Bir Haftalık Sevinç - Son Dakika
Spor

Bir Haftalık Sevinç

Bir Haftalık Sevinç

Barça lider kalma rekorunu kırarken La Liga'nın 16'ncı haftası çok büyük sürprizlere sahne oldu.

16.12.2013 21:01

Geçtiğimiz hafta Barça'nın San Mames'te puan bırakmasıyla rakibine yaklaşan Real Madrid, beklenmedik bir biçimde Osasuna deplasmanında bir puana razı oldu ve geçen hafta elde ettiği avantajı sadece 1 hafta sürdürebildi. Her ne kadar iki takımın güç dengeleri göz önüne alındığında sürpriz bir sonuç olarak görünse de Ancelotti'nin taktiksel değişimdeki ısrarı, Real Madrid'in Osasuna deplasmanlarında bu maçtan önce oynadığı son 5 karşılaşmada sadece 1 galibiyet alabilmesi gibi faktörler bir bakıma malumun ilanı oldu.

Zirvedeki diğer ekiplerden Barcelona ve Atletico Madrid ise iç sahada sırasıyla ağırladıkları Villarreal ve Valencia karşısında son derece kolay galibiyetler elde ettiler. Barça'nın aldığı galibiyetle liderlik serisini 54 haftaya çıkararak 1986-87 ve 1987-88 sezonlarında 53 maç zirveden inmeyen Real Madrid'in rekorunu eline geçirmesi ise haftanın bir başka öne çıkan olayı oldu.

Levante 2-1 Elche

Baştan sona oyun dengesinin bozulmadığı derbide Elche, rakip savunmanın duran top organizasyonunda bir anlık dalgınlığını değerlendiren Sapunaru ile öne geçerken maçın kaderini değiştiren hamle Joaquin Caparros'tan geldi. Sakatlıktan yeni çıkan Baba ile maça başlayan Caparros, kısa sürede hatasından vazgeçerek oyuna David Barral'ı sürdü ve Barral da maçı tamamen değiştiren isim oldu.

Özellikle Barral'ın girişiyle ortada tıkanan oyunu kanatlara yönlendiren Levante, Rios ve El Zhar ile rakibi zorlayıp karşı kaleye daha tehlikeli giden ekip oldu. Nitekim Barral'ın iki kafa golü de bu sistemin işlediğini açıkça ortaya koydu. Levante, sonuna kadar hak edilmiş bu galibiyetle iyice rahatlarken Elche ise büyük bir fırsatı tepti ama oynanan futbol Elche cephesinde ışık vermeye devam ediyor.

Osasuna 2-2 Real Madrid

Sezon sonunda belki de literatüre "Real Madrid'in şampiyonluğu verdiği" karşılaşma olarak geçecek mücadelede hakem ve Ancelotti'nin inatla sürdürdüğü 'yanlış hamleleri' Real Madrid'in El Sadar'da 2 puan bırakmasına yol açtı. Ancelotti, sezon başında Granada, Betis, Elche karşısında son anda paçayı yırtmasının ardından döndüğü 4-3-3 ile takımını yükselişe geçirmişti lakin bu maçtan önce de ısrarla söylediği 4-2-3-1'e tekrar dönüş yapınca Real Madrid maça hiç de istemediği bir başlangıç yaptı. Maçın başında rakip kaleyi yoklasa da tehlikeli olma tanımının yanına bile yaklaşamayan Real Madrid, Barcelona altyapısının bir ürünü olan Oriol Riera'nın iki kafa golüyle de şok bir biçimde geriye düştü. Dahası Ramos'un her zamanki gereksiz hareketleri sonunda oyundan atılması da işleri daha da kötüye sevketti.

Sezon başındaki zorlanılan Granada, Elche ve Betis maçlarında da yıldızlaşan Isco, Osasuna karşısında da sahneye çıkarak önce farkı bire indirdi, ardından da beraberliğin gelmesinde en büyük katkı sahibi oldu. Isco, 4-2-3-1'de takımın en fazla öne çıkan ismi oluyor ama bu maçta olduğu gibi her zaman takımını kurtaramıyor. Dahası Ronaldo ve - özellikle de - Bale maçların büyük bölümlerinde ortadan kayboluyor. Modric'in fazla arkada kalması da bu maçta olduğu gibi Real Madrid'in üreticiliğini kısıtlıyor. Modric, bu maçta da üçüncü bölgede sadece 2-3 kez tehike yaratabilecek pozisyonlarda top alabildi ve genellikle etkili olamadı. Bu pozisyonlardan birinde ise ceza sahasında düşürülmesine rağmen penaltı çalınmaması maçın skandalı olarak öne çıktı.

Uzun lafın kısası, Real Madrid, iyi geçirdiği bir dönemin ardından son derece ölümcül bir puan kaybı yaparak şampiyonluk yarışında çok önemli bir darbe aldı. Bundan sonraki haftalar ne gösterir bilinmez ama Ancelotti'nin 4-2-3-1'de ısrar etmesi farkın daha da açılmasına sebep olabilir.

Rayo Vallecano 0-2 Granada

Haftaya ön bakış yazısında Granada'nın puan alabilmesi için belirttiğim Endülüs ekibinin nasıl oynaması gerekliliği harfiyen teşkil etti ve Lucas Alcaraz'ın takımı son derece önemli 3 puanı hanesine yazdı. Maç boyu topu rakibine vererek önce gol yememeye odaklanan ve Brahimi ile El Arabi gibi iki hızlı isimle gol arayan Granada, şuursuzca rakip kaleye giden Rayo Vallecano karşısında istediği her şeyi yapmayı başardı.

Granada önce Fran Rico'nun serbest vuruştan, karambolün de etkisiyle attığı golle öne geçti ve skor üstünlüğünün yanı sıra oyundaki avantajı da eline geçirdi. Golün hemen ardından Rayo'nun 10 kişi kalmasına rağmen geri adım atmaması ise Granada'nın ekmeğine yağ sürdü. Aslında Endülüs ekibi, golü daha erken bir dakikada atsa farka bile gidebilirdi. Bu galibiyetle Granada, düşme potasıyla arasındaki farkı 7 puana çıkararak çok önemli bir adım attı. Zaten bu futbolla da o bölgeye yaklaşmaları pek mümkün değil. Rayo Vallecano ise gittikçe kötüye gidiyor. Kesinlikle bir yeniden yapılanmaya gitmeleri, hücum odaklı futbolu bırakıp çok daha kontrollü bir yapıya bürünmeleri şart. Aksi halde sezon resmen sona ermeden küme düşmeyi garantileyebilirler.

Barcelona 2-1 Villarreal

Geçtiğimiz hafta Athletic'e kaybederek büyük bir şoka yol açan Katalanlar, Celtic maçının ardından yine ezici bir oyunla Villarreal karşısında da istediğini almayı başardı. Tıpkı İskoç ekibi karşısında olduğu gibi Neymar maçın öne çıkan ismi olurken, Barcelona orta sahası Bruno'nun yokluğunu çok iyi değerlendirip maç boyu %75'lik bir topla oynama sayesinde rakibini deyim yerindeyse kendi sahasına hapsetti. Cani olmayınca Villarreal, kapılan topların ardından organizasyon sıkıntısı çekti ve ilerideki 'pire forvetleri' de besleyemedi.

Neymar'ın yanı sıra uzun süredir sahalarda boy gösteremeyen Jordi Alba ve gizli işleri yaparak sürekli hücuma hareketlilik katan Alexis Sanchez, Kataan ekibinde öne çıkan diğer isimler oldu. Villarreal ise kötü oyuna rağmen skoru 2-1'de tutarak gelecek adına umut verdi. Özellikle de Musacchio, üst düzey bir stoper olduğunu bir kez daha kanıtladı. Fakat halen Cani ve Bruno'ya çok fazla bağımlı bir takım görünümündeler ve bunu aşmadan da seviye atlayıp şaşaalı günlerinde dönmeleri pek de kolay görünmüyor.

Malaga 1-0 Getafe

Sezon başından bu yana son derece kaliteli bir takım olmasına rağmen bireysel performanslara bağımlılığını aşamadığı için aslında 'takım' görüntüsünden çok uzak olan Getafe, Pedro Leon, Pablo Sarabia, Diego Castro ve Mehdi Lacen'in vasat bir gecede olmasıyla son derece rahat alması beklenen karşılaşmada hiçbir varlık gösteremedi. Malaga'da teknik patron Schuster, Juanmi ve kaleci Caballero dışındaki 9 oyuncusunu son derece kompakt bir yapıda kullanıp orta sahayı Getafe'ye dar ederek takımının 15'inci dakikadan itibaren kontrolü eline geçirmesini ve son dakikada gelen gole rağmen fazlasıyla hak ettiği bir galibiyet almasını sağladı.

Kritik üç puanın yanı sıra Schuster'in inatlarından vazgeçmesi de Malaga adına öne çıkan başka bir artı oldu. Endülüs ekibi, geriye yaslanması gerektiği zamanlarda yaslandı, bir önceki maçların aksine savunmayı çok yukarıda kurarak geride boşluklar vermedi ve böylelikle de Getafe'ye pozisyon şansı tanımadı. Malaga eğer bu maçtaki futbolunu sergilemeyi sürdürebilirse önümüzdeki haftalarda gözle görülür bir yükselişe geçebilir. Getafe'de ise artık teknik patron Luis García Plaza'nın olaya el atıp meziyetlerini göstermesi gerekiyor. Yoksa bireysel performanslara bağlı Getafe, ilerleyen haftalarda da bu istikrarsız görüntüsünden kurtulamaz.

Almeria 0-0 Espanyol

Pazar gününün açılış maçı, deyim yerindeyse fırtına gibi başladı. Rakip kaleye deyim yerindeyse 'topla tüfekle' yüklenen Espanyol, maçı alıp götürecek bir görüntüyle maça başladı ama ilk 10 dakikanın ardından oyuna denge geldi. 23'te ise Almeria'dan Verza, tekrarlanan penaltı atışından faydalanamadı ve karşılaşma aslında orada bitti. Geride kalan 70 dakika boyunca ise Almeria kısmen öne çıkan ekip olsa da teknik patron Francisco Rodriguez'in de atılmasıyla oyun tıkandı. Son bölümde deplasmanda alınacak bir puana razı olan Espanyol'un iyice geri çekilerek oyunu rölantiye alması da sıkıcı olan maçta seviyeyi bir derece daha aşağı çekti ve karşılaşma 0-0 sona erdi.

Almeria, 1 puana razı olsa da oynadığı futbolla küme düşme potasında yer almayı hak etmediğini bir kez daha kanıtladı. Zaten son haftalardaki oynanan futbolu sürdürebilirlerse 1-2 ay içerisinde de o bölgeden kurtulacaklardır. Kısa vadede ise önemli olan şimdilik oyundan atılan Francisco Rodriguez'in ne kadar ceza alacağı. Espanyol cephesinde ise istikrarsızlık sürüyor ama deplasmanda alınan 1 puan onlar için de iyi bir sonuç olarak değerlendirilebilir.

Real Sociedad 5-1 Real Betis

Hafta içi aldığı Rijeka braberliğinin ardından özellikle de Sevilla medyası tarafından göklere çıkarılan Garrido, deyim yerindeyse Real Betis gerçeğiyle tam olarak tanıştı. Kısıtlı ve yetenek olarak vasatın altındaki isimlerden oluşan Real Betis'te eksiklerin fazlalığı da işin içine girince kaçınılmaz olan hezimet gerçekleşti. Topa sahip olma oranında çok büyük fark olmasa da Betis, maç boyu paslarının büyük bölümünü kendi yarı sahasında Sociedad'ın izin verdiği ölçüde yaptı. Betis, üçüncü bölgeye girmekte zorlandı, girdiği nadir anlarda da tek golünü Jorge Molina ile buldu.  Açıkçası devre arası öncesi Betis'in düzelmesi pek mümkün değil. Hatta ekonomik kısıtlamalar da düşünülünce Betis'in göz göre göre küme düşmeye doğru ilerlediğini söylemek hiç de yanlış olmaz.

İlk yarının belli bir bölümü hariç oyunun kontrolünün ev sahibi Real Sociedad'da olduğu maçta ayrıca sezon başından bu yana olduğu üzere bir yıldızın doğuşuna tanıklık etmeye devam ettik: Ruben Pardo. Tamı tamına 3 asist yapan 21'lik yıldız, asistlerinin dışında da sanki bir Pirlo, bir Xavi gibi takımını yönetti. Sociedad'ın hücumdaki orkestra şefi olan Pardo, oyun görüşünün ne kadar geniş olduğunu, topa hükmedebilme kabiliyeti sayesinde bundan nasıl faydalanabildiğini açıkça ortaya koydu. Sociedad'da Pardo'nun bu performansının yanında Xabi Prieto, Imanol Agiretxe, Carlos Vela ve Antoinne Griezmann da günlerinde olunca kolay bir galibiyet geldi. Sociedad hem CL sonrası moral depoladı hem de dördüncü Athletic ile aradaki puan farkını ikiye indirdi. Bu şekilde gittikleri taktirde - ki düşüşe geçmeleri yakın gelecekte pek olası görünmüyor - kısa zamanda dördüncülüğü de ele geçirmeleri hiç sürpriz olmaz.

Sevilla 1-1 Athletic

Üst sıraları zorlayan iki ekibin mücadelesi deyim yerindeyse fırtına gibi başladı. Önce muhteşem bir organizasyon sonucu gelen Alberto Moreno'nun golü, ardından da Federico Fazio'nun büyük hatasının ardından Susaeta'nın skoru eşitleyen sayısı, 6 dakika içinde gerçekleşince bir anda beklentiler tavan yaptı. Her iki takımın da dönem dönem etkili olduğu ilk yarıda başka gol olmasa da bu beklentiler oyun olarak karşılandı ama Sevilla, klasik Emery takımı görünümüne girip 60'tan sonra oyundan düştü. Fakat buna rağmen skoru tutarak Rakitic'in de yokluğunda 1 puan da olsa almayı başardılar.

Skorun dışında Athletic'in Ernesto Valverde ile, Sevilla'nın ise Unai Emery ile devam eden yükselişlerinin sürdüğünü söylemek mümkün. İki takım da kalite açısından son derece üst düzey bir oyun sergilemeyi başardı. Lakin Athletic'in 'Bask oyuncu havuzundan henüz iyi bir santrfor bulamaması ve yaratamaması' kaynaklı gol yollarındaki son vuruş problemi, Sevilla'nın da kronikleşmiş bir biçimde son bölümde kademeli olarak geriye çekilme hastalığı tekerrür etti. Zaten iki takım da bu sorunlarını halledebilirse tekrar La Liga'nın gerçek elitleri arasındaki yerlerini alacaklardır ve 2-3 sezon içerisinde Avrupa'da da adlarından söz ettirebileceklerdir.

Atletico Madrid 3-0 Valencia

Her iki takımın da birbirini tartarak geçirdiği son derece vasat bir ilk yarının ardından Atletico Madrid, vasat rakibi karşısında ipleri tamamen eline aldı ve hem rakibini sahadan silip 3 puanı aldı hem de Miroslav Djukic'in kovulmasına sebep olarak Valencia'daki kaos ortamını bir derece daha tetikledi. Diego Simeone'nin öğrencileri, ilk devrede çok etkili görünmese de Valencia da Atletico Madrid'in izin verdiği ölçüde etkili olabildi, daha doğrusu olamadı. İkinci devre ise Diego Costa'nın müthiş golüyle perde açıldı ve Atletico Madrid bir daha arkasına bakmadı. Maç boyu rakip kaleye sadece 3 şut çekebilen ve hiç isabet kaydedemeyen Valencia ise düşüşe devam etti.

Özellikle Real Madrid'in de takılmasıyla ikincilik konusunda ciddi bir avantajı eline geçiren Atletico Madrid, her ne kadar kriz döneminde olsa da isimli Valencia'ya karşı son derece önemli bir galibiyet aldı. Artık Barcelona maçına kadar görece olarak kolay rakiplerle karşılaşacaklar ve önümüzdeki bu iki haftayı kayıpsız atlatmaları olası. Valencia ise kahredici mağlubiyetin ardından çok yanlış bir hamleyle faturayı Djukic'e kesti ama Valencia'daki sorunun kaynağı kesinlikle hoca kaynaklı değil. Hatta Djukic yerine bir başkası olsaydı Valencia çok daha kötü bir durumda yer alabilirdi. Şimdi ise bu hamleyle bakış açılarındaki hatayı da ortaya koydular ve bu şartlar altında Valencia'nın kısa ve orta vadede toparlanabilmesi pek mümkün görülmüyor.

Haftanın maçı: Osasuna-Real Madrid. Hakemiyle, Real Madrid'in El Sadar fobisini kıramamasıyla, skorun 2-0'dan 2-2'ye gelirken yaşattığı heyecanla ve sonuçlarıyla haftaya damga vuran maç oldu.

Haftanın oyuncusu: Neymar. Brezilyalı yıldız, Celtic maçının ardından bir kez daha ipleri eline aldı ve deyim yerindeyse "Messi yoksa ben varım" dedi.

Haftanın hayal kırıklığı: Basının bütün uyarılarına rağmen işlemeyen 4-2-3-1'de ısrar eden ve maç içinde de bu sistemden vazgeçmeyen Carlo Ancelotti.

Haftanın sözü:  "Canal +'ta Miroslav Djukic sezon sonuna kadar takımın başında kalacak derken olayı baya bir abartmıştım". Djukic'i kovan Valencia Başkanı Amadeo Salvo

Haftanın 11'i (4-2-3-1): Beto (Sevilla); Jesus Gamez (Malaga), Mateo Musacchio (Villarreal), Jeison Murillo (Granada), Alberto Moreno (Sevilla); Gabi (Barcelona), Ruben Pardo (Real Sociedad); Neymar (Barcelona), Isco (Real Madrid), Imanol Agirretxe (Real Sociedad); Diego Costa (Atletico Madrid)

Kaynak: TotemSpor.Com

Son Dakika Spor Bir Haftalık Sevinç - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement