Her şey Fransa'da başladı. 1800'lü yılların başında sadece seyahat eden tüccarlar, memurlar, çiftçiler, zanaatkarlar, keşişler ve askerler dışarıda yemek yiyordu. Bu durum, bir lüks değil ihtiyaçtı. Bu ihtiyacı sıklıkla hanlar ve sokak satıcıları karşılıyordu. 18'inci yüzyılın ortalarında şehirlerin zenginleşmesi ve yükselişteki burjuva sınıfının saraylardaki hayatı yaşama isteği başlamıştı. Bugün dışarıda yemek söz konusu olduğunda çoğumuzun standart kabul ettiği çeşitlilik, erişilebilirlik ve bolluk haline duyulan arzu, 18'inci yüzyılda Fransa'da restoranın ortaya çıkıp yaygınlaşmasındaki en önemli itici güçtü. Para karşılığında istediğini, istediği zaman, istediği kadar ve istediği şekilde yiyebilmek, krallara layık şekilde hizmet görebilmek, her şeyden önemlisi bunu herkesin gözü önünde yapabilmek ve günlerce kendisinden söz ettirebilmek çok talep gördü. Böylelikle restoran kültürü doğdu.
Türkiye'de nasıl gelişti?
Fransa'da olduğu gibi Osmanlı'da da damak tadı değişikliği ve rafine lezzetlere duyulan merak sarayda başladı ancak Osmanlı'da benzer yapıda bir burjuva sınıfının olmayışıyla ilerlemedi. Hareketlenme 19'uncu yüzyılın sonlarından itibaren başladı. 1917'de Bolşevik İhtilali'nden kaçarak İstanbul'a gelen Beyaz Ruslar sayesinde lokanta ve eğlence yerleri ortaya çıktı.
İstanbul ve Ankara'da ilk açılan restoranlar
Cumhuriyet döneminde lokanta ve eğlence yerlerinin açılması teşvik edildi. Dönemin ünlü lokantaları arasında İstanbul'da Rejans, Konyalı, Pandeli, Süreyya, Borsa, Urcan, Hünkar ve Abdullah Efendi Lokantası vardı. Ankara'da ise Karpiç Lokantası meşhurdu.
1901'de kurulan Pandeli Lokantası, Birinci Dünya Savaşı döneminde kapanıyor. 1926'da tekrar açılıyor ve Atatürk'ün sıklıkla ziyaret ettiği Cumhuriyet dönemi lokantası olarak bugüne sağ salim ulaşıyor.
1995'te kurulan Cafe Cadde'nin Bağdat Caddesi'ndeki ilk yılları. Bugün masa sayısı daha fazla ama yine de boş sandalye bulmak zor.
19'uncu yüzyılda Paris'te restoranlar gizli buluşmaların da yeriydi. Gece hayatına düşkünlüğüyle ünlü Toulouse Lautrec,1893'te Paris'in en gözde restoranlarından biri olan Les Ambassadeurs'ün masalarından birini tablosuna böyle taşımıştı.
1954'te Baylan Pastanesi, İstanbul'u espressoyla tanıştırıyor. Sadece edebi sohbetler yapılmıyor, romantik ilişkiler de filizleniyor.
'Hesap Lütfen' Mundi Kitap'tan çıktı.
Tarihi adıyla Rejans, bir asırlık bir dev... Şimdi eskinin pırıltılı günlerini, 1924 İstanbul olan yeni adıyla yaşatıyor. İçeri girer girmez kendinizi Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir balodaymış gibi hissediyorsunuz.
Son Dakika › Magazin › Dışarıda yemenin leziz hikâyesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?