Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İç Güvenlik Paketinin, bir devlet güvenliği veya kamu güvenliği paketi değil, bireyin, toplumun güvenliğinin paketi ve demokrasinin ihtiyaç duyduğu güvenliğin sağlanması olduğunu söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan açıklamaya göre; Çelik, Vilayetler Evi'nde düzenlenen "Valiler Buluşması"nda konuştu.
Türkiye Cumhuriyetinin etrafındaki 9 ülkede, devletlerin yönetilemez hale geldiğini belirten Çelik, bunun dünyada eşi benzeri olmayan, tarihte de görülmemiş bir durum olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin yaklaşık bin kilometrelik sınırının öte tarafında devlet ve milli ordu kalmadığını, bunun da bir ülkenin çok yoğun bir savaşa girmesinden daha yüksek bir güvenlik riskiyle karşı karşıya kalması anlamına geleceğini vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Eskiden tehdit bir ülkeden bir ülkeye geliyordu. Ondan çok daha tehlikeli bir savaş ve güvenlik problemi ortaya çıkmıştır. O da bir milli ordunun bir milli orduyla savaşmasından çok daha yüksek kapasitede ve yıkıcı bir şekilde, asimetrik grupların, bir takım örgütlerin ve başka grupların devletleri, milli orduları ve güvenlik sistemlerini tehdit ettiği yeni bir küresel güvenlik problemi ile karşı karşıyayız."
Bakan Çelik, Avrupa Birliğinde bulunan pek çok devletin ciddi bir ekonomik güvenlikle karşı karşıya olduğunu, haritada aşağıya bakıldığında da Suriye, Irak, Libya örneğinde görüldüğü gibi, ciddi bir demokratik güvenlik problemi yaşandığını ifade etti.
Yeni Türkiye'nin, ilk bakışta çağrıştırdığının aksine, geçmişinden kopuk bir varlığı asla ifade etmediğini vurgulayan Çelik, "Yeni Türkiye, geçmişine ait değerleri benimseyen, bunlarla barışık yaşayan fakat bununla beraber gelişimine engel olan prangalar karşısında da büyük bir dönüşüm ve değişim geçiren bir ülkedir. Ülkemizde gerçekleşen bu sessiz devrimin belki de ileride ciltler dolusu anlatımı yapılacak" ifadelerini kullandı.
"Yazılım eskimişse sürekli bunun içerisinde virüsler türer"
Ömer Çelik, devletin yönetme biçiminin, bir valinin, bir kaymakamın yönetme biçiminden, başbakanın, bakanın, hükümetin yönetme biçimine kadar bir "yazılım" olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Eğer bu yazılım eskimişse, sürekli bunun içerisinde virüsler türer. Bu ülkeyi tehdit eder. Bu zaman zaman Kürt sorunu olur, zaman zaman Alevi sorunu olur, zaman zaman 28 Şubat olur, zaman zaman 6-7 Eylül olayları, zaman zaman 6-7 Ekim olayları gibi olaylar olur. Siz bu virüsleri ortadan kaldırmak için sürekli antivirüs programları üretirseniz, bu yazılımın kötü sonuçlar üretmesinin önüne hiçbir şekilde geçemezsiniz. Buradaki temel yaklaşım yazılımı değiştirmektir. Yazılımı değiştirmediğimiz müddetçe bu virüsler türeyecek ve bu virüslere karşı biz antivirüs programıyla mücadele etmek zorunda kalacağız. İşte çözüm süreci yani daha önce 'milli birlik ve kardeşlik projesi' bu yazılımın değiştirilmesidir. Şimdi elimizde Türkiye'nin yönetim sisteminde temel ihtiyaçları karşılamayacak bir yazılım var. Nitekim bu, Meclisteki İç Güvenlik Paketi görüşmelerinde, ben şu gözle bakıyorum olaya, kuşkusuz hükümeti eleştirebilirler, götürdüğümüz tasarıyı, teklifi eleştirebilirler, buna da sonuna kadar hakları vardır. Fakat Türkiye'de hakikaten bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde bizden daha ileri bir takım düzenlemeler ya da daha derinlemesine çalışılmış düzenlemeler teklif ediyorlar mı? Kesinlikle böyle bir teklif görmüyoruz."
"Bakış açımız vatandaşın güvenliğidir"
Türkiye'de, tekrar 6-7 Ekim Olayları gibi olaylar yaşansa hatta bu eylemlerin yarısı kadar eylemler olsa, "Devlet çökmüş, hükümet vazifesini yerine getiremiyor. Siz geçmişte bu olayları gördünüz 6-7 Ekim'de şimdi ise bununla ilgili tedbirleri niçin almıyorsunuz" denileceğini ifade eden Bakan Çelik, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla ortaya çıkan mesele Türkiye'nin iyi yönetilmesiyle ilgili bir mesele olmuyor. Tam tersine hükümet tarafından getirilen teklifin daha çok kilitlenmesiyle ilgili mesele oluyor. Biz burada devletin güvenliği diye bir meselenin peşinde koşmuyoruz. Bizim bakış açımız vatandaşın güvenliğidir. Bugün bütün etrafımızda bir güvenlik paradigması söz konusuyken biz sürekli olarak demokratikleşme paketleri açıklıyoruz. Fakat 6-7 Ekim olaylarında gördük ki; vatandaşın güvenliğini asimetrik gruplar tehdit ediyor. Eskiden devlet tehdit ederdi, şimdi bu asimetrik gruplar tehdit ediyor. Peki bu asimetrik gurupların vatandaşın güvenliğini tehdit etmesi karşısında, kütüphaneleri, okulları yakması karşısında, bine yakın kamu kurumunu yakması karşısında, bunun karşılığında tedbiri kim alacak, vatandaşı kim koruyacak? İşte buradaki fark şudur, bu getirilen İç Güvenlik Paketi bir devlet güvenliği veya kamu güvenliği paketi değildir. Bu bireyin güvenliğinin paketidir. Bu toplumun güvenliğinin paketidir. Bu, demokrasinin ihtiyaç duyduğu güvenliğin sağlanması demektir."
"Ezberler bozuldu"
Artık Türkiye Cumhuriyetinin, kendisine layık görülen seyirci koltuğundan kalktığını, bu nedenle ezberler bozulduğu için bir şaşkınlık ortaya çıktığını belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımıza haksız ve hukuksuz biçimde 'diktatör' denmesinin sebebi de budur. Yani Mısır'daki darbeye karşı çıkan Cumhurbaşkanımıza 'diktatör' diyorlar ama oradaki darbeyi destekleyenlere 'demokrat' diyorlar. Buradaki çelişkiyi hiçbir şeyle izah edemezler. Bunun arkasında ne var? Artık biz Türkiye Cumhuriyeti olarak herhangi bir şekilde seyirci koltuğunda kalmaya razı değiliz. Herhangi şekilde de sadece önümüze sunulan bir plan ve faaliyeti yürütmek, o programın içinde yer almak istemiyoruz. Biz mutfakta yer almak istiyoruz. Herkes ile özgür ve eşit ilişki kurmak istiyoruz. Kuşkusuz bu başarı hepimizin ortak başarısıdır."
Son Dakika › Güncel › Valiler Buluşması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?