Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, HSYK'da RTÜK modelinin uygulanmasının formüllerden birisi olduğunu belirterek, "(RTÜK üyeleri) Kamuoyunda ve medyada yazılırken AK Parti'li, CHP'li üye olarak yazılıyor ki fevkalade yanlıştır. Eğer bu yanlışlık belleklerden giderilemezse TBMM'nin seçeceği üyelerin HSYK'ya AK Parti'li üye, CHP'li üye olarak tanıtılması fevkalade yanlış olur. Ancak partilerin kontenjanlarını tarafsız, HSYK ile ilgili alanlardan, branşlardan seçilebilecek üyeler olarak anlamamız ve bunu büyük harflerle yazmamız gerekiyor" dedi.
Arınç, Ekonomi Bakanlığında düzenlenen, Türkiye- Vietnam Karma Ekonomik ve Ticaret Komitesi 5. Dönem Toplantısı'ndan çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Alman Kablo Televizyon şirketinin TRT'yi kablolu yayından çıkardığı şeklindeki haberlere ilişkin soru üzerine Arınç, haberin kısmen doğru olmadığını söyledi.
TRT'nin Almanya'da bazı kanallarının hem uydudan izlenebildiğini, hem de kablolu yayın yapan bazı şirketlerden yayınlanabildiğini anlatan Arınç, bu şirketlerden birinin daha önce ücretsiz olarak yayınlara izin veriyorken, daha sonra ücret ödenmesi konusunda bir ihtilaf çıktığını aktardı.
İstenen ücretin çok yüksek olduğunu düşündüklerini belirten Arınç, bu konuda çalışmaların sürdüğünü bildirdi. Arınç, şöyle devam etti:
"TRT'nin, esasen şöyle bir kayıp söz konusu olmayabilir. Uydu dolayısıyla bizim bütün kanallarımızın Almanya'da izlenmesi mümkün, buna TRT Türk de dahil. Ancak kablolu yayına da geçmek suretiyle, abonelik suretiyle belki evlere, 100 bin aileye daha ulaşması mümkün oluyordu. Şüphesiz bu imkanı kullanmak isteriz. Çünkü Almanya'da yaşayan 3 milyona yakın yurttaşımızın hem uydudan hem de kablo dolayısıyla TRT yayınlarını izlemesini çok arzu ediyoruz."
Arınç, "TRT'nin, Hamburg'daki olaylar nedeniyle kablolu yayından çıkarıldığı" iddiasına ilişkin de "Bu eğer şu açıdan söyleniyorsa bundan iftihar duyarız. Hamburg'da yaşanan bir ayrımcı olay var. Bu olayın üzerine Alman medyası gitmiyor olabilir ama biz habercilik anlayışını doğru ve objektif yapmak istiyoruz" dedi.
Hamburg'da yaşanan ve kimsenin tasvip etmediği olayların sadece Türkiye'ye değil bütün dünyaya duyurulması gerektiğini ifade eden Arınç, TRT'nin bu görevini fazlasıyla yerine getirdiğini kaydetti. Arınç, "Bundan dolayı bir cezalandırmanın söz konusu olmadığına inanmak isteriz. Biz meseleyi sadece ücret uyuşmazlığı olarak biliyoruz. Bunu da giderecek çabayı göstereceğiz" ifadesini kullandı.
-HSYK'da RTÜK modeli
"HSYK'nın yapısında değişikliğe gidileceği ve RTÜK benzeri bir modelin konuşulduğu" belirtilerek, yargı bağımsızlığı açısından bunu nasıl değerlendirdiği sorulan Arınç, şunları kaydetti:
"Sayın Başbakanın dünkü konuşmasında söylediğiniz konu geçti ama işi bağlamından çıkarmamak lazım. HSYK ile ilgili kanunda bir değişiklik yapılmak isteniyor ve benim Bakanlar Kurulu sonrasında ifade ettiğim şekliyle bu çalışma sürüyor. Bildiğim kadarıyla yarısını geçtiler. Bu devam edeceği anlamındadır. Ancak bu sürede Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleriyle muhalefet liderleri ve Sayın Başbakanımız, ayrı ayrı görüşme yaptılar. Sayın Başbakanımız, bu görüşmelerle ilgili dün grup toplantısında 'Eğer anayasa değişikliği söz konusu olursa bunun önceliği vardır. Biz eğer bir anlaşma süratle yapılacak olursa bir metin üzerinde, bunu durdururuz, Genel Kurul'a indirmeyiz' demişti. Durdurmak ve teklifi geri çekmek arasında çok büyük fark var. Dolayısıyla bazı haber sitelerinde benim 'Geri çekilmeyecektir' şeklindeki sözlerimin tekrar Başbakan tarafından tekzip edildiği söyleniyor. Durmadığı gibi çekilmemiştir de."
"Ancak şüphesiz partiler üzerinde anlaşmaya varabileceği bir anayasa maddesinin kabulü halinde bu değişiklikle ilgili kanun teklifinin de geçersiz olabileceğini söyleyebiliriz" diyen Arınç, "Bunun tek şartı, şimdilik MHP hiçbir şekilde buna katılmayacağını ifade etmişse de geri kalan 3 parti arasında süratle anayasa değişikliği yapılıp yapılmayacağı noktasındadır. Bugün çarşamba. Herhalde hafta sonuna kadar bunun ne olduğunu göreceğiz. Hafta sonuna kadar da zaten değişiklik teklifi Adalet Komisyonundan da geçmiş olur. Bekler, öbürü sonuçsuz kalırsa bu devreye girer, öbüründen sonuç alınacak olursa bu devreden çıkar, Anayasa değişikliği devreye girer" değerlendirmesinde bulundu.
Sayıştay üye seçimlerini Meclisin gerçekleştirdiğini, Meclisin üye seçimi yaptığı başka yerler de olduğunu dile getiren Arınç, bunların içinde RTÜK'te, siyasi partilerin anayasa gereğince Meclisteki oy oranlarına göre kendilerine tanınan kontenjanlarda seçim hakkı bulunduğunu belirtti.
Bu seçilen kişilerin "CHP'li RTÜK üyesi", "AK Partili RTÜK üyesi", "MHP'li RTÜK üyesi" olarak anılmasının yanlış olduğunu bildiren Arınç, şöyle devam etti:
"Aslında o partilerin kontenjanlarından seçilen üyelerdir bunlar. Ancak kamuoyunda ve medyada yazılırken AK Parti'li, CHP'li üye olarak yazılıyor ki fevkalade yanlıştır. Eğer bu yanlışlık belleklerden giderilemezse TBMM'nin seçeceği üyelerin HSYK'ya AK Partili üye, CHP'li üye olarak tanıtılması fevkalade yanlış olur. Ancak partilerin kontenjanlarını tarafsız HSYK ile ilgili alanlardan, branşlardan seçilebilecek üyeler olarak anlamamız ve bunu büyük harflerle yazmamız gerekiyor. Ama farklı seçeneklere de Sayın Başbakan açık olduğunu ifade etmiştir. Bu çabaları Grup Başkanvekillerinin yapacağı, belki de anayasa hukukçularının da içinde olacağı bir çalışmanın sonunda görmemiz lazım."
-"Geçmişe yürümemesinin daha doğru olacağını düşünüyorum"
Arınç, "Komutanların Yüce Divan'da yargılanmasının önünü açan çalışmayla ilgili daha önce bunun geriye dönük olmayacağını söylemiştiniz. Dün de Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, bu konuyu hukukçuların inceleyeceğini söyledi. Bu konuda bir çalışma var mı?" sorusu üzerine, "Ben ne söylediğimi biliyorum, siz de çok net duyuyorsunuz" dedi.
Bunun aslında gecikmiş bir kanun teklifi olduğunu dile getiren Arınç, "Çünkü 12 Eylül 2010 referandumunda alınan bir kararla, belli görevlerde bulunan insanların Yüce Divan'da yargılanabileceğinin yolu açılmıştır. Bu sadece kuvvet komutanları için değil belli üst görevlerde bulunmuş kişiler için de geçerlidir" diye konuştu.
Kimsenin, bunun bugün gündeme gelmesinin, zamanlama açısından manidar olduğunu düşünmemesi gerektiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:
"Sayın İlker Başbuğ ile ilgili yargılama söz konusu edilerek bu soru soruluyorsa, kendisinin yargılanması sırasında da bu iddia ortaya atıldı. Yani anayasada kabul edilen bu değişiklikle İlker Başbuğ'un bugünkü mahkemelerde mi yoksa Yüce Divan'da mı yargılanması gerektiği. Ancak buna 'Sivil mahkemelerde yargılanması gerekir' diye karar verildi. Bunun da sebebi şuydu; Sayın Başbuğ'a yüklenen suçlar, görevleriyle ilgili suçlar cümlesinden değildir. Mesela darbe yapmak, hükümeti etkisiz hale getirmek, seçilmiş hükümetleri görev yapamaz hale getirmek bir görev suçu değil bir sivil suçtur diye kabul edilmişti. Dolayısıyla o günkü kabul, bugün yapacağımız kanun değişikliği karşısında, yani bugün yapacağımız kanun değişikliğinin, o günkü yargının kabulü karşısında bir anlam ifade etmeyeceğini şahsen söyleyebilirim.
Milli Savunma Bakanlığı, hukukçular arasında tartışmalı demiş. Neresi tartışılıyor, kanun çıktığı zaman bunu görürüz. Yargının veya yargının en üst kurumunun farklı bir karar vermesi halinde şüphesiz gelişmeleri hep beraber görürüz. Ama bugünkü hukuk mantığıyla, bugün çıkarılabilecek bir kanunun geçmişe yürümemesinin daha doğru olacağını düşünüyorum."
Önemli olanın görev zamanı ve göreviyle ilgili suçlardan yargılama olduğunu, Yüce Divan'a ancak bu sebeple gidilebileceğini anlatan Arınç, görevle ilgili suç, görev dışı suç kavramının yargıçlar tarafından her zaman kolaylıkla belirlenebileceğini düşündüğünü kaydetti.
-"İtham ve suçlama varsa, belgeler ortaya konulmalı"
Arınç, "El Kaide operasyonu başladı. İnsani Yardım Vakfının Kilis'teki deposunda da arama yapıldı. Bu operasyonu ve bir insanı yardım vakfının deposunda El Kaide bağlantılı arama yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, bunu çok ilginç bulduğunu söyledi.
İHH İnsani Yardım örgütünün legal bir kuruluş olduğunu ifade eden Arınç, "Bugüne kadar kanun dışı hiçbir faaliyeti olmamıştır bilebildiğimiz kadarıyla ve insani, barışçıl amaçlarla bugüne kadar çalışmalarını yürütmüştür" diye konuştu.
Ancak bunun dışında herhangi itham ve suçlama varsa, bununla ilgili bilgi ve belgelerin de ortaya konması gerektiğini dile getiren Arınç, şunları kaydetti:
"Adı El Kaide veya başka kuruluş olsun veya örgüt olsun, Türkiye bunlarla mücadelesini geçmişten bu yana sürdürür. Bizim bunlara destek olmamız bir tarafa bunlarla her zaman ve zeminde mücadele etmiş bir hükümetiz. Çünkü bu örgütlerin yapısını, faaliyet alanlarını ve bugüne kadarki eylemlerini en iyi bilen, bunlardan en çok zararı görmüş olan bir ülkeyiz. Çevremizde olup bitenler de bunu gösteriyor. İHH'nin El-Kaide bağlantılı bir eylemde bulunduğu veya birlikte hareket ettikleri şeklindeki bir itham ve suçlamanın fevkalade yanlış olduğunu düşünüyorum. Ancak buna rağmen eldeki bilgi ve belgelerle bir soruşturma yapılacaksa, bunun şüphesiz hukuki usuller içerisinde yapılması gerekir. Yoksa kamuoyunda İHH'nin örgütle işbirliği yaptığı şeklindeki bir algıya yol açabilecek bir çabayı. Diyelim ki Van'da başlamışsa Kilis'e kadar uzanmayı ve dün açıklama da yaptılar bildiğim kadarıyla avukatları marifetleriyle. Pek çok yanlışlığın arka arkaya sıralanması işin içerisinde bir yanlışlık olduğunu şahsen bana düşündürüyor ama sonucunu bekleyelim." - Ankara
Son Dakika › Güncel › Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?