Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "İçinde yaşadığımız bu bölgede beşeri coğrafyada devlet ve iktidar anlayışında köklü değişiklikler gerçekleşmekte, yeni bir düzenin kurulması kaçınılmaz olacaktır. Bölgede nasıl yeni bir siyasi, ekonomik düzen ortaya çıkacağı hepimizin cevap aradığı temel bir meseledir" dedi.
Gül, Stratejik İletişim Merkezi (STRATİM) tarafından düzenlenen 4. İstanbul Forumu'nda yaptığı konuşmada, toplantıda Orta Doğu'daki gelişmelerin ele alınacağını belirterek, tartışmalarını genel çerçevesine katkıda bulunmak üzere ülkelerin içinden geçmekte olduğu kapsamlı değişim ve dönüşüm süreciyle ilgili bazı görüşlerini paylaşacağını söyledi.
"Etkisini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz küresel bir dönüşüm sürecinden geçiyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Gül, bu süreçte uluslararası düzenin giderek daha da karmaşık bir hal aldığını, bir yandan uluslararası alanda güç telaffuz eden devletlerin sayısının arttığını, diğer yandan da devlet dışı aktörlerin ulusal bütünlüklere dayalı güç kazandığını kaydetti.
Gül, küresel sistemin niteliğiyle ilgili tek ve çok kutuplu tartışmalar olduğunu belirterek, artık iki kutuplu bir dünyada yaşanmadığını, gerçek anlamda çok kutuplu güç dengesi veya kutupsuz bir dünya düzeninden de söz etmenin mümkün olmadığını dile getirdi.
ABD'nin halen dünyanın en büyük askeri gücüne sahip ülke olduğunu, ancak küresel düzende yegane hakim öncü de olmadığını vurgulayan Gül, ancak ABD'nin dünya siyasetinde etkin bir ülke olma özelliğini de koruduğunu söyledi.
Demokrasi rejimi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dünyanın ekonomik güç merkezinin de Trans Atlantik bölgesinden Asya'ya doğru kaydığını belirterek, uluslararası sistemde üç boyutlu bir eksik denge halinin yaşandığını, bu eksik denge halinin siyasi, iktisadi ve beşeri boyuttan kaynaklandığını anlattı.
Küresel iletişimi, olumsuz anlamda etkileyen bu açıkların kapanmak bir yana maalesef daha da açıldığını vurgulayan Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Siyasi alanda dünyada çok sayıda ülkede de demokrasi, halkın taleplerini karşılayan en ideal yönetim şekli olarak moral üstünlüğünü kazanmış durumdadır. Önemli olan sadece rejimim demokrasi olması değil. Toplumlar bir yandan yöneticilerini özgür iradeleriyle belirlemeyi isterken, diğer taraftan demokrasinin olmazsa olmaz koşulları olan özgürlükler, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve ekonomik refahtan yararlanmak istemektedirler. Diğer ekonomik alandaki yenilikler refah getirmekte, bu refah da dünyanın en önemli kısmına adil bir şekilde yansımamaktadır. Toplumsal ve siyasal baskıları da beraberinde getirecek küresel ekonomik dalgalanmalar önlenememektedir. Küresel krizlerin etkileri artık daha uzun ve yoğun hissedilmektedir."
Tek çekim merkezi bulunmayan küresel, siyasal sistem ve ağırlık merkezleri çeşitlenen kültürel ve ekonomik düzenle karşı karşıya olunduğunu belirten Gül, bu geçiş süreci nedeniyle dünyada bir çok bölgede istikrarsızlıklar ortaya çıktığını anlattı.
Sancılı bölge Orta Doğu
Bu sürecin sancılarının en yoğun biçimde yaşadığı coğrafyanın başında Orta Doğu geldiğini vurgulayan Gül, Orta Doğu'da artık köklü bir paradigma değişikliği yaşandığını, yüzyıllık statükonun kendisine eşlik eden tüm köhneleşmiş yapılarla birlikte yıkılmakta olduğunu kaydetti.
Gül, Orta Doğu'da kökeninde toplumsal hareketlerin yer aldığı kapsamlı bir değişim süreci yaşandığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Birçok ülkede değişimin tetikleyicisi ülke içi toplumsal talep ve baskılardır. Bugün halkların talebi, kendilerini yönetenler ile aralarındaki ilişkinin meşruiyet temelinde sürmesi ve rejimlerin halkın iradesine dayanmasıdır. Dolayısıyla geri döndürülemez niteliktedir. Bu sürecin sonunda içinde yaşadığımız bu bölgede, beşeri coğrafyada devlet ve iktidar anlayışında köklü değişiklikler gerçekleşmekte, yeni bir düzenin kurulması kaçınılmaz olacaktır. Bölgede nasıl yeni siyasi, ekonomik düzen ortaya çıkacağı hepimizin cevap aradığı temel bir meseledir. Bölgedeki değişim ihtiyacına 2003'te Tarhan'da düzenlenen İslam Konferası toplantısında yaptığım konuşmada bizzat dikkat çekmiştim. Mevcut yapıların, halkların meşru özlemlerini karşılamaya yetmediğini vurgulamıştım. İyi yönetimin, şeffaflık taleplerine cevap verilebilmesi gerektiğini de belirtmiştim. Bu gerçekleşmediği takdirde halkların bir gün isyan etmelerinin ya da bir gün dış müdahalelerin kaçınılmaz olduğunu o gün bütün çıplaklığıyla salonda söylemiştim."
4 temel tespit
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bölgedeki gelişmeleri değerlendirmek açısından başlıca 4 temel tespitini paylaşmak istediğini belirterek, bunun birincisinin, belli ülkedeki toplumsal ve siyasal değişim sürecinin, sadece o ülkeyi değil, aynı coğrafyayı paylaşan ülkelerin ve halkların geleceğini de tesir eden dönüşüm süreçlerini de tetiklemek olduğunu kaydetti.
İkincisinin ise bölgedeki her değişimin Irak savaşından sonraki süreçte karşılaşıldığı gibi bölge içi güç dengelerini de temelden değiştirmek olduğuna dikkat çeken Gül, şöyle devam etti:
"Üçüncüsü geçmişte uzun süre baskı altında tutulan geleneksel aidiyetlerle ilgili artan bilinç. Orta Doğu'da maalesef etnik, dini ve mezhepsel temelli kimlik siyasetlerinin öne çıktığı bir dönem başlamıştır. Bu da ulus devletleri yeni sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Neticede ülkelerin ulusal kimliklerini, toprak bütünlüklerini ve iç barışlarını daha fazla sorgulanır hale geldiği bir süreç ortaya çıkmaktadır. Etnik ve mezhepsel aidiyetlerin körükleyeceği uzun vadeli istikrarsızlık ve çatışma ihtimali giderek bölgeyi daha fazla etkisi altına almaktadır. Dolayısıyla Orta Doğu'daki mesele sadece belirli ülkelerdeki siyasi dönüşüm meselesi olmanın çok daha ötesinde etnik ve mezhep grupların arasındaki potansiyel ihtilaf alanlarının girdiği güç mücadelesi ve çatışmaya dönüşmesinin önüne geçmektir.
Dördüncüsü, bölgedeki değişime ilişkin olarak özellikle bölge dışı ülkelerin yaklaşımlarındaki çelişkilerdir. Son 3 yılda birçok uluslararası aktörün bölgesel istiktarın gerçek teminatının, halklarının taleplerini karşılayan meşru yönetim yapılarından geçtiğini savunduğunu, bu nedenle değişim güçlerinin yanlı yer aldığını gördük. Bu bağlamda oraya çıkan çelişkili durumun başlıca nedenlerinden birinin, İslam dünyasının sosyo-kültürel dokusunun çağdaş dünyada demokratik düzenle uyumlu olmadığına dair oryantalist tartışmalarla bağlantılı olduğuna dair düşünceler olduğu anlaşılmaktadır."
- İstanbul
Son Dakika › Güncel › 4. İstanbul Forumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?