Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB ile müzakere sürecinde, Türkiye'nin sadece terörle mücadele için bir askeri karargah ya da göçmenler konusunda bir toplama kampı olarak görülemeyeceğini söyledi.
Çelik, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, AB Bakanlığının 2018 yılı bütçesinin görüşmelerinde milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı.
Türkiye'yi AB ilişkilerinden koparıp sadece komşuluk politikasına indirgemek isteyen bir strateji olduğunu belirten Çelik, "Türkiye'yi sadece göç ve terör konusunda partner haline getirmek isteyenler var." dedi.
Bakan Çelik, aday ülke statüsü dışında başka statüye indirgenmiş bir AB-Türkiye ilişkisinin kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin, AB müzakerelerini yürüten bir aday ülke olduğunu dile getiren Çelik, "Türkiye sadece terörle mücadele için bir askeri karargah olarak, ya da sadece göçmen ilişkisinde bir toplama kampı gibi görülemez. Biz, sadece terör ve göç konusunda iş birliği yapılacak bir ülke olmayı kabullenmiyoruz ki ben Avrupa'nın her tarafında '23. ve 24. fasılları açın' diyorum veyahut da 'Bu meseleleri gelin konuşalım' diyorum." ifadelerini kullandı.
Fasıl açılması için ön kriterlerin olmaması gerektiğine dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sen açarsın, bunları konuşuruz. Nasıl ilerleyeceğimize bakarız; ilerliyor muyuz ilerlemiyor muyuz. Bu, Türkiye için de bir çıpa olur, AB'nin de ciddiyetini gösterir. Sonuçta tatminkar bir noktaya vardığımızda da faslı kapatırız ama faslı açmamak demek, Türkiye ile AB arasında ciddi ve saygıdeğer bir ilişki kurmamak demek."
AB'ye katılım sürecinde 23 ve 24. fasılların, bütün fasılların omurgası olduğunu kaydeden Çelik, AB Bakanı olarak, Türkiye-AB ilişkilerine fasılların açılması perspektifinden baktığını aktardı.
"Müzakereler çocuk oyuncağı değildir"
Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin önemine değinen Çelik, "Ama şunu da kabul edemeyiz: Eğer 'Türkiye ile müzakereleri kestik, Türkiye şu şartları yerine getirir' gibi bir cümle kullanırlarsa bu müzakere ebediyen kesilir. Bu çocuk oyuncağı değildir. Türkiye gibi bir ülkeye davranmanın bir stili, yöntemi vardır. Hiç kimse Türkiye ile müzakereleri kesemez." diye konuştu.
AB'nin Türkiye'ye çifte standart uyguladığına vurgu yapan Çelik, AB Komisyonunun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ve diğer yetkililerin 18 Mart mutabakatına ilişkin, "Türkiye bu anlaşmayı kesemez, Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı var." yönündeki görüşlerinin gazetelerde yer aldığını anımsattı.
Bakan Çelik, "Türkiye gibi bir devlet, bir Avrupa devleti ve demokrasisi olarak AB üyesi olmadan bugüne kadar gelmiştir. Bundan sonra da yoluna AB üyesi olmadan gider ama biz, AB üyesi olmasını tercih ederiz." değerlendirmesinde bulundu.
18 Mart göçmen anlaşmasının içinde 1'e 1 anlaşması, 3 milyar avro meselesi, fasılların açılması ve gönüllü insani kabul konusunun yer aldığını söyleyen Çelik, "Birisi çıkıp da 'Fasıllar açılmayacaktır' dediği zaman, 18 Mart anlaşmasını iptal etmiş olur." açıklamasını yaptı.
Türkiye'nin Akdeniz'deki ölümleri insani ve vicdani nedenlerle engellediğini anlatan Çelik, Türkiye'nin sahil güvenlik kapasitesinin bölgedeki diğer ülkelerde olmadığını belirtti.
Müzakerelerin kesilmesi tartışmaları karşısında, Türkiye'de hükümet ve muhalefetin AB'ye karşı tek bir ses olduğuna dikkati çeken Çelik, "Buna da güçlü bir şekilde itiraz etmemiz lazım: 'Referandumda çıkan sonuca bakıp Türkiye'deki yüzde 49'u yalnız bırakmayalım yani yüzde 51 AB karşıtı, yüzde 49 AB yanlısı' gibi kendi milletimizi ayrıştıran bir tutum sergiliyorlar. Bu derece basiretsiz bir analizle karşı karşıyayız." dedi.
AB Bakanı Çelik, "Türkiye'deki olağanüstü hal kararı alma ihtiyacı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkmıştır. Tamamen analitik olarak söylüyorum; böyle bir darbe girişiminin yarısı kadar bir tehdit bütün bu Avrupa ülkelerinde, herhangi bir Avrupa ülkesinde olsaydı olağanüstü halin 40 katı sınırlarını kapatırlardı." diye konuştu.
Çelik, Türkiye'nin, Gümrük Birliğinin güncellenmesine hazır olduğunu kaydetti. Kurumların buna hazır olduğunu belirten Çelik, "Burada, Konseyin Komisyona yetki vermesi gerekiyor. Herhangi bir şekilde ekonomik ilişkilerin kesilmesi diye bir şey söz konusu değil." değerlendirmesinde bulundu.
Terörle mücadele yasasının değişiminin şekil ve mahiyetinin önemli olduğuna işaret eden Çelik, AB ülkelerinin Türkiye kadar terör tehdidi altında olmamasına rağmen son yıllarda yasalarını ağırlaştıran hükümler aldığını söyledi.
AB yetkililerinin, Suriyelilere yönelik tutumu ve yardımları nedeniyle Türkiye'ye her zaman teşekkür ettiğini anlatan Çelik, Suriye'den Türkiye'ye gelenler için "Suriyeli kardeşlerimiz" gibi ifadelerin günlük dilde kullanıldığını ancak bu kişilerin hukuki olarak "geçici koruma altında" statüsünde bulunduğunu kaydetti.
Jean Monnet Burs Programı'nın 2016-2017 akademik yılı uygulamasının darbe girişimi ve ardından yaşanan olağanüstü koşullar nedeniyle iptal edildiğini hatırlatan Çelik, bu programın seneye uygulanacağını bildirdi.
Çelik, mülteciler meselesinin bir şantaj olarak kullanılmasının söz konusu olmayacağını belirterek, şunları dile getirdi:
"Verdikleri sözlerin hiçbirinin tutulmaması karşısında biz bu anlaşmaya sadık kalmak zorunda değiliz. Bu insanları biz Akdeniz'in sularına bırakacağız anlamına gelmiyor çünkü şöyle bir ikiyüzlülük var. Açıklama yapıyorlar: 'Türkiye'yi 18 Mart anlaşması konusunda takdir ediyoruz. AB bu anlaşmayla ilgili bütün taahhütlerine bağlıdır.' Pekiyi bağlısın da hangi görevini yerine getiriyorsun? Türkiye bütün mükellefiyetlerini yerine getirmiş, sen hiçbirini yerine getirmiyorsun. Bu, ikiyüzlülüğe ve çifte standarda koyduğumuz bir tavırdır."
Görüşmelerin tamamlanması ve oylamanın ardından AB Bakanlığının 2018 yılı bütçesi 346 milyon 861 bin lira olarak kabul edildi.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › 2018 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?