Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, adalet mekanizması içinde hukuki olmayan amaçlarla adalet sisteminin kullanıldığını gördüklerini belirterek, "Geçmişte belki bürokratik vesayetin bir yansımasıydı, şimdi farklı vesayet arayışlarının bir yansıması olarak hukukun araçsallaştırıldığını görüyoruz, başka amaçlar için kullanıldığını görüyoruz, bu hukuka olan güveni zedeliyor" dedi.
Habertürk'te gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Yılmaz, adalet sistemi ve hukukla ekonomi ve kalkınma arasında çok güçlü bir ilişki olduğunu söyledi.
İyi işleyen, güven veren bir adalet sisteminin, aslında yatırımlar için belirsizliği azalttığını, ekonomideki aktörlere geleceğe dönük öngörülebilirlik sağladığını ve ekonomik gelişmeyi hızlandırdığını belirten Yılmaz, "Aksi olduğu zaman da maalesef öngörülebilirliği azaltıyor, belirsizliği arttırıyor ve ekonomiye bu anlamda olumsuz etkileri oluyor" diye konuştu.
Adalet sistemine güven düşük
Son 10 yıllık dönemde birçok alanda büyük mesafeler aldıklarını ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
"Mesela TÜİK'in bir ölçümü var, vatandaşımızın memnuniyetini ölçüyoruz değişik kamu hizmetleri bazında, son 10 yıldır hesap verebilir devlet anlayışının da gereği olarak. Asayişte yüzde 78'lere kadar çıktı memnuniyet oranlarımız, sağlıkta yüzde 75'ler civarında, sosyal güvenlikte, eğitimde yüzde 60'ın üzerinde, ulaştırmada yüzde 70'in üzerinde. Bir tek konuda yüzde 50'nin altındayız, yüzde 44'ler civarında son ölçümümüzde, o da adalet sistemi."
Vatandaş gündelik hayatında adalet sisteminin hak ettiği yerde olmadığını dile getiren Yılmaz, son 10 yılda adalet binalarına ciddi yatırım yaptıklarını, UYAP diye bilgi işlem altyapısını yenilediklerini, özlük haklarını geliştirdiklerini, personel sayısını artırdıklarını ancak bu çabalara rağmen hala istenilen yerde olunmadığını söyledi.
"Yargı reformu Türkiye'nin birinci önceliği"
Adalet mekanizması içinde hukuki olmayan başka amaçlarla adalet sisteminin kullanıldığını gördüklerini ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:
"Geçmişte belki bürokratik vesayetin bir yansımasıydı, şimdi farklı vesayet arayışlarının bir yansıması olarak hukukun araçsallaştırıldığını görüyoruz, başka amaçlar için kullanıldığını görüyoruz, bu hukuka olan güveni zedeliyor. Diğer taraftan, farklı mahkemelerin aynı konuda farklı kararlar aldığını, bir tutarsızlık olduğunu görüyorsunuz. Alt-üst mahkemeler arasında bazen çok ciddi farklılıklar görüyorsunuz... İşte burada yapmamız gereken şu: Adalet reformları, yargı reformları Türkiye'nin birinci önceliğidir. Bu olaylar olsun olmasın, konjonktürel durum olsun olmasın, bu gerçekten Türkiye'nin önceliği."
Sokaklarda hukukun tartışılmaması, bildiri dağıtılan bir hukuk sisteminin olmaması gerektiğini anlatan Yılmaz, şunları söyledi:
"Hükümetle, yürütmeyle yargı arasında çok daha sağlıklı ilişkilerin olduğu bir ortam oluşturmalıyız. 2023 vizyonuna ancak böyle gidebiliriz diye düşünüyorum. Dünya örneklerine de bakıyoruz, yani vatandaşın adalet sistemindeki temel birtakım hizmetler noktasındaki memnuniyetini soruyoruz, algısını soruyoruz. Aslında bu daha farklı şekillerde de adalet sistemiyle ilgili çalışmalar yürütülebilir, vatandaş memnuniyeti bunun bir boyutu. Diğer taraftan, iş ve işlemler tekrar bir masaya yatırılıp bakılabilir, daha hızlandırmaya dönük çalışmalar yürütülebilir. Tıpkı bürokraside olduğu gibi adalet sisteminde de bir işleyişe mutlaka bakılması, reformlar yapılması lazım. Bunlar bazen çok büyük reformlar da olmayabilir, küçük küçük aslında düzeltmeler, birtakım rötuşlar vatandaşın hayatını da kolaylaştırıyor.
Geçmişte hastanelerde neler yaşıyordu vatandaşlarımız hatırlarsanız, adeta bir kader gibiydi. Farklı hastaneler, farklı uygulamalar, geciken randevular, şunlar bunlar... Buna benzer şeyleri şu anda adalet sisteminde yaşıyoruz. İşte bunu düzeltmemiz için kanunlarımızı daha net hale getirmeliyiz, gri alanları, keyfiliğe yol açan alanları azaltmalıyız. Adalet, idare üzerinde, yürütme üzerinde vesayet sistemi olmamalı, adalet adalet dağıtmalı, insanlara güven vermeli. Kim olursa olsun, ideolojisi, partisi, görüşü ne olursa olsun herkesin adaleti olmalı. Ve o saygınlığı mutlaka güçlendirmemiz lazım."
"Ekonomiye etkileri geçici"
17 Aralık sonrası sürecin, ekonomiye geçici etkisini olduğunu anlatan Yılmaz, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Türkiye'de taşların çok daha iyi yerine oturacağına inandığını bildirdi. 17 Aralık'ta ve sonrasında yaşananların siyasi istikrarı hedefleyen bir çaba olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Türkiye'de güçlü bir hükümet var, ne yapılırsa yapılsın Türkiye'de gerçekten güçlü bir hükümet ve siyasi istikrar var, Bu, 30 Mart'ta inşallah daha bir pekişmiş olacak" dedi.
Dövizdeki artış
Merkez Bankasının küresel kriz ortamında çok başarılı bir performans ortaya koyduğunu belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bu anlamda Merkez Başkanı kadrolarını takdir ettiğimi belirtmek isterim. Fakat dövizle ilgili verdiği tahmin konusunda daha önceden de söylemiştim, buna katılmadığımı. Bu bizim aslında serbest kur rejimimiz var hiçbirimiz yani sadece Merkez Bankası Başkanımız değil hiçbirimiz bu konuda kesin bir şekilde konuşamayız, söyleyemeyiz çünkü bir serbest kur var, piyasa da oluşan dengeler içinde kurumuz belirleniyor."
Spekülatif faaliyetler ve aşırı oynaklıklar görüldüğü zaman daha stabil bir yapı oluşturmak, oynaklığı ve belirsizliği azaltmak için müdahale edebileceğini anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Şu anda taşlar yine yerine oturmuş durumda. Merkez Bankamız çeşitli araçlarla aslında dünyanın da takdir ettiği araçlarla Türkiye'nin istikrarına katkıda bulunmaya devam ediyor... Son dönemlerdeki dövizdeki artış biraz daha siyasi ortamla ilişkili gibi görünüyor. Bu siyasi ortam duruldukça, bu etkiler de ortadan kalkacak. Enflasyona etkisi önemli tabii TL'nin değer kaybetmesinin. Orada da yüzde 10-15 gibi bir geçişkenlik gözüküyor yani 10 puanlık diyelim bir değer kaybı 1-1,5 puanlık bir enflasyonist etki oluşturabiliyor ama bunun olup olmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz, ortalık biraz daha diyelim durulduğu zaman bu TL'nin değerinin nerelerde istikrar kazanacağına bağlı olarak bu etkileri daha iyi görebileceğiz."
Yılmaz, 2013'te büyümenin 3.6'nın üstünde gerçekleşmesini beklediklerini, 2014'te biraz daha dengeli bir büyüme öngördüklerini belirtti.
Yatırım ortamının iyileştirilmesi için birtakım adımlar atacaklarını ifade eden Yılmaz, "Esas itibariyle bürokratik işlemlerin azaltılması, belirsizliğin azaltılması, yatırımcıya işte birtakım politikalarla, desteklerle, teşviklerle daha fazla cazip hale getirilmesi yatırım ortamının" dedi.
Yılbaşında otomotiv, cep telefonu, tütün ve alkolde ÖTV artışı yapıldığını anımsatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Biz diğer hükümetler gibi seçim geçsin de birtakım düzenlemeler yapalım diye düşünmedik. Ekonomimizin ihtiyacı neyse zamanında o tedbirleri alıyoruz. Çünkü, bu koruyucu hekimlik gibi. Zamanında gerekli tedbirleri almazsanız, ileride çok daha büyük tedbirler almak zorunda kalıyorsunuz. Bizim aldığımız tedbirler de cari açığa dönük, tüketime dönük, biraz daha o tüketimi dengelemeye dönük tedbirler. Ama bir taraftan da gelir etkisi var, mali dengelerimizi de iyileştiren adımlar elbette."
"Çözüm sürecinin güçlü lidere, güçlü iktidara ihtiyacı var"
Çözüm sürecinin etkisinin, insanların yüzlerine, sosyal ilişkilerine ve ekonomiye yansıdığını bildiren Yılmaz, çözüm süreciyle, huzur ortamıyla bölgede özel sektör yatırımlarında canlanma olduğunu belirtti. Yılmaz, "Son tartışmalarla benim en büyük endişelerimden bir tanesi çözüm süreci. Çözüm sürecinin güçlü bir lidere ve güçlü bir iktidara ihtiyacı var. Güçlü bir iktidar olmadan, güçlü bir lider olmadan bu tür süreçlerin yönetilmesi gerçekten çok zor. Dolayısıyla, ben son hadiseleri biraz da çözüm sürecine dönük olarak algılıyorum, inşallah başarılı olamayacaklar, çözüm sürecini de Türkiye başaracak. Ondan sonra önümüz çok açık" diye konuştu. - Ankara
Son Dakika › Ekonomi › Kalkınma Bakanı Yılmaz Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?