Danıştay Başsavcısı Candan'dan, HSYK ve Danıştay'daki Değişimlere Eleştiri - Son Dakika
Güncel

Danıştay Başsavcısı Candan'dan, HSYK ve Danıştay'daki Değişimlere Eleştiri

Danıştay Başsavcısı Candan\'dan, HSYK ve Danıştay\'daki Değişimlere Eleştiri

Danıştay Başsavcısı Turgut Candan, katledilişinin 5'inci yılında arkadaşı Danıştay 2'nci Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin için yaptığı konuşmada HSYK ve Danıştay'daki değişimleri eleştirdi.

17.05.2011 15:25

Danıştay Başsavcısı Turgut Candan, katledilişinin 5'inci yılında arkadaşı Danıştay 2'nci Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin için yaptığı konuşmada HSYK ve Danıştay'daki değişimleri eleştirdi. Candan, "Sana bağımsız yargı ve Danıştay için geçen bir yıl içinde iyi şeyler olduğunu anlatmak isterdim ama ne yazık ki vereceğim güzel haberlerim yok. Danıştay'ın görüşü alınmadan açılan yeni dairelere, ihtiyaçtan kat ve kat fazla üye atandı. Kıdem esası bir yana bırakılarak, 40 yaş civarı üyelerle önümüzdeki 20-25 yıllık Danıştay oluşturuldu" dedi.

Ankara'da 17 Mayıs 2006'da Danıştay'a yapılan silahlı saldırıda yaşamını kaybeden Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin, İzmir İnciraltı'ndaki "Bağımsız Yargı ve Danıştay Anıtı"nda düzenlenen törenle anıldı. Törene Danıştay Başsavcısı Turgut Candan, Danıştay 13'üncü Daire Başkanı Faruk Öztürk, Danıştay üyesi Ali Öztürk, Danıştay Savcısı İclal Kutucu, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Emin Özler, İzmir Barosu Başkanı Sema Pektaş, İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Mustafa Uyan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Alattin Yüksel, İzmir milletvekili Oğuz Oyan, Belediye İş Sendikası Genel Başkanı Nihat Yurdakul, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur ve avukatlar katıldı.

Anma törenine Danıştay Başsavcısı Turgut Candan'ın yaptığı konuşma damgasını vurdu. Öldürülen Mustafa Yücel Özbilgin'e hitaben konuşan Candan, Danıştay'ın artan dava dosyalarıyla ilgili önerileri dikkate alınmadan, bu dosyalar bahane edilerek Danıştay'ın görüşü dahi alınmaksızın hazırlanan bir yasa ile daire sayısının arttırıldığını söyledi. Daire sayısının ihtiyacından kat ve kat fazla yeni üye sayısı ihdas edildiğini belirten Candan, "Bu kadrolara da kıdem esası bir yana bırakılarak 40 yaş civarı üyeler seçildi. Ne yapılmak istediğini hemen anladın değil mi? Doğru da anladın. Önümüzdeki 20-25 yıllık Danıştay oluşturuldu" dedi.

Hukuk fakültelerinden birkaçı hariç tepki gelmediğine dikkat çeken Candan, geçmiş yıllarda varolan 2 fakültede hukuka, hukuk devleti ilkesine ve yargıya sahip çıkan eski bilim adamlarını özlemle andığını söyledi. Türkiye'deki 81 ildeki Baro'lardan sadece 34'ünün yapılanlara tepki verdiğin belirten Candan, kalanların değişikliklere destek verdiğini söyledi. Aydınlar ve emekçilerin bugünlerde henüz basılmamış kitabın toplatılmasının şaşkınlığı içinde olduğunu belirten Candan, Kars'taki insanlık anıtının yıkılmasına da dikkat çekti. Candan "Mustafa sesini duyar gibi oluyorum "Böyle bir şey olur mu? Bu durumu uygar dünyaya nasıl açıklarız? Bir sanat eserine bu yapılır mı' demektesin" dedi.

İzmir Barosu Başkanı Sema Pektaş ise hukuk devletine çok fazla ihtiyaç duyulan günlerden geçildiğini söyledi. Hukuk devletinin önce bireyin yaşam hakkını korumak zorunda olduğunu belirten Pektaş, "Ama bireyin yaşama hakkı Özbilgin'in katliamında olduğu gibi korunamamıştır. Bugün için hukuk devleti kişi hak ve özgürlüklerinin, ifade, konuşma, örgütlenme, özel hayatın gizliligi özgürlüğünün ihlaliyle karşı karşıyadır" dedi.

KOCAOĞLU: ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLMEMELİ

Anma töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Danıştay 2'nci Dairesi'ne yapılan saldırı üzerinden yıllar geçmesine karşın, acısının hafızalarda tazeliğini koruduğunu söyledi. Yargının bağımsızlığına gölge düşüren, bu ve benzeri bütün eylem ve anlayışlara karşı olduğunu belirten Kocaoğlu, "4 yıl önce açtığımız bağımsız yargı ve Danıştay anıtı, İzmir halkının işte bu duyarlılığı ve bağımsız yargıya olan inancının bir simgesidir. Bizler yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü konusunda, ne kadar duyarlı ve bilinçli olursak demokrasimiz o kadar güçlenir. Çok iyi biliyoruz ki özgürlüğümüz ve adil yargılanma hakkımız bağımsız yargıya emanettir. Yargılanma süreçlerinin ve adaletin gecikmemesi, adil yargılanma hakkının ihlal edilmemesi en büyük dileklerimizden biridir" dedi.

Konuşmaların ardından, 17 Mayıs 2006 tarihinde yapılan kanlı saldırıda şehit olan Mustafa Yücel Özbilgin'in anısına 'Bağımsız Yargı ve Danıştay Anıtı'na karanfiller bırakıldı. 17 Mayıs 2006'da Danıştay'a yapılan baskında, İkinci Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmiş; Danıştay 2'nci Daire Başkanı Mustafa Birden, 2'nci Daire üyesi Ayfer Özdemir, 2'nci Daire Tetkik Hakimi Ahmet Çobanoğlu ve Üye Ayla Gönenç de yaralanmıştı.

-----KUTU----------

İşte o metin

Sevgili Mustafa sana Danıştay Genel Kurul salonundan seslendiğimden bu yana koca bir yıl geçti. Bu kez sana İzmir'den Cumhuriyet'in çağdaşlığa dönük aydınlık yüzü Ulu Önder'in hedefinin yılmaz takipçisi güzel İzmir'den, senin ve çalışma arkadaşların şahsında 17 Mayıs 2006'da saldırıya uğrayan "Bağımsız yargı ve Danıştay adına o meşhum saldırıyı gelecek kuşaklara unutturmamak ve onlara bağımsız yargının önemini hatırlatmak üzere İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığı tarafından yaptırılan değerli zat Harun Atalayman"ın bu muhteşem "Bağımsız yargı ve Danıştay anıtı" önünden sesleniyorum.

Sana bağımsız yargı ve Danıştay için geçen bir yıl içinde iyi şeyler olduğunu anlatmak isterdim ama ne yazık ki vereceğim güzel haberlerim yok. Seni merakta bırakmamak için anlatayım. Hani konuşmamda sözünü ettiğim Anayasa değişikliği var ya o gerçekleşti. Önce Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, sonra da Danıştay yeniden yapılandırıldı. Nasıl mı oldu? Hatırlarsın. 2005 yılından itibaren İdari Mahkemeler'de açılan ve Danıştay'a intikal ettirilen dosya sayısında artış başlamıştı. O artış sen gittikten sonra da devam etti. Görülmemiş boyutlara ulaştı. Danıştay çözüm önerileri ürettiyse de bu öneriler, alması gerekenlerce dikkate alınmadı. Niye alınmadığını tahmin edersin. Sonra ne mi oldu? Tıpkı tahmin ettiğin gibi. Bu iş bahane edilerek Danıştay'ın görüşü dahi alınmaksızın hazırlanan bir yasa ile daire sayısı arttırıldı. Daire sayısı artırıldığı gibi artırılan Daire sayısının ihtiyacından kat ve kat fazla yeni üye sayısı ihdas etildi. Bu kadrolara da kıdem esası bir yana bırakılarak 40 yaş civarı üyeler seçildi. Ne yapılmak istediğini hemen anladın değil mi?. Doğru da anladın. Önümüzdeki 20-25 yıllık Danıştay oluşturuldu. Bunlar olurken aydınlar ve hukukçular ne mi yaptılar? Hatırlarsın geçen seneki dertleşmemizde hukuk fakültelerinin aydınların, sanatkarların olan bitene suskun kalmalarına vurgu yapmak amacıyla aynen şöyle demiştim: "Geçenlerde öğrendim. Hukuk fakültesi sayısı sevindirici şekilde 58 olmuş. Ama ne yazık bu 58 hukuk fakültesinden yalnızca biri ve bazı hukukçular onlar da bireysel olarak yiğitçe tepkilerini göstermektedirler. Eğer yargıçlar konuşmayacaksa bunca hukuk fakültesi hatta baro ve sivil toplum örgütlerinin çoğunun suskun kaldığı bu ortamda başı sıkıştığında ilk gideceği yer hukuk olan ulusumuz nasıl öğrenecek adaletin gücünün gücün adaleti olmak üzere olduğunu. Biliyor musun bir süre önce kimi aydın ve sanatçı siyaset sanata karışmasın diye beyanatta bulundular. Haklılar da. Halk için yapılan sanata siyasetin karışması kabul edilemez. Ama aynı aydın ve sanatkarlar mülkün temeli olan ve aynı halka hizmet eden adaletin terazisini elinde tutan yargıcın siyasetin keyfine bırakılmasına nedense ses çıkartmadılar çıkarmıyorlar. Daha da tuhafı sanatının düşünce ve duygularını konuşturarak izah edenler olmasına karşın hiç kimse onlara efendi sen sanatınla konuş siyaset yapma demiyor demedi. Belki de aydın ve sanatkarların yargıya yapılanlar karşısındaki suskunlukları bundandır. "

Evet aynen böyle söylemiştim. Hukuk fakültelerinin sayısı o günden bu yana 100'e çıkmış. Ama hala o kesimden daha öncede konuşanlar dışında bir ses yok. Bizim zamanımızda sayıları sadece 2 olan bu fakültelerimizin hukuka, hukuk devleti ilkesine ve yargıya nasıl sahip çıktıklarını olumsuz girişimlere tepkilerini nasıl gösterdiklerini hatırlayınca o değerli bilim adamlarını saygı ile özlemle anıyorum. Biliyorsun ülkemizde 81 ilimizde 81 baro teşkilatı var. Bunlardan yalnızsa 34'ü yapılanların yargı reformu olmadığını yargıyı dönüştürmek amacını taşıdığını kamuoyuna duyurdu. Diğerleri de toplanıp bu 34 baroyu yalanlamak için bildiri yayınladı ve yargı reformu adı altında yapılmak istenenlere destek verdi. Aydınlarımıza gelince. Aydın derken yetmez ama emekçilerse amaçladığın onlar bu günlerde şaşkın vaziyetteler. Henüz basılmamış kitap toplatılınca neye uğradıklarını bilemediler. Gazete köşelerinde kameralar karşısında durumu anlaşılabilir bir açıklama getirmek için çırpınmaları bu şaşkınlıklarındandır.

Tabii ki sanatçıları unutmadım onlardan da haber vereceğim. Onlar da nasiplerini aldılar. Kars'taki insanlık anıtına ucube nitelemesi yapılınca belediye neredeyse tamamlanmış durumdaki anıtın yıkılmasına karar verdi. İnfaz dev anıtın başları gövdelerinden ayrılarak gerçekleştirildi bile. Gövdelerinin parça parça sökülmesi ise devam ediyor. Duyar gibi oluyorum 'böyle bir şey olur mu?' Bu durumu uygar dünyaya nasıl açıklarız. Bir sanat eserine bu yapılır mı demektesin. Uygar dünyayı hiç merak etme onların çifte standartları var. Kendilerine başka söylerler bize ise başka onlara göre bağımlı yargı olan uygulamalar bizimi için yargı bağımsızlığı ve ileri demokrasi. Adı hukuk vasıtası ile demokrasi olan Venedik komisyonunun yargı ve yargıç bağımsızlığı hakkında Avrupa devletleri için vermiş olduğu raporlar ile başkanlarının 7 eylül 2010 tarihinde bir Türk gazetesine vermiş olduğu beyanatı okumuş olsaydın ne demek istediğimi anlardın. Merak etme daha fazla canını sıkmayacağım. Çok şükür ki değerli yontu ustası Harun Atalaman gibi yargının tarafsızlığını ve yargı önünde bireylerin eşitliğini temsil etmesi nedeniyle Adalet tanrıçası Themis heykelinin gözünün bağının yontulmasını bilen sanatçılar hala var. Yine çok şükür ki İzmir Büyükşehir Belediyesi gibi aydın sanatsever heykelsiz kentin çiçeksiz bahçeye benzeyeceğinin farkında olan, Cumhuriyetin esprisi Atatürk ilkelerine hukuka hukukun üstünlüğüne yürekten bağlı yargının bağımsızlığına sahip çıkmayı kendisine görev bilen belediyelerimiz de var. İzmir deyince gözümde canlanan oldukça fazla şeyler var. Bunların hepsi önemli şeyler. Ama öncelikle aklıma gelen iki şey var ki hepsinden önemli. Birincisi güzel Anadolumuz'a haremi ismetine girmeye cesaretlendirilen düşmana sıkılan ilk kurşun ve Hasan Tahsin. İkincisi ise Ulu Önderimiz'in İzmir hükümet konağına girerken yere serilen düşman bayrağını kaldırarak Yunan kralına vermiş olduğu insanlık dersi. Birincisi adaletsizliğe karşı insan olanın onurlu baş kaldırısıdır. İkincisi de insanların ulusal onuruna dolayısı ile insanlığa verilen değeri temsil etmektedir. Bundan böyle İzmir denildiğinde aklıma gelecek üçüncü şey adaletin koruyucu gücünün ve tüm insanlığa eşit mesafeden bakışının timsali olan bu muhteşem eser. ve yaşamın boyunca bulunduğum tüm görevleri bu eserin temsil ettiği değerlere layık ve onurlu biçimde yürüten sen olacaksın Mustafa... " - İzmir

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel Danıştay Başsavcısı Candan'dan, HSYK ve Danıştay'daki Değişimlere Eleştiri - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement