Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanı ihaneti vataniye içerisinde olursa suçludur; peki, yargıç ihaneti vataniye içinde olursa necidir?" dedi.
Erdoğan, CVK Otel'de düzenlenen Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ndeki konuşmasında, başbakanlığı döneminde Tophane'deki Galataport'un ihalesini yaptıklarını hatırlattı.
İhalenin bittiğini, kazananın belli olduğunu anlatan Erdoğan şöyle konuştu:
"Bakın, ihaleden sonra 2 yıl neredeyse geçti, şimdi bakıyorsunuz yargı karar veriyor, yürütmeyi durdurma. Böyle bir anlayış olabilir mi? İhale bitmiş, her şey bitmiş siz 2 yıl sonra karar veriyorsunuz. Şimdi bu yatırımcı, projelerini yapmış, her şeyini yapmış, milyonlarca dolar harcamış, bu yatırımcı bu ülkede, bu ülkenin yönetimlerine güvenip de bundan sonra yatırım yapabilir mi? Şimdi ben ülkemde bu yargıya nasıl güveneceğim? Nasıl inanacağım?
Cumhurbaşkanı ihaneti vataniye içerisinde olursa suçludur; peki, yargıç ihaneti vataniye içinde olursa necidir? İki yıl geçiyor, siz böyle bir kararı vermiyorsunuz, 2 yıl sonra böyle bir kararı veriyorsunuz. Bu nedir? Bu vatanperverlik midir, bu milliyetperverlik midir? Bunu konuşmak zorundayız. Bunu dertleşmek zorundayız. Böyle sürdüğü zaman, böyle bittiği zaman biz ülkemizi ayağa kaldıramayız, uçuramayız. Yoksa biz muasır medeniyet, milletler seviyesinin üstüne rahat rahat çıkarız. İşte burada bu proje, düşünebiliyor musunuz, neredeyse 1 milyar dolarlık proje, böyle bir dev projeyi sen kalkıyorsun ne kadar rahat böyle engelleyebiliyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?"
"Birileri cüzdanı bir yerde unutmuş"
Galataport benzeri birçok projenin benzeri şekilde engellendiğini kaydeden Erdoğan, "Eğer devlet insanları arasında hakkı muhafaza eder, yani yasalarını hak üzerine inşa ederse işte oranın da adalet zuhur eder. Fakat, güzel bir söz var, bazıları rivayeten, Konfiçyüs'ün olduğunu da söylerler, bazıları Hazreti Ömer'e de ait olduğunu söylerler, fakat söz güzel: 'Yasalar ne kadar kötü olursa olsun eğer adil bir sultanın elindeyse oradan güzel neticeler doğar. Yasalar ne kadar güzel olursa olsun eğer zalim bir sultanın elindeyse oradan zulüm doğar.' Burada da aynen bunu görüyoruz. Bir zamanlar da bir yargıç söylemişti ya 'Vicdanıyla cüzdanı arasında' demişti. Herhalde böyle bir şey var burada da. Birileri cüzdanı bir yerde unutmuş. Vicdan da olmayınca netice böyle olur" ifadelerini kullandı.
"Adaletle hareket edeceğiz"
Her türlü meselede, en başta dikkate almaları gereken kavramın adalet olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Farklı etnik kökenlerin sorunları mı var? Adaletle hareket edeceğiz. Farklı mezhep gruplarının sorunları mı var? Adaletle davranacağız. Ülkenin farklı bölgeleri arasında farklı şehirleri arasında ayrımcılık mı var? Adaletle yaklaşacağız. Aynı şekilde kadınların ve erkeklerin arasındaki farklara ve ayrımcılığa da en başta adalet nazarıyla bakacağız. İnsana, adalet nazarıyla bakmak, insanı sadece ve sadece bir can olarak görmemizi sağlar. Eğer insanı sadece can olarak görebilirsek, insanı yaratılmışların en şereflisi olarak görebilirsek, bu adalet duygusunu kendi kalplerimize ve vicdanlarımıza yerleştirebilirsek inanın bütün ayrımları ortadan kaldırmış oluruz. O zaman, siyah-beyaz diye bir ayrım olmaz, sadece can olur. O zaman Alevi-Sünni, Müslüman-Hristiyan diye bir ayrım olmaz, sadece can olur. O zaman Türk, Kürt, Arap, Ezidi, Rum, Ermeni, Süryani diye bir ayrım olmaz. Doğulu-Batılı diye bir ayrım olmaz sadece can olur, sadece insan olur."
Erdoğan, insana adalet nazarıyla bakılabildiğinde, kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığın da çok daha adil, çok daha insani ve vicdani şekilde ortadan kalkmasının mümkün olabileceğine dikkati çekti.
"Aslolan adalet karşısındaki eşitlik"
Salonda bulunanlara hitaben "Kardeşlerim! Kadınların ihtiyacı olan şey nedir?" diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada bazen erkek-kadın eşitliği diyorlar. Kadın-kadına eşitlik doğru olandır, erkek-erkeğe eşitlik doğru olandır ancak kadının özellikle adalet karşısındaki eşitliği aslolandır. Bunu yerine getirmeliyiz. Mağdur olanın zorla mağdur eden seviyesine çıkartılmasıdır eşitlik ya da tam tersidir. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Yani, adalettir. Buna ihtiyacımız var.
Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fıtrata terstir. Çünkü fıtratları farklıdır, tabiatları farklıdır, bünyeleri farklıdır. Örneğin iş hayatında hamile bir kadını erkek ile aynı şartlara tabi tutamazsınız. Bir anneyi, çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi bu tür yükümlülükleri olmayan bir erkekle eşit konuma getiremezsiniz. Kadınları erkeklerin yaptığı her işte çalıştıramazsınız, komünist rejimlerde olduğu gibi. Eline ver kazmayı küreği, çalışsın. Olmaz böyle bir şey. Onun narin yapısına bir defa bu ters düşer. Anadolu'da da bu böyle yapılmadı mı? Sırtına yüklediler küfeleri, o garibim analarımız ne çileler çekti. Kamburları çıktı. İki büklüm o tarlalarda neler çektiler. Hala böyle mi devam etsin bu iş? Erkek de kahvede pişpirik oynasın, zar atsın. İşte onun için eşitlikten ziyade eşdeğer kavramını, yani adalet kavramını bu meselede en önemli kriter olarak görmek, en önemli referans olarak almak zorundayız."
"Feministlere anlatamazsınız"
İslam dininin kadına "annelik" makamı verdiğini dile getiren Erdoğan, İslam'ın anneye bir makam daha verdiğini anlattı.
Erdoğan, "Nedir o? Cenneti ayakları altına sermiş. Babanın ayakları altına koymamış, annenin ayakları altına koymuş. Dolayısıyla annenin ayağının altı öpülür. Ben anacığımın ayağının altını öperdim. Anam nazlanırdı. 'Anacığım çekme ayağını' derdim çünkü burada cennetin kokusu var... Bazen ağlardı. Anne başka bir şey ve makamların o ulaşılamazıdır, en yükseğidir. Orası çok farklı bir yer. Bunu anlayanlar olur, anlamayanlar olur. Bunu feministlere anlatamazsın mesela. Çünkü onlar anneliği kabul etmiyor, böyle bir dertleri yok. Anlayanlar yeter bize diyoruz, onlarla yola devam ederiz" diye konuştu.
"Bizim dinimizde kadına bu şekilde bir zulmü asla yapamazsın"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınlara yönelik cinayetlere ilişkin ise şunları söyledi:
"Kadın cinayetleri oluyor değil mi? Gerçek olarak düşüneceğiz. İnançlı bir insan, sapıklardan filan bahsetmiyorum, gerçekten bu işin değerini bilenden bahsediyorum, bir kadın cinayeti, kadına şiddet böyle bir şeye girebilir mi? Mümkün mü? Giremez. Niye? Çünkü, bir Müslüman olarak konuşuyorum, bizim dinimiz İslam, 'sin' kelimesinden türüyor. Ne demek sin? Barış demek. Biz bir barış dinin mensuplarıyız. Bu barış dininin mensupları olarak bizim dinimizde kadına bu şekilde bir zulmü asla yapamazsın. Şiddet, uygulayamazsın. Hatta evlatları için kesin hüküm nedir? 'Yanınızda yaşlanırlarsa annenize, babanıza öf bile demeyiniz' diyor. Çekeceksin nazını. Ana bu. Ona 'öf' bile dedirtmeyeceksin. Bizim değer ölçülerimiz bu kadar hassas."
- İstanbul
Son Dakika › Politika › Kadem 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?