dönük değildir. Yalnızca yaralama suçu iddiasıyla soruşturulanlarda suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe var ise tutuklama nedenlerinin olduğu varsayılabilir denilmektedir. Bu hali ile düzenleme Gezi eylemlerinde sık sık kullanıldığı gibi binlerce sivil vatandaşın yaralanmasının görülmeyip de kimi kolluk kuvvetlerinin yaralanmasında soruşturulacak kişilere yönelik kullanılabilecektir. Kaldı ki, yara basit tıbbi müdahale ile tedavi edilebilecek olduğunda suçun cezasının üst sınırı 2 yılın altında kalacağından tutuklama da söz konusu olmayacaktır." - Ankara